Merhaba, biz geldik🐣
Dün gece ortalık biraz karıştı sanırım, kusura bakmayın lütfen. Sadece arkanıza yaslanın ve bölümün keyfini çıkarın olun mu?🙏🏻
Bol bol yorum isterim! Yeni bölüm için 850 oy diyelim mi, bence diyelim ve biraz hızlanalım. Oylar tamamlandığı an bölüm sizindir.💫
Bölüm sonu notunu okumayı unutmayın lütfen, keyifli okumalar!❤
***
Gözlerimin rengini dedemden almıştım. Saçlarımın rengi anneannemden geliyordu ama bakışlarım dedemdendi. Aynada gördüğüm o gözleri artık ezberlemiştim. Ruh halime göre bakışlarım da değişirdi. Ağladığımda gözlerimin birkaç ton açıldığını ve aynı kedilerinki gibi göründüğünü biliyordum. Mutluysam içlerinin parladığını ya da Alparslan'la birlikteysem ve onun kollarının arasındaysam bakışlarımın tutkuyla karardığını... Bunu gözlemlemek yıllarımı almıştı ancak dedeminkileri aradan geçen onca zamana rağmen hala çözemiyordum.
Dedem küçük salonumun bir köşesinde otururken ve bende karşısında bir kedi gibi büzülürken huzursuzdum. Normalde sevgi dolu bir adam olan Ali Tufan Seçkin, bu kez karşımda bir buz dağı gibiydi sanki. Artık kırlaşmış saçları tıpkı hep gördüğüm gibi kısacık ancak düzgünce taranmış bir haldeydi. Saçlarına nispeten daha renkli görünen kaşları ise derince çatılmıştı ve gözleri kaçıp gitmek istememe neden olacak kadar tehditkâr ve kısıktı. Vücut dilinden bile ne kadar gergin olduğu ortadaydı ve patlamasının sadece an meselesi olduğunu biliyordum.
Karşısında oturmak beni de en az onun kadar geriyordu ama dedeme uzun uzun bakarken onu gerçekten özlediğimi anladım. Tek istediğim kendimi onun kollarına atmaktı ama ona sarılmama bile izin vermemişti. Havaya kaldırdığı eliyle beni durdurmuş, sakin adımlarla içeri geçmiş ve koltuğa oturmuştu. Yüzünde minicik bir tebessüm bile yoktu ve açıkçası bu hali beni artık korkutuyordu.
Somurttum ve kollarımı göğsümde birleştirerek arkama yaslandım. "Herhalde onca yolu bana kaşlarını çatmak için geldin. Beni özlediğinden değil..."
Dedemin bakışlarının biraz olsun yumuşadığını fark ettiğimde onu doğru yerden vurduğumu anladım. Dedemin yumuşak karnı bendim. Eşini ben henüz doğmadan kaybeden ve bir daha evlenmeyen dedem, tek çocuğunu yani annemi de çok severdi ama her zaman bana olan sevgisinin çok daha başka olduğunu söylerdi. Bana kıyamayacağını biliyordum, hiçbir zaman kıyamazdı. Nitekim az sonra kaşlarını daha da çatarak "Elbette özledim," diye homurdandı. "Biricik torunumu özlemez miyim?"
"O zaman neden bana hiç sarılmadın?"
"Çünkü sana kızgınım."
Bir an için kaşlarımın alnıma kadar çıkacağını zannettim. "Kızgın mısın? Ama..."
Dedem oturduğu yerde biraz daha dikleşti ve bakışlarının bir çelik kadar soğuk olduğu ve gardını aldığı o an "Gerçekten de benim hiçbir şeyi öğrenmeyeceğimi mi sandın Gülden?" dedi. Sesindeki öfke ve hiddet elle tutulacak cinstendi. "Nasıl olurda böyle bir şeyi saklarsın?"
Dedemden beş yaşında bir çocukmuşum gibi azar yerken öyle aptallaşmıştım ki aklıma gelen ilk şey Alparslan oldu. Ama hemen ardından bunun dedemi öfkelendirmek için yeterli bir sebep olamayacağını fark ettim ve işte o an dehşete kapıldım. Titreyerek kollarımı kendime sardım ve konuşmak istedim ancak dedem bana fırsat vermedi.
"Şerefsizin biri evini basıyor, canına kastediyor ve sen bunu bizden saklıyorsun Gülden, öyle mi?"
"Dede..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN KOYNUNDA
General FictionBeni iyice tezgâha yaslayarak "Gülden," dediğinde "Bitti," diye tekrar ettim. "Unuttun mu? Aramızdaki her şey bitti?.." "O yüzden mi gözlerime öyle bakıyorsun?" diye sataştı bana. "O yüzden mi beni kıskandırmaya çalışıyorsun? O yüzden mi delirtiyors...