Bölüm 35

277 25 0
                                    

YİNE VE YENİ BİR BÖLÜMLE MERHABA :) OY VERMEYİ UNUTMAYALIM ARKADAŞLAR VE  İYİ OKUMALAR 🖤

SELİS= Bu lanet ormanda beklemekten çok sıkılmıştım , artık  sıkıntıdan çığlık atacağım raddeye geldiğim sırada Nefilimin bana destek olsun diye gönderdiği yaratıklar anca gelebilmişti. Onları görmemle aydınlanan yüzüm ,kendime bağladığım abasının getirdiği haberle  de semadaki  aya rakip olacak kadar ışıldamıştı kesin.

Klanlar buradaydı ama ormana girmemişlerdi, demek ki onlarında benden haberi vardı. Abasımı onları izlemesi için gönderdim. Ardından daha önce buraya geldiğimde çizdiğim ayin çemberimin içine girdim. Sonrasında  sol ve sağ avuç içlerime birer kesik atarak kanlı avuçlarımı toprakla kavuşturdum. Kara büyümle daha da güçlenen büyünün sözlerini tekrar ve tekrar söylemeye başladım.

Sözleri tekrar etmemle ayaklarımızın altındaki toprak sarsılmaya başladı. Sarsılmanın şiddeti arttıkça toprak bağrını açtı. Sözlerim bittiğinde batık ormanın uyuyan çocukları sonsuz uykusundan uyandı ve dışarı çıkmaya başladı. Şimdi karşımda yüzlerce droyid inferius duruyordu.( inferius= kara büyüyle hayata döndürülen ölüler )Onlar benim çocuklarımdı ve bana itaat edeceklerdi.

Aralarına karışan nefilimin goblin ve hınkır mınkırları ile sayıları daha da çoğaldı. ( hınkır mınkır=vücut yapıları insana benzeyen ama çok çirkin olan ve avlarını boğarak öldürdükten sonra yiyen yaratıklar) Yirmiye yakın hınkır mınkırı ormandaki droyidlerle uğraşmaları için gönderdim.  Sonra çocuklarımın arasından geçerek en önde yerimi aldım. Biraz daha öne doğru adımladığımda ormanın kıyısına gelmiştim. Onlar bana gelmiyordu madem ben onlara giderdim.

Olduğum yere hemen beş köşeli bir yıldız çizerek abasımdan da bana bir kurban getirmesini istedim. Bende bu arada çemberimi koruyucu kalkanla çevreledim. Koruyucu kalkanım birebir büyümü yansıttığı için şeffaf yapısı arada kararıyor ve yine eski haline dönüyordu. Abasımın bir droyidle gelmesiyle droyidi çemberin  içinde öldürme emri verdim ona. İşini yapan abasım klanları gözlemeye geri dönerken bende çemberin yeteri kadar kana bulanmasını bekledim.

Yapacağım kara büyü gücümü katlayacaktı. Düşmanımı hafife almamalıydım ki karşımdakiler hafife alınacak kişiler değildi. Ellerimi kurbanın kanına bulamak için eğildim, ellerimi droyidin boynundan akarak yerde gölcük oluşmuş kana bastırarak sözleri söylemeye başladım. Etrafımda oluşan dumanlar griden siyaha siyahtan ise zifiriye döndüğünde sözlerim bitmiş büyümde tamamlanmıştı.

Siyah dumanlardan oluşan büyümü kocaman bir top haline getirerek, mesafe olarak uzak ama tam karşımızda bulunan klanlar topluluğuna gönderdim. Bir hoş geldiniz demesem ayıp olurdu hani. İçimde kabaran ve git gide artan karanlığın gücüyle, yüzümdeki gülümseme  de büyümüştü. Artık  eylence başlayabilirdi, çocuklarıma dönerek "kıtal eftal" ( savaşın çocuklarım) derken yüzümdeki gülümseme de  hala yerli yerindeydi. 

HİRA= Işık patlamasının sonrasında sanki büyücülerin yaptığı koruyucu kalkanı görecekmişim gibi yukarıya baktım. Tabi ki de hiç bir şey görememiştim. Ama semadaki geceyi aydınlatan ay bu gece dolunaydı. Kurtların en güçlü olduğu zamanların bu geceler olduğunu biliyordum ve bu içime azda olsa su serpse de korkum hala yerli yerindeydi. Duyduğum seslerle hemen ayağa kalkarak hançerlerimi çektim.

İşte başlamıştı  savaş ,gözlerim Ateş'i ararken bir yandan da sesleri duyduğu  gibi  kalkıp büyücülere doğru yürümeye başlayan Aysa' ya yetişmeye çalışıyordum. Önümde yürüyen elf prensesini gecenin içinde ayın ışığı kayırıyordu sanki, biz gecenin karasına karışabilecekken o tam tersi ayın yerdeki temsili gibiydi. Gözleri ilerde savaşan eşinin üzerindeydi,  bakışlarından bile belli oluyordu Kamran'a sırılsıklam aşık olduğu. Ezra'nın da ondan farkı yoktu, onunda gözleri Han'ın üzerindeydi.  Galiba hepimiz aynıydık çünkü benimde onlardan farkım yoktu.

Gecenin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin