BÖLÜM 11: ERWİNİN DOĞUM GÜNÜ

371 29 8
                                    

                            ~☾~

sertçe dürtülmemle derin uykumun boşluğundan çekildim. Bir elimle gözlerimi ovuşturup yatakta oturur pozisyona geldim “Tch. Amma da uyudun, velet” ellerimi ovuşturduğum gözlerimden çektim ve bakışlarımı ona çevirdim. “Yani?” Yüzbaşının ifadesiz suratı, daha önce görmediğim bir sitemle kaplıydı. Kollarını göğsünde  kavuşturdu “Giyinsen diyorum. Geç kalacağız” Oflayarak Üzerime örttüğüm nevresimin ucundan tutup çektim. Hızla ayağa kalktım. Bu hareketimle aniden başım döndü. Yüzbaşının üzerine düşeceğim sırada tek eliyle omzumu kavrayıp dengemi sağlamama yardımcı oldu. “Dikkat et. Düşebilirdin” mayışmış gözlerle ona baktım “Özür dilerim” kafasını bir kez aşağı yukarı salladı. Ardından elini çekmesiyle odasından ayrıldım.

                            ~☾~

Bir sağ bir de sol elimdeki elbiseye bakıyordum. Kararsızdım. “Aslında siyah dekolteli elbise çok şık, sadece biraz iç karartıcı sanki. Hani siyah ya. Kırmızı da güzel aslında, sadece biraz fazla mı açık?” yatağımda oturan yüzbaşı işaret ve baş parmağıyla burun kemerini sıktı. “Tch. Seç işte bir tanesini” kaşlarımı çatıp arkamı döndüm “Kolaysa gel sen seç!” soğuk, ifadesiz yüzünü bana çevirdi ve oturduğu yerden kalktı. Yanıma doğru yürüdü. Elimdeki iki elbiseyi de aldı. Bir sağındaki elbiseye bir solundaki elbiseye baktı. Ardından ikisini de geri indirip gardırobuma gitti. Elinde beyaz başka bir elbiseyle döndü. “Bunu giy” gülümsedim ve elindeki elbiseyi kapıp banyoya girdim.

Beyaz hafif açık beyaz dekolteleri olan elbiseyi nazikçe üzerime geçirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beyaz hafif açık beyaz dekolteleri olan elbiseyi nazikçe üzerime geçirdim. Ardından aynaya dönüp kendime baktım. Saçımın bir tutamını elimle kıvırdım. “Tch. Çıkman için daha ne kadar beklemeliyim?” Kaptanın sesiyle irkildim. Hemen kapıya uzanıp kulpu çevirdim.

Yatakta oturan Yüzbaşını gördüm ve bir adım ileri geldim “Nasıl olmuşum?” donuk bakışlarını bana yöneltmesiyle etrafımda dönmeye başladım. Bir süre cevap vermedi. Bakışlarımı onun  gri gözlerinde sabitledim. Ne diyeceğini merak ediyordum. İfadesiz suratının altında bir ifade yattığı çok belli oluyordu. Ancak ne yattığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir cevap beklerken, hiçbir şey söylemeyip arkasına döndü. Kapı kulpunu tuttu. Bir saniye kadar bekledi. Ardından hiçbir şey söylemeden odamdan çıkıp gitti. Derin bir nefes verdim.
“Ah, dangalak herif. Bir gün benim mükemmel olduğum gerçeğini kabullenecekmisin?” kafamı iki yanıma salladım ve banyoya saçımı yapmak amacıyla tekrardan girdim.

                            ~☾~

Çok geçmeden dışarı çıktım. Yüzbaşı ve diğerleri at arabasının dışında beni bekliyorlardı. Yanlarına yaklaştığımda geldiğimi farketmenin verdiği tepkiyle toparlandılar. Ardından hepsinin gözü beni buldu. Hafif kıvrımlı saçlarım ve beyaz elbisem, elbisemle uyumlu babet ayakkabı ve küpeler...

Mükemmel göründüğümün farkındaydım. Hatta herkes bunun farkındaydı. Jean ve Tanakashi, beni süzüyordu. Bakışları çok şey anlatsada, dilleri yüzbaşından korktuğu için çalışmıyordu. Bir elimle saçlarımı arkaya doğru savuşturdum ve “Biliyorum, çok güzelim-De Artık gitsek mi?” Yüzbaşı gözlerini devirdi. Arkasına dönüp içeri girdi ardından diğerleri, en sonda ben bindim. Hızla boş yer aradım ancak yoktu. “Ah, Jean yanın boş-“

“HAYIR!” yüzbaşının sesi konuşmamı bölmüştü. Hızla ona döndüm. Yana kaydı ve boş yer açtı. “Burası boş” Kaşlarımı çatıp bir süre gösterdiği yere baktım “İyide ben oraya sığmam ki” gözlerimi kaptanın donuk yüzüne çevirdim. İfadesiz suratında ki kısık gözleri ile bir şeytanı andırıyordu.

Kıskanç herif.

Derin bir iç çektim ve yüzbaşının bana ayırdığı kürdan genişliğindeki yere oturdum. “Bugünde çok düşüncelisiniz yüzbaşım” diye mırıldandım. Ancak sanki biraz sesli söylemiştim. Herkesin bana bakışlarını yönletmesiyle başıma gelecekleri çoktan anlamış hatta kabullenmiştim. “Anlamadım?” kafamı yanıma çevirdim ve gülümsedim. “Diyorum ki, bugünde her zamanki gibi naziksiniz. Yani eğer siz olmasaydınız oturacak yerim olmayacaktı. Hahaha o anlamda yani” bu sözümle yüzbaşı tek kaşını kaldırıp beni süzmeye başladı. Hemen soluma döndüm ve dışarıyı incelemeye çalıştım. Asla sağıma dönüp ona bakmamalıydım. Hatta gerekirse bakışlarımız bile buluşmamalıydı. Bunu yaşamak için yapmalıydım. Yoksa devler yerine yüzbaşı sonumu getirecekti.

                           ~☾~

Birinin beni dürtmesiyle gözlerim yavaşça aralandı. “Tch. Bugün ki uykun yetmedi mi?” kafamı yasladığım yerden çektim. “Yani onu da geçtim. Neden omzumu istila ediyorsun?” gözlerim kocaman açıldı.

“B-ben. Kusura. Kusura bakmayın.” Yüzbaşı hızla kaşlarını çattı. Böylece alnındaki kırışıklıklar ortaya çıktı. Ne yalan söyleyeyim hep oraya dokunmak istemişimdir. Yüzbaşının arabadan inmesiyle kapıya yöneldim. Ancak aşağıya inmedim.

“Tch. Ne bekliyorsun?” Kollarımı göğsümde kavuşturdum. “Benim gibi narin bir kız buradan atlarsa bileğini kırabilir farkında mısın?” ofladı. Sanırım yine kızdırmıştım onu. “İyi, tamam.” Tam inmek için bir adım attım ki Jean koşarak yanıma geldi.

“Ah, Cia. Bir yerini incitebilirsin” elini uzattı. Gülümsedim ve uzattığı eli tuttum. Aşağı indiğim anda yüzbaşının şeytani suratı ile karşılaştım. Ancak umursamadan bakışlarımı yüzünden çektim ve Erwinin doğum gününü kutlamak için belirlediğimiz salona doğru yürüdüm.

                            ~☾~




Umarım okurken eğlenmişsinizdir...

✎✎✎✎Umarım okurken eğlenmişsinizdir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Levi × ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin