Kadir'in evindeki 3. günümüzdü.
Ne kadar bir süreliğine barış imzalamış olsak da aramızda garip bir elektrik vardı. Birbirimizin kişisel alanına girmemeye özen gösteriyor, fiziksel olarak çok yakın olmamak için ikimiz de gayret ediyorduk. Sosyal mesafe had safhadaydı, sağlık bakanı görse ağlardı.
Dışarıdan bakan biri çok garip olduğumuzu düşünürdü. Mesela o mutfaktaysa ve yemek vakti değilse ben girmiyordum, salondaysa ve televizyon kapalıysa odama gidiyordum. O da aynı şeyi bana yapıyordu. Sadece haberleri beraber izliyorduk. Cep telefonum ve bilgisayarım olmadığı için kendimi çok boşlukta hissediyordum. Odalar arasında saçma sapan dolanıyordum.
Bir an evvel evime, kendi odama dönmek istiyordum. Odam benim güvenli alanımdı. Kişisel kozamdı.
Hava almaya çıkmak istediğimde tek çıkmama izin vermemiş, o da bana eşlik etmişti.
İkimizde çok dalgındık. İkimizde sessizce yürürken Oğuz konuştu. 'Hava kapanıyor, yağmur yağacak. Hemen dönmemiz lazım.' O bunu söylediğinde yağmur damlaları düşmeye başlamıştı bile.
Elimi açıp avuç içime düşen yağmur damlalarına bakarken Oğuz ceketiyle sırtımı örttü. Bu sefer o tişört ile kalmıştı.
'Oğuz al sen bunu, eve kadar koşarız şimdi.'
'Olmaz, eve koşana kadar çok ıslanırsın.'
Gözlerimi devirdim, ceketini elime alıp ona uzattım. 'Ya bir şey olmaz, al sen bunu'
Beni dinlemeden eve doğru koşmaya başladı. Ben de ceketi üstüme geçirip onunla eve koşmaya başladım. Eve geldiğimizde nefes nefeseydim.
Oğuz sırılsıklam olmuştu ben biraz ıslanmıştım. 'Oğuz çok ıslandın, hasta olacaksın.'
Sırıtarak bana baktı. 'Bana bir şey olmaz, hem hiç spor yapmıyor musun sen? Baksana öldün resmen.'
'Yooo pilates, yoga yapıyorum.'
'Kondisyonun çok zayıf hemen tıkandın.'
Kondisyon kimin umurundaydı?
'Kondisyonum zayıf olabilir ama çok esneğimdir.' Dediğimde baştan aşağı beni inceledi. Derin bir nefes verip arkasını döndü 'Üstümü değiştireceğim.' Dedi ve yukarı çıktı.
Bir süre sonra duş sesi gelmişti, duşa girmişti. Ben de bir şeyler atıştırmak için mutfağa girdim.
Aklımda devamlı Oğuz olmazsa ne yapacağım vardı. Hiç kendimi savunmayı bilmiyordum, hiç kursa gitmemiştim.
Oğuz üzerinde gri eşofman altı, siyah tişörtüyle ıslak saçlarını havluyla kurulayarak mutfağa girdi. Bu adam gerçekten hiç çirkin değildi.
Beni görünce çıkıcak gibi oldu ama ben konuşmaya başlayınca durdu.
'Baksana bana birkaç hareket öğretsene.'
Tezgahtan elma alıp ısırdı. Öyle iştahla ısırdı ki ben de ısırmak istedim. Dudaklarına dalmıştım.
'Nasıl hareketler?'
'Ne, nasıl hareketler?'
'Haziran? Dedin ya birkaç hareket öğretsene diye.'
Evet doğru demiştim ama bu adam bende akıl bırakmamıştı.
'Hee evet, yani kendimi savunmak için. Birkaç hareket işte.'
Biraz düşünüp başıyla onayladı. 'Tamam bir şeyler gösterebilirim. Basit hayatta kalma taktikleri.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askerin Yazı
General FictionKendi halinde sadece annesi ve kız kardeşiyle sakin bir hayat yaşayan Haziran'ın başına gelen beklenmedik olaylar ve hayatında hiç istemediği bir aşkın hikayesi. Hikayenin telif hakkı saklıdır. Hikaye tamamen hayal ürünüdür.