25.

172 17 71
                                    

romantik bi bölüm ola bilir.😗👍🏻
shu amk bende alışkanlık yaptın noktayı arkadaşımla konuşurken bile nokta koyuyorum:")

"Burası ve..." Telefonuna bakmıştı Changbin. "Sadece 20 dakika beklemen gerekli."

"Huh? Neyi?" Shu gözlerini kocaman açmış Changbin'e bakmıştı. Onu böyle güzel bir yere getirmesine sebep gerçekten borçlu hissetmesi miydi?

Hala güzel ve gururlu görünen eski bir şato, onun bahçesi, unutulmasına rağmen yanda tam mükemmelliğiyle duran iki aşığın heykeli, pembe, mor ve mavi tonlarına bürünmüş, yeşil ağaçların altında birer kıymetli taş gibi görünen çiçekler...

Seo Changbin'in amacı neydi?

Gerçekten borç mu ödemek istiyordu?

"Oturmak ister misin?" Yine yüzünde Shulan'ın aklından hiç silinmeyecek o değerli gülümseme vardı. Sessizce gelmiş ve oturmuştu. Sadece boşca etrafa bakınıyordu. Daha doğru desek- Sabit bir noktaya.

"Ne oldu? Sanki pek memnun değilsin..."

"Hayır, memnunum..." Shulan saçmaladığını anladı. Bu sefer kaçış yoktu, nasıl hissettiğini söyleyecekti.

"Bayağı etkilendim buradan. Biliyor musun, önceden hiç böyle güzel bir yere gelmedim bile. Teşekkür ederim, borçlu hissettiğinden böyle güzel birşey yaptığına inanamıyorum bile."

Duraksamıştı Changbin. Elindeki çikolatayı tam ona uzatacakken aklından geçen düşünceler onun beynini günlerdir, belki de haftalardır rahat bırakmıyordu.

Gerçekten yeterince mutlu ettim mi onu?

Neden böyle birşey yaptım?

Acaba benim olduğumu öğrendikten sonra bana hala böyle bakmaya devam edecek mi?

Galaksi gözler. Changbin'in belki de en çok hoşlandığı şeydi Shulan'da. Kocaman badem gözleri güldüğünde kısılırdı, mutlu olduğunda parlardı, tıpkı yıldız gibi. Gözlerinin içine tüm galaksiyi yerleştirmişti sanki.

O gözlere nefret ettiği tek zaman ağlamaktan kıp-kırmızı olduklarındaydı. Sadece bir kez görmesi bile yetmişti ona.

"Teşekkür ederim."

"Ne için?"

"Böyle rahatlığı hayatımda ilk kez yaşıyorum."

Changbin hızlıca gözlerini çekmiş ve ağaçlardan birine bakmaya başlamıştı.

"Büyük sürprizin başlamasına daha 5 dakika var."

"Büyük sürpriz?"

"Sadece bekle."

5 Yüzyıl gibi geçen 5 dakika.

2 kalp, onlarla ağaç, yüzlerle çiçek.

Bazılarına huzur veren bulutlar ve yine günbatımı.

Bu kadar temiz görünen gökyüzünün ardından yine yağmur yağdı.

Narin damlalar kirpiklerine düşerek görüntülerini bulanıklaştırıyordu.

"B-büyük sürpriz...Bu muydu?"

Changbin gülümsemiş, ayağa kalkmış ve elini ona uzatmıştı.

"Sizi dansa kaldırmak isterim, hanımefendi."

Ve 5 saniye içerisinde senfonik bir eser çalmaya başlamıştı.

Tanrım...Bunlar bir rüya mı? "Ukala"yla ne zamandan böyle iyi geçiniyoruz..?

Elleri buluştuğunda bir kaç saniye tam gözlerinin içine bakmıştı Shu. Parlıyordu, içinde güneşten daha sıcak bir heves görmüştü Shu.
Shu, yapmalısın bunu.

Dans ediyordular, okul kıyafetleri ıslanmıştı, saçları ıslanmıştı, tenleri de ıslaktı, ama bu umurlarında değildi. Şuan her ikisi büyük mutluluk içindeydi. Geçici, ama büyük.

Temasa nefret ediyordu her ikisi. Ama şuan çok rahattılar, hiç şikayet edemezdiler.

Neler oluyordu? Kimse bilmiyor.

Islanan kirpikler ve büyük gülümsemeler: Bu onların günüydü.

Müzik bittiğinde kızın elini kavramış, büyük bahçede koşuşturmaya başlamışlardı. Yeşil ağaçların yapraklarından sızan yağmur yavaşca yere düşüyordu. Onu bir yere getirmişti, tahmin edemeyeceği kadar güzel bir yere.

"Bu çiçek...Bahçenin en nadir ve değerli çiçeği. Rengine bak."

Mor, pembe, beyaz.

Bir ressamın tuvalinden çıkamayacak kadar güzeldi.

"O senin."

Yine galaksi gözler Changbin'e bakıyordu.

"O benimdi, artık senin."

Yine parlamıştı. Yıldızları içine hapsetmiş bir çift göz yine parlamıştı.

Yine koşmaya başlamışlardı.

Ve bu sefer geldikleri yerde boyalar, tuvaller ve fırçalar vardı. Bir ressamın atölyesine benziyordu.

"Çize bileceğin en güzel resmi çiz buraya, ressam hanım. Onu odamın duvarına vuracağım."

Çiçek çizecekti. Öyle de yaptı.

"Kıpırdama, sadece gülümse."

Ne?

"Bir çiçek çizeceğim bayım. Gülümseyin."

A Soulmate Who Wasn't Meant to be , Seo ChangbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin