Kızımız için yapıyorum bunu, minicik kızımız için. Bizim bir kızımız vardı Changbin. Sorumsuzluk yaptın, onu bu küçük yaşında bırakıp gittin. Ne suçu vardı bizim meleğimizin? Bağımlılığını, problemlerini, her gece olan kavgalarını.. Hepsini biliyordum, görmezden geldim sadece. Hep sen istedin görmezden gelmemi.
Sana geçecek demiştim Changbin; birlikte başaracağız, her şeyi atlatacağız demiştim. Ben sana ne zaman yalan söyledim? Bana neden inanmadın? Pişman mısın şuan? Ben pişmanım. Sadece benim değil, senin de korunmaya ihtiyacın olduğunu unuttum belki de.
Neden düşünmedin.. beni, bizi? Sensiz uyuyamıyorum Changbin, kafamı her yastığa koyuşumda bir şeyler eksik geliyor. Öyle ki, eksik de zaten. Kafamı yasladığım göğsün, belime sıkıca sardığın kolun, uyuyamadığımda saçlarımda gezdirdiğin parmakların, hepsi eksik. Sen eksiksin Changbin. En kötüsü de ne biliyor musun? Kokun gidiyor, sesin gidiyor, gülüşün gidiyor; ve ben hiçbirini tutamıyorum.
Mutlu musun artık? Biliyorum çok kez denediğini, kendinden gittiğinde gelir annen toparlamazdı seni çünkü. Ağlardım, sarsılırdım; yine sarardım yaralarını. Senin de canın hiç acımıyordu sanırım, hiç bıkmamıştın kabuk tutmuş yerleri tekrardan kanatmaya. Şuan mutlu değilsen, ne zaman mutlu olabilirdin ki? O yüzden şuan mutlu olsan iyi olur, yoksa sana gerçekten çok kızacağım.
Sevdiğin çiçeklerden aldım, çikolatalardan, oyunlardan, plaklardan. Hepsini kızımla yapacağım, biz yapamadık belki ama, kızımız seni tanıyacak. Kızımızın seni tanıdığından emin olacağım. Sen de böyle isterdin zaten, değil mi?
Ayrıca çizdiğin resimleri çerçevelettirdim. Tüm oda benimle doldu ama umrumda değil. Senin sanatından çıkma hepsi sonuçta, değil mi? Hep 'Ben çizilmeye değer şeyleri çizerim.' derdin sorduğumda. Teşekkür ederim Changbin, beni çizilmeye değer gördüğün için.
Biliyor musun? Kızımız da resim çizmeye başladı. Gerçekten yetenekli, senin gibi. Çoğu konuda yeteneğin vardı, sürekli övünesim gelirdi. Biliyorsun, pek bir özelliğim yok. Seninle evli oluşum bana hep bir mucize gibi gelmiştir zaten.
Kızımızın ilk çizdiği şey ben ve kendisiydi. Çok üzüldüm Changbin. Saatlerce ağladım. Ben kızımıza seni tanıtmaya çalışıyorken resimde sadece ikimiz vardık ya, o an tekrardan paramparça oldum. Minicik elleriyle yanaklarımı kavrayarak ne olduğunu sordu ilk önce, ben cevap vermeyince 'Geçecek babacığım. Sırlar paylaşılırsa ağırlığı azalırmış, sen de bana söylemek ister misin? Söz kimseye söylemem!' dedi bana.
Ne demeliydim Changbin? 'Baban hep uçmak isterdi, şu anda en yüksekte o uçuyor ama ben onu çok özledim' mi demeliydim?
Zor durumda bırakıyorsun beni ama aşk böyleymiş ya. Ne durumda olursan ol seviyormuşsun.
Geçen gün annen geldi eve, ağlıyordu. Kavga ettim onunla, umarım kızmazsın. 'Neden oğlun buradayken değer vermeyip de şimdi kapıma dayanıp ağlıyorsun?' diye sordum. Daha da ağladı ama umrumda değil. Ne anneni, ne babanı ölünce; hatta ölümümden sonra seninle buluşunca bile affetmeyeceğim.
Çektiğin vicdan azabını tahmin bile edemiyorum meleğim. Seni suçlamıyorum Changbin'im ama neden hiç yaralarını sarmama izin vermedin? Böyle daha mi iyi oldu sence? Aramızda bir perde vardı ve her geçen gün ışığımı kaybettim. Seni kaybettim Changbin, evimi kaybettim.
Çok severdin ya Lavinia çiçeklerini, hem benim evimde hem de senin yeni evinde demet olarak bekliyor. Kokusunu aldığına eminim, hep bahsederdin güzelliğinden.
Okumaya başladım Changbin. Sınava yeniden girdim ve psikoloji bölümünü kazandım. Gurur duyuyorsun benimle değil mi? Artık evde yatamam, kızımıza bakmam gerek. Biliyorum çalışmadığım için laf etmezdin ama hep üstünden geçindim. Çok yorulurdun eve para getireceğim diye.. Özür dilerim Changbin, sebeplerin arasında olduğumu düşünmekten kendimi alamıyorum..
Biliyorsun, zaman tüm hızıyla akıp gidiyor. Bana verilen bedenime ve ruhuma tek kişilik bir hayat sığmalı bundan sonra. Senin acınla yaşamak ne kadar ağır bir yük tahmin edemezsin. Sakın beni yanlış anlama. Yaşadığımız her şey için büyük bir mutluluk duyuyorum. Ama beni bana bırak artık. Nefesime karışan nefesimi al. Göğsümün üzerinden usulca çek gövdeni. Küçük kızımızