Uykumu almış bir şekilde uyandım. Saat uyandığımda 11'di, yani 12 saat uyumuştum, yuh.
Aşağı indiğimde Oğuz'u televizyona bakarken buldum, haber kanalını izliyordu. Ayak seslerimi duymasıyla bana döndü.
'Biraz daha uyusaydın,' dedi.
'Yok zaten çok uyumuşum,' dedim.
Bana boş boş baktı. 'Dalga geçiyorum zaten Haziran, saatlerdir uyuyorsun. Konuşmamız lazım fazla vaktim yok.'
Ne demek fazla yoktu? Nereye gidecekti? Panikle karşısına oturdum.
Benim korku dolu ifademi görünce derin bir nefes aldı. 'Dün telefonda Kadir'le konuştum. Acil Ankara'ya gitmem lazım.'
Sonra durup saatine baktı. 'Yaklaşık 1 saat içinde çıkmam lazım.'
Şok olmuştum, beni bırakıp gitmesine hazır değildim. 'Bana bunu şimdi mi söylüyorsun?'
'Evet çünkü dün erken yattın ve konuşmak için kalkmanı bekledim.'
Sakinleşmeye çalışarak ellerimi saçlarımdan geçirdim, ne yapacaktım şimdi?
Ben sormadan o devam etti. 'Bak hemen gidip geleceğim. En geç iki gün sonra buradayım ama yine de ne olur ne olmaz diye bir plan hazırladım.'
Biraz durup devam etti. 'Bak şimdi Kadir bir araç ayarladı. Evden çıkınca kapı kuzeydoğu yönünde, yaklaşık 600- 700 metre ilerde 34 plakalı, beyaz Renault bir araç var.'
Kuzeydoğu mu? Benim coğrafyam 3'tü. Anlattıkları çok karmaşıktı.
'Yaaaniiii tam olarak hangi taraf oluyor. Şu taraf mı?' Kolumla önümü gösterdim.
Bir süre bana baktıktan sonra eliyle yüzünü avuçladı. Bana dünyanın en aptal insanıymışım gibi bakıyordu. 'Dalga mı geçiyorsun?'
Omzumu silktim. Yön duygum berbattı, yön bilgim de berbattı. Navigasyonu takip ederken normalde de çok zorlanırdım.
Umutsuz vaka olduğumu anlayıp ayağa kalktı. 'Siktir et, hadi kalk da göstereyim.' Dedi ve kapıya yöneldi. Ben de yanına gelince eliyle işaret etti. 'Bak bu tarafa doğru, 10 dakika yürüme mesafesi ile ama sen koşacaksın, tamam mı?'
Plan bile korkmama yetmişti. Bir şey olur muydu ki? Korktuğumu görünce ellerini bana dokunmak ister gibi kaldırdı ama vazgeçip indirdi.
'Haziran sana söz veriyorum hemen döneceğim. Sen evden hiç çıkma, burayı bulmaları imkânsız zaten ama yine de hazırlıklı olmalıyız. Gel arka tarafa geçelim.'
Yattığım odanın tarafında duruyorduk. 'Eğer kapıdan çıkamazsan, odanın camını kullanman lazım. Camdan ağaca geçip aşağı tırmanabilir misin?'
'Evet yapabilirim.'
'Tamam, indikten sonra belirttiğim yöne doğru koşacaksın. Arabanın anahtarı üzerinde direk binip hızla süreceksin ve şehir merkezine geçeceksin. Bulabildiğin en kalabalık yere girip saklanman lazım. Eğer vaktin olursa arabaya binince, olmazsa da güvenli bir yere girince hemen beni ara. Arabanın içinde sahte kimlik ve telefon var.' Bir süre anlayıp anlamadığımı kontrol eder gibi bana baktı.
'Haziran, bu anlattıklarım çok önemli. Korktuğunu biliyorum ama inan bana bir şey olmayacak.'
Parmak uçlarıma yükselip sarıldım. Kendimi bir an çok yalnız hissettim. Biraz durduktan sonra o da kollarını etrafıma sardı, bu sefer tutuşumu sıkılaştırdım. Sanki göğüs kafesine girmek istermişim gibi sarıldım ona. Gitmesi gerektiğini anlamıştım ve bencillik yapıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askerin Yazı
Genel KurguKendi halinde sadece annesi ve kız kardeşiyle sakin bir hayat yaşayan Haziran'ın başına gelen beklenmedik olaylar ve hayatında hiç istemediği bir aşkın hikayesi. Hikayenin telif hakkı saklıdır. Hikaye tamamen hayal ürünüdür.