Kayığın karaya vurmasıyla uyanmıştım. Hemen dizlerime koyduğum başımı kaldırıp etrafıma bakındım, haritalardan aklımda kaldığı kadarıyla nerede olduğumuzu çıkarmaya çalışıyordum. Nehrin diğer yerlerinde de görebileceğimiz şeyleri görmüştüm, farklı bir şey yoktu. Ağaçlar, kuş cıvıltıları, güneşin sıcaklığı aynıydı. Sadece ileride sola kıvrılan nehir kendini beli ediyordu. Doğru yere gelmiştik.
En önde olduğumdan dolayı hızlıca çıkabilmiştim. Diğerleri karaya çıkarken biraz da olsa suya girmişti. Karaya çarpmamızın nedeni suyun yine hızlanmaya başlamış olmasıydı. Eşyalarımızı hızlıca alırken kayığı ne yapacağımızı düşünüyordum, saklamalı mıydık? Yoksa suya mı salmalıydık? Sorunun cevabı tamamen lazım olup olmayacağına bağlıydı. İkinci üsse gitmemiz gerekirse onu kullanmazdık, ormanın içinde kalıyordu.
Başıma güneş geçmişti. Zaten aç olan karnım daha da acıkmıştı. "Bence gitmeden önce yemek yemeliyiz. Eşyalarımıza el koyabilirler." Silah saklamayı da önerecektim ama üzerimizi de arayacakları kesindi. "Hazır elimizdeyken değerlendirmeliyiz, uzun süredir de yemek yemedik. Yeniden kaçmamız, savaşmamız gerekebilir. Güç toplamalıyız."
Yine cevap vermemiştiler. Kuru topraklı alana çıktığımızda söğüt ağacının gölgesinde durduk. Yere oturup çantaları açtıklarında yemek yiyeceğimizi anlamıştım, keyiflendiğimi beli etmesem de aşırı mutlu olmuştum. Ben de taşıdığım çantalardan birine uzandım, üstte eşyaları gelişigüzel dışarı çıkarmıştım. Elime ilk gelen yiyecek fıstıklı snickers'tı. Paketi hızlıca açıp kocaman bir ısırık aldım.
Benimle neden konuşmadıklarını bilmiyordum, belki de genel olarak konuşmak istemiyordular. Yolculuk boyunca uyuduğumdan dolayı kendi aralarında konuşup konuşmadıklarını duymamıştım. Tek emin olduğum nokta yaptıklarının çok sinir bozucu olmasıydı. Ağzımdaki lokma bitince devam etmeden nefes alış verişimi düzenledim, bir süre daha nefes almasaydım hıçkırık krizine gireceğim kesindi.
Çikolata yemek karnımı doyurmamıştı, bir paket bisküvi alıp paketini açtım. Yerken oldukça yavaş davranacaktım, bu benim son yiyeceğim atıştırmalık olacaktı. Daha fazla yiyip elimizde kalanları da git gide azaltamazdık. Tadını çıkara çıkara ilk bisküviden ısırık aldım. Kırıntıların ağzımın içinde dağılışına bile dikkat ediyordum, uzunca süre yemek yiyemeyebilirdik.
Çaktırmadan diğerlerini süzdüm, benimle aynı şeyi yapıyorlardı. Herkesin keyfi yerindeydi (en azından kavga etmiyordular). Askeri üsse gittiğimizde bizi kabul ederler miydi? Ya da karantina uygularlar mıydı? Aklımı kurcalayan bu sorular rahatsızlanmama yol açmıştı. Eşyalarımız el koyup bizi öldürme ihtimalini düşünemiyordum bile. Salgın başlayalı çok olmamıştı, düzen içinde bir arada kalmış insanların kısa sürede manyaklaşmadığını umuyordum.
Ölüm herkesi değiştirirdi: Annesi ölen bir kız çocuğu, önemli bilim adamını kaybetmiş bir ülke, evcil hayvanı ölen herhangi biri aynı kalmazdı. Eninde sonunda gerçek kişilikleri ortaya çıkar veya oluşurdu. Muhtemelen tahmin yürüttüklerimden de farklı şeylere tanık olacaktık. Artık geri dönemezdik, başımıza gelecekleri teker teker öğrenecektik. Bisküvi paketinin yarısına geldiğimde ayağa kalktım. Azıcıkta olsa uyumak yorgunluğumu almıştı. Atıştırmaya devam ederken Adrien'ın omzundaki yarayı inceledim, kötüye gidiyordu.
Tıbbi malzemelerin Olivia'nın çantasında olacağını düşünmüştüm, çantasına uzanıp eşyalarını dağıtmadan tendürdiyotu aldım. "Hey!" Paketi gösterdim. "Tut." Fırlattığımda boş kalan eliyle tutmuştu. "Yaralarına dök."
Olivia ile baş başa kalma imkanım olursa güzelce konuşma yapmam, yaşadıklarımızı ele almam gerekecekti. Pars hakkında konuşmalıydık. Son lokmalarımı da yerken çantamı düzenleyip fermuarını sıkıca kapattım. Aşağı yukarı aynı zamanda herkes yemek yeme işini bitirmişti. Adrien'ın omzunu temizlemesini bekliyorduk. Paketi ona atıp kendi yarasını temizlemesini istememin nedeni ben yaptığımda hiçbir sorunun olmadığını söyleyip gurur yapmasıydı. Böylece rahat hissedebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİLER | Tamamlandı ✔
Science Fictionİnsanlar kendi cezalarını kendi yaptı. Hastalıklılar durduk yere ortaya çıkmış olamazdı, onları insanlar üretmişti. Berbat virüs tasarımlarının amacı her ne ise nefret ettiğim kesindi. Ülkeler arasında olan yarışlardan dolayı da bu halde olabilirdik...