Sektin girişine yaklaştıkça artan kalkanlar işini zorlaştırıyordu. Bunu fark eden efendisi de hızla iletişim tılsımını kullandı. Havadan süzülerek düşen kağıdı kapıp dinledi.
"Kesenin içinde bir tılsım var. Onu kullan."
Küçük ruh, kesenin ağzını açıp elini içine attı. Söylenen tılsımını bu olacağını düşünerek çıkardı. Üzerinde bir kaç kelebeğin çizimi vardı. Fakat ne yapması gerekiyordu? Yüzünde ki ifadesi efendisi tarafından anlaşıldı. Bir başka iletişim tılsımlı önünde süzüldüğünde yakaladı.
"Tılsımı göğsüne yapıştır."
Sarı kağıt parçası göğsüne yapıştırıldığın da göğsünden kanat çırparak çıkan bir düzğne kelebek ile gözleri büyüdü. Saydam ruhu kelebeklerden biri tarafından çekilirken, kendisini kağıt kelebeğin gözlerinden gördü. Sis bulutu gibi kaybolan bedeni ile arkasında ki renkli kanatlara bakmak içim etrafında dönsede hiç bir şey görünmüyordu. Aptalca hareketini izleyen efendisi ise sessiz kaldı. Daha sonra bir güç tarafından sektin üzerine uçtu.
Kim tarafından yönetildiğini bilmeden ilerlerken etrafı izliyordu. İleride sekt liderinin odasına giden bir grup genç kızını gördü. Kendisini iten güç ile aynı fikirdeymiş gibi genç kızların omuzlarında ilerleyerek ağzı açık sepetin içine yerleşti. Mavi giysili nöberçileri geçen kızlar odaya girdiğinde, hepsi gülüşmeyi bıraktı. Yüzlerine yerleşen kızıllık ile bir kaç adım sonra durdular. Sepeti tutan kız yavaşça eğilerek selam verdi. Daha sonra ince sesiyle konuştu.
"Liderimiz için atıştırmalık getirdik."
Başı hala eğik duran kız karşısında ki kişinin sözleriyle iyice utandı.
"Önce sizin tadınıza bakmalıyım sanki." sıcak ve etkileyici ses ruhun bile kızarmasını sağladı. Fakat efendisinin sesiyle karşılaştırırsak bu adam çapkın biri gibiydi. Efendisi ise, soğuk bir kış mevsimin de çiçek açmış portakal çiçeği kadar inanılmaz, titretecek kadar otoriter bir sesi vardı. Zararlı olduğunu bildiğin halde, insana boyun eğme isteği yaratıyordu.
Kız elinde ki sepeti yere bırakırken hepsi ileriye doğru yürümüş, oturan adama hizmet etmek üzere üzerlerin de ki bir kaç kumaşın bağını çözmeye başlamıştı. Bir güç tarafından tekrar kanat çırptığında felix, bu sahneden uzakta ki kapıya ilerledi. Kapalı kapının önünde beklerken ilk sefer ki gibi göğsünden bir düzine kelebek çıkarak kapıyı garip bir güç ile hafifçe araladı. Şimdi geçmesi için bir yer vardı. Vakit kaybetmeden içeriye süzüldü. Karanlık odada kelebekler kırmızı parıltılar saçarak önden ilerledi.
Büyük odanın içinde dağılarak alev alarak yandıklarında karanlık yok oldu. Küçük ruh bu sahneyi izlerken ağzı açık kalmıştı. Havada asılı duran ve hala kanat çırpan kelebekler onun için görüş alanı yarattığına bulunduğu odanın kütüphane olduğunu anladı. Bir çok ince, kalın kitapların raflarda ki yerini izlerken gözleri kağıt haritayı aramaya koyuldu. İlerledikçe kendisiyle beraber gelen kelebeklerle bir başka rafa geçti. Diğer raftan farklı olan bu kısım da kitap değil kavanozlar içinde ölü hayvan parçaları vardı.
Küçük ruh bu kötü görüntü karşısında yüzü buruştu. Biraz daha ilerledikten sonra rafın sonuna sıkıştırılmış kağıtları buldu. Peki nasıl bakabilirdi? Çıkarıp alması gerekiyordu. O sırada bir iletişim Tılsımı havada göründü. Kanatları üzerine düştüğünde efendisinin sesini işitti.
"Aynı ikrisi kullan kütüphane de çıkman için bir pencere var."
Daha sonra kağıtla beraber kelebekte yanarak kül oldu. Saydam bedenin de belinde ki keseyi hızla açıp içinde ki şişeyi çıkardı, içtiğinde yerine geri bıraktı. Yine aynı parıltılar eşliğinde az önce gördüğü rafa yaklaştı. Eğilerek aldığı kağıt parçasını özenle açıtı. Gözleri daha önce gördüğü harita ile ikisinin karşılaştıdı.
"Buldum."
Hızla katlayıp göğsünün içine koydu. Daha sonra diğer raflara arasında efendisinin söylediği percereyi aradı.
.
.Büyük ahşap kapı açılıp dışarı çıkan Genç efendi ile etrafta ki insanlar başlarını çevirdi. Çok nadir görünen bu Genç efendi, uzun süren meditasyonun dan çıkmış olmalıydı. Merdivenleri inerken arkasında tuttuğu eli yumruk halindeyken diğeri önünde elbisesinin eteklerini tutuyordu.
Kadın - erkek usta, efsuncu, müritler onu izlerken o hiç birine bakmadan gözlerini yoluna dikmiş ustasının yaşadığı binaya yürüyordu. Yanından geçtiği herkes onun sert rüzgarıyla sürükleniyordu. Genç efendinin ustası bir yıl önce ölmüştü. Bu olaydan sonra kendisini evine kapatmış. Kendisinden büyük, yaşıtı olan hiç kimseyle konuşmamıştı. Bir çok kişi onun için endişeliydi. Şimdi adımları sert ve eskisi gibi değildi. Sonuçta ailesi olarak gördüğü ustası ölmüş, tum yalnızlığı ile aylarca kimseyle konuşmayı kabul etmeden yaşamıştı.
Kimileri tarafından kötü görünse de bir çok kız için ulaşılması zor biri olmuştu. Büyük adımları ustasının toplantı yaptığı salona ilerledi. Geldiğini gören bir kaç nöbetçi hızla eğilerek selam vermişti. Kapılar onun için iki yana açıldığında içeriye kendisiyle beraber bir rüzgar da onu takip etti. Minderleri üzerinde oturan büyük - yaşıt bir çok usta vardı. Onun geldiğini gördüklerinde yerlerinden kalktılar. Her birinin selamına karşılık verdi.
"Gel otur Genç efendi." diyerek ustasının yerini işaret etti orta yaşlarında ki adam.
Gözleri kısa süreliğine boş yere kaydı. Daha sonra oraya ilerleyip oturdu. Bir çoğu gelmeyeceğinden korktuğu için şuan içleri rahatlamış olduğu gibi şaşkınlardı. Bir süre sessizlik olduğunda uzun masaya getirilen içkiyle aralarında en büyük olan beyaz sakallı bir usta lafa girdi.
"Biliyorsun ki, ustanın tek öğrencisi sendin. Bu yüzden Genç Efendi artık ustanın ünvanını aldığın gibi, kendine bu yıl bir öğrenci seçmelisin."
Bir kaç onay mırıltısı ve baş sallamasıyla sözleri onaylanan yaşlı usta bakışlarını Lider köşesinde oturan sarışın oğlana çevirdi. Anka kuşu gözler önünde ki doldurulan içki kasesini izliyordu. Yanında ki genç kızın uzaklaşmasıyla bakışlarını kendisine bakan bir grup adama çevirdi. Gözleri tek tek masanın etrafında ki kişilerde dolaştı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra konuştu.
"Bilmiyorum. Fakat şuanlık öğrenci almayı düşünmüyorum. Sekt lideri olarak yapmam gereken görevleri yerine getireceğim."
Uzun süre sesini duymadıkları bu genç adam bu süre içinde değişen bir çok şey olmuştu. Sesi, bedeni, bakışları, insanlara boyun eğmeyen kararlılığı... Bir süre kimse konuşmadı. Daha sonra Tanıdık bir ses duyuldu.
" Haklısınız Efendim. Bu doğru olanı."
Anka kuşu gözler masanın sol tarafında oturan eski dostuna kaydı. Lee Minho, en son gördüğü zamana göre değişmişti. O güçsüz beden gitmiş yerini geniş omuzlar sert görünen düz göğüs almıştı. Dudağının kenarı hafif yukarı doğru kıvrılmışken eski şimdi ise sektin Lideri olan oğlanı izliyordu. Bir çoğu onun en şanslı insan olduğunu düşünmüyor öyle olduğunu belirtiyordu.
Sekt liderinin tek dikkatini çeken kişi olmuştu. Azmi, hırsı ve kararlılığı ustasının onu öğrencisi olarak kabul etmesi için yeterliydi. Onun eğitimi altında bulunduğu durumla kimse kıyaslanamazdı. Siyah küreler kendisine baktığında aklına eski dostlukları gelmiş, çoktan başkalarının konuşmasını dinlememişti. Onun aksine Hyunjin her söyleneni, her fısıltıyı dinlemişti.
Bir başka usta konuştu. "Peki Genç Liderimiz ne yapmak istiyor?"
Bu soru öylesine soruşmamıştı. Bir beklentileri olmalıydı. Siyah gözler dostunun üzerinden ayrılırken konuştu.
"Yeni bir döneme başladığımız bildiren bir mektup göndereceğim. Eminim ki herkes gelecektir. O gece mürit alımlarının başladığını bildiririz."
Bir çoğu başlarıyla onayladığında masada ki içki kasesini tek eliyle kavrayıp havaya kaldırdı. Daha sonra diğerlerinin de ellerine almasıyla öncülük ederek kaseyi dudaklarına götürüp kafasına dikti. Onu izleyen gözler, ona olan sadakatini göstermek için aynı şekilde içkiyi tek dikişte içtiler.
***
13 Eylül 2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Efendi ve onun hayaleti - hyunlix -
Short Story"Beni seviyor musun?" "hayır. İstediğim ruh sen değildin." *** Not :bu hikayenin bir sonu yoktur.