VII.BÖLÜM

2.3K 23 9
                                    


Ona yüzümü dönecek şekilde oturdum, sigaradan son bir duman aldım."Hazır mısın?" diye sordum. Onaylar şekilde başını salladı.

" Ben bir köyde, fakir bir ailenin çocuğu olarak açtım bu dünyaya gözlerimi. Babam hurdacılık yapıyordu, annemse temizliğe gidiyordu. Ben ilk çocuğum. Babam kız doğduğum için beni öldürmek bile istemiş. Çünkü bana hurdacılık yaptırıp işini göremeyecekmiş. Annem ve beni bir başımıza bırakıp çekip gitmiş. Ben babamı ilk gördüğümde beş yaşındaydım. O anı daha dünmüş gibi çok net bir şekilde hatırlıyorum. Ben koşarak ona o beş yılın özlemiyle bacaklarından sarıldığımda beni elinin tersiyle itip güzel bir tokat atmıştı bana. Sonrasında gözlerine baktığımda hani bazı şanslı çocuklar gülen göz bebekleri görür ya, işte ben de onun tam zıttı nasıl oluyorsa onu görmüştüm. O nefreti görmüştüm. Kısacası babamı hayatımdaki ilk görüşümden kısa bir süre sonra onun aslında ne kadar da babam olmadığını anlamıştım."

"Hiç kardeşin olmadı mı Ross?"

"Olmaz olur mu hiç! Canlarım onlar benim. Tam dört tane kardeşim var. Aslında beş ama benim için dört."

"Sevmiyor musun?"

"Her şeyi sırası ile anlatacağım."

"Özür dilerim."

"Ben altı yaşındayken Gülcan ve Gürkan doğdu. İkizler. Gülcan hayatında görebileceğin en güzel bebekti. Sapsarıydı. Tombik bacakları, masmavi gözleriyle o kadar güzeldi ki onu ilk gördüğümde ağlamıştım. Hem babam belki o daha güzel olduğu için onu bari sever diye düşünmüştüm. Nitekim öyle oldu zaten. Hem kardeşim güzel olduğundan hem de artık bir erkek çocuğu olduğu için. Gülcan ve Gürkan doğduğunda babam bizimle yaşamaya başladı artık. Ben evde onlara bakarken annem temizliğe gidiyor, babam da oradan buradan bir şeyler toplayıp satmaya çalışıyordu. Annemin söylediğine göre babam önceden alkol almazmış hiç. Bizi terk ettikten sonra döndüğünde her akşam rakı içer olmuştu. Kazandıkları tüm para babamın alkolüne gidiyordu. Annemin açlıktan ve üşümekten sütü kesilmişti, kardeşlerimi emziremiyordu. Bir gün babam eve her zamanki gibi çok sarhoş gelmişti. Ev dediğime de bakma, iki göz odası olan derme çatma bir gecekondu işte. Evimizde ısınmayı geç bir ocağımız bile yoktu. Kapının önünde yaktığı ateşte pişirirdi annem yemekleri. Artık onu da yapamaz olmuştu. Kardeşlerim açlıktan, annem onları besleyemediğinden ağlıyordu evin içinde. Babama kapıyı açtım. Divanın köşesine geçip oturdu ve benden yemek istedi. Ben cevap veremeyince de sinirlenip üzerime masadaki bardağı fırlattı. Bardak yüzümde patlamıştı ve yanağımda derin bir kesik olmuştu. Annem bir hışımla kalkıp eline bir bıçak aldı ve babamın üzerine yürüdü "Senin yüzünden hepimiz açız, bizi öldürmeye mi geldin baba olmaya mı!" diye bağırdı. Ben tabi ki şoka girmiştim. Bir yandan yüzümden oluk oluk kanlar akıyor bir yandan da babamın annemi nasıl döveceğini düşünüyordum. Donakalmıştım. Babam ayağa kalktı, annemin titreyen elinden o bıçağı alıverdi. Bıçağı pantolonuna sürüp yer sehpasına bıraktı. Derin bir nefes aldı ve sonrasında annemi saçından tutup yere fırlattı önce. Sonra başladı tekmelemeye. Ben o günü çok silik hatırlıyorum. Çok büyük bir travmaydı benim için. Bir yandan kardeşlerim içerde ağlıyor, diğer yandan annem gözlerim önünde dayak yiyor... Yüzümün acısını bile unutmuştum."

