ⓜⓘⓢⓣⓐⓚⓔⓢ |12.Bölüm
Justin neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ona daha önce Maison'dan bahsetmediğimi farkettim. Ve bu Justin'e açıklama yapmak için uygun zaman değildi. Maison beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. Ayrıca göz göze geldiğimizde tüm yüzünü kaplayan sinsi gülüş endişelenmeme sebep olmuştu. Buraya beni bulacağını bilerek hazırlıklı gelmiş gibiydi.
Meda ile birlikte boş bir sıraya oturdular. Meda, Maison'un kucağındaki yerini aldıktan sonra arsızca yiyişmeye başladılar. Meda'nın bunu Justin'i kıskandırmak için yaptığı belliydi ama Maison'a hiçbir anlam veremiyordum.
Justin'in hala bana baktığını farkedince sakince yerime oturdum. "Ne oldu?" diye sordu. Tereddütle ağzımı açıp söyledim: "O, Jason'ın kardeşi."
Ardından gözümden tek bir yaş süzüldü. Justin bana sımsıkı sarılıp "Jason o çocuk mu?" diye sordu. Cevap alamayınca soruyu daha da açtı: "Sana onu yapan."
Kafamı evet anlamında salladım ve kendimi kasmayı bırakıp ağlamaya başladım. Justin beni gittikçe daha sıkı kavrıyordu. Gözleri Meda'nın üzerindeydi. Dik dik bakıyordu. Sinirli ve kibirli. Onunla göz temasını koparmadan beni öptü.Yaptığına hiçbir anlam verememiştim. Sırf onu kıskandırmak için beni öpmüş olması mümkün müydü? "Hayır." diye geçirdim içimden. Justin öule bir şey yapmaz.
Gözlerimi Justin'inkilere diktim ve rahatsızlığımı farketmesi için "Benimle ilgilen." dedim.
"Üzgünüm, sinirlerim bozuldu biraz."
"Seni sinir eden ne? Maison'la öpüşmesi mi?" diye çıkıştım ve sonrasında ağzını bile açmasına izin vermeden yerimden kalkıp hızla sınıfı terkettim.Koridorda ilerlerken arkamdan gelen ayak seslerini duyabiliyordum. Justin beni durdurmak için sesleniyordu ama dinlemiyordum. Adımlarını hızlandırarak aramızdaki mesafeyi kapatıp kolumu yakaladı. "Artemis, yanlış anladın. Gerçekten."
Sakinleştikçe Justin'e hak vermeye başlıyordum. Gerçekten biraz fazla alınganlık etmiştim.
"Haklısın. Özür dilerim ama şuan biraz yalnız kalmaya ihtiyacim var. Gerçekten." dedim. Kafasıyla beni onaylayıp sınıfa geri döndü.Kendimi toparlamak için lavoboya gittim. Benden başka kimse olmadığı için rahattım. Gözümden akan son yaşı da sildikten sonra soğuk suyla yüzümü yıkadım. Biraz daha sakinleşmemi sağlamıştı. Sınıfa dönecektim. Justin'e ihtiyacım vardı. Lavobodan çıkmak için kapıya yöneldim. Karşımda Maison'ı görünce ne yapacağımı şaşırmıştım. O anki panikle kendimi geriye attım. Beni gerçekten ürkütmüştü. "Burada ne işin var?" diye sordum. Sesimin titrediğini hissedebiliyordum. Bunu onun da hissettiğinden emindim. Korkumu gizlemeye çalışarak gözlerinin içine baktım. Yapacağı hamleyi kestirmeye çalışıyordum. "Sakin ol. Yanlızca abimin yarım bıraktığı işi tamamlamaya geldim." dedi ve sırtımı duvara yasladı. O an elinden kurtulmak için nasıl debelendiğimi, nasıl çığlık attiğımı hatırlayamıyorum bile. Daha fazla bağırmamam için eli ile ağzımı sıkıca kapattı ve konuşmaya devam etti: "Ne yaptığını bilmediğimi sanıyordun değil mi? Abimin başına gelen her şeyden haberim var. O gün uçakta tanıştığımızda da vardı. Ben seni, sen beni tanımadan çok daha önce tanıyordum Artemis. Meşhur Artemis..."
Ne bildiğinden tam olarak emin değildim ama bildikleri onu çileden çıkarıp bu duruma getirmeye yetmişti. Eli ile boğazımı kavramıştı. Ne sesimi çıkarabiliyordum, ne de nefes alabiliyordum. Gözlerim kararmadan önce gördüğüm son şey lavobonun kapısından içeri akın eden insanlardı.
~1 hafta sonra:
Babam olanları öğrenince çok endişelenmişti. Bir hafta boyunca evden dışarı adım atamama izin vermedi. İyi olduğum halde endişeleniyordu. Ama sonunda beni ömrümün geri kalanında evde hapis edemeyeceğini anlamıştı. Gerçi ben de hala korkuyordum. Sağlığım iyi olsa da psikolojim için aynı şeyi söyleyemezdim. Maison yakalanmıştı. Bana zarar vermeden yetişebilmişlerdi ve tehlike geçmiş gibi görünüyordu ama ben hala korkuyordum. Herkesten ve her şeyden.
Babam sabah erken saatte iş gezisi için Las Vegas'a gitmişti. Evde yalnızdım. O olay olduğundan beri Justin'i de görmemiştim. Sürekli telefonla arayıp durumumu kontrol ediyordu etmesine ama 1 hafta sonra ilk defa yüz yüze görüşecektik. Babam, evden çıkma yasağı ile birlikte dışarıdan eve herhangi birini sokma yasağı da koymuştu.
Justin beni aldıktan sonra okula gidecektik.
Kapının çalmasıyla yerimden fırladım. Tüm hızımla açtım kapıyı ve Justin'i karşımda görünce aynı hızla onun boynuna atladım. Kokusunu deli gibi özlemiştim.
"Nasılsın prenses?" diye sordu.
"İyiyim." dedim. "Bekle de üstümü giyineyim. Sonra çıkarız."Odama girdim, dolabımı açıp kareli bir gömlek üzerine yelek ve altım da tayt seçtim. Bunları yatağımın üstüne fırlattıktan sonra pijamalarımı çıkardım. Aniden açılan kapıdan Justin girdi. Refleks olarak yorganı hızla üzerime çektim. Justin çok garip bakmıştı. Hala aynı pozisyonda ona baktığımı ve çıkmasını beklediğimi alayınca "Artemis, yapma." dedi. "Benden çekinme. Sen benim her şeyimsin. Lütfen benden kaçma."
Yanıma gelip elimi tuttu. Hareketleri kibar ve narindi. Sanki beni incitmemeye çalışırmış gibi. Bu bana o günü daha çok hatırlatıyordu. Maison'ı. Hatta Jason'ı. "Justin yapma." dedim geri çekilip. Kendimi iyi hissetmiyordum. Gözümün dolduğunu hissedebiliyorudum. Bunu gören Justin daha büyük bir ısrarla konuşmaya başladı: "Yapma bunu. Benden kaçma. Buna asla izin vermem. Sana bunları yapan ben değilim. Ben senin erkek arkadaşınım. Sevgilinim. Benim canım senden daha çok yanıyor. Senin için senden daha çok endişeleniyorum. Bana bunu yapma. İzin vermem."
Onun da gözleri dolmuştu. Kendimi çok kötü hissediyordum. Tarif edemeyeceğim bir şey vardı içimde. Kurtulamıyordum. Söylediğim tek şey "Beni yalnız bırak." oldu...