Timur ayağa kalktı. Yüzündeki o şaşkınlığı hatta o 'inanamamayı' görebiliyordum. Arkasını döndü ve derin bir nefes aldı. "Özür dilerim, sadece şoke oldum." Diyebildi ancak. Ben anlayışlı bir tavırla gülümsedim. "Lütfen devam et" dedi. "Bunlardan çok var Timur. Her günümüz böyleydi zaten. Hepsini anlatmaya kalksam bir ömür sürer herhalde" dedim gülümseyerek. Ve devam ettim. "Ben 7 yaşıma bastığımda babam artık kazandığımız para yetmiyor diye beni de çalıştırabilmek için şehre inme kararı almıştı. Annem buna başta çok karşı çıkmıştı hatırlıyorum. Ama ya ne yapacaktı, açlık ile daha nereye kadar yaşayabilirdik... Sokaklardan toplama eşyalarımızı üç kuruşa satıp şehre indik birkaç gün içinde. Kötü bir semtin bir apartmanının bodrum katında, daha da küçük bir eve taşındık. Ama en azından bu ev sıcaktı. Pencereleri minicik olduğu için soğuk havayı çok geçirmiyordu. Bir de sobamız vardı salonda sıcacık yapıyordu evi. Babam bizi o eve yerleştirdikten sonra yaklaşık iki üç gün ortadan kayboldu. Geri geldiğinde elinde iki koca poşet vardı. Yiyecek getirdiğini zannedip çok sevinmiştik. Torbaları annem ve benim önüme fırlattığında içinden paketli peçeteler çıktığını gördük. "Bundan sonra dileneceksiniz." Dedi. Annem bana böyle bir işi yaptırmayacağını söyledi ve yine babamla kavga etmeye başladılar. Ben annemin eteğinden çekiştirip "ben yaparım anne sen üzülme" desem bile devam ettiler. O gün benim hayatımın en kötü günüydü diyebilirim sana Timur. Ben bu işe düştüğümde, bu kadar işkenceye katlandığımda bile bu kadar kötü olmamıştım. O günün o görüntüsü hafızamdan hiç silinmez çünkü babam kavga esnasında annemin kafasını tutup sağ yanağını sobaya basmıştı. Annemin o çığlığı kardeşlerim ve bizde çok derin bir yara açtı. Annemin kafasını oraya sadece değdirip çekmemişti sanki eriyene kadar beklemişti çok uzundu. Annemi bıraktığında annemin yüzünün yarısı kıpkırmızıydı. Yanmıştı korkunç bir şekilde. Babam anneme dönüp "Bu yüzle sana acıyıp daha çok para verirler" dedikten sonra evden çıktı. Annem yerde uzanmış ağlıyordu. Bir yandan da bir şeyler fısıldıyordu tam anlamıyordum. O an kendimi şoktan çıkmaya zorlayıp annemin yanına gittim. Annem de kendinde değildi. Kolundan dürttüm parmağımla "iyi misin?" dedim. Cevap vermiyordu. Başımı onun başına yaklaştırdım ne fısıldadığını anlayabilmek için. "

Ağlamamam gerektiğini biliyorum ama kendimi tutamayacağım galiba. Bunu hayatımda ilk kez anlatıyorum. "Ross iyi misin? Ne oldu sonra? Su getireyim mi?" dedi Timur. Yutkunamıyordum. Timur bana bir bardak su doldurdu. Ellerim titrediği için içemedim. Timur "Dur sana yardım edeyim" dedi ve bardağı benim için tuttu."İyi değilsen sonra devam edebiliriz."dedi. Hayır anlatacaktım. Ölmeden tüm bunları bir kişiye anlatmalıydım."Hayır iyiyim, devam ediyorum"dedim.

"Annem "Allah'ım çok şükür bunu Rukiye'ye değil de bana yaptı." Diye fısıldıyordu. Ve-..."

"Pardon Rukiye kim, kaçırdım." Dedi Timur.

"Merhaba Timur, ben Rukiye."dedim ve dolmuş gözlerimle gülümsedim. Çok şaşırmıştı. Çünkü gerçek adını asla ve asla kimse söylemez. Ben buradan çıktığımda zaten öldürüleceğimi bildiğim için bunu söylemekte bir sakınca görmedim. Bir şey söylemesine fırsat vermeden anlatmaya devam ettim.

"Annemi bir şekilde kaldırıp evin yakınındaki sağlık ocağına götürdüm. Anneme ne olduğunu sorduklarında tam ben babam yaptı diyecekken annem kolumu cimcikledi ve düştüm başım sobaya değdi dedi. Hemşire hanım değmek ile bu kadar yanık olmayacağı konusunda ısrarcıyken annem böyle olduğunu söylemeye devam etti. Annemin yüzünü kremlerle bandajladılar ve eve döndük. Annem Gülcan ve Gürkan'ı doyurmamı söyledi ve kendisi de gözyaşları içinde uyudu. Ben de onlara bir şeyler yedirdim ve yanlarına uzandım."

Bir yudum daha su içip boğazımı temizledim.

"Sabah olduğunda annem beni erkenden uyandırdı. İçinde peçetelerin olduğu poşeti elime tutuşturdu. Dilenmeye çıktık. Cadde cadde sokak sokak gezdik, satabildiğimiz kadarını sattık utana sıkıla. Yaklaşık üç dört ay böyle devam ettikten sonra durumumuz düzelmeye başlamıştı. En azından yiyecek ekmek alabiliyorduk babamın alkolünden kalanla. Babam artık dilenmeye annemle ayrı ayrı çıkmamız gerektiğini ve kardeşlerimden birini benim diğerini annemin götürmesini söylemişti. Hem böyle daha çok para kazanacağımızı düşünmüş hem de onlarla evde uğraşamazmış. Annem artık babama karşı gelemiyordu. Ne dediyse yapıyorduk. Yaklaşık beş sene bu böyle sürdü gitti. Sonra annem kardeşim Kezban'a hamile kaldı. Hamileyken de dilenmeye devam etti tabii ama Kezban doğduktan sonra o sütten kesilene kadar Gürkan, Gülcan ve ben çalıştık. Babam Gürkan'ı sanayiye göndermişti çırak olarak. Gülcan ve ben sokaklarda gül, mendil, su gibi şeyler satıyorduk. Zaman geçti, Kezban büyüdü biz kardeşlerimle birlikte dilenmeye çıkmaya başladık üç kız. Ben artık on dört yaşıma gelmiştim. Bir sabah dilenmeye gidecekken babam beni yanına çağırdı. Anneme dedi ki "Ben bugün Rukiye'yi gezmeye götüreceğim. Dilenmeye sen git." Annem paniklemişti. "Nereye götüreceksin?" diye sordu. Babam cevap vermedi, beni kolumdan tuttu ve evden çıktık. Başıma geleceklerden haberim yoktu. Gerçekten en ufak bir fikrim bile yoktu. Taksiye bindik, babam gideceğimiz yeri şoföre söyledi. O kadar mutlu gözüküyordu ki gerçekten güzel bir şey olacağını sanmıştım..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 11, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RossalineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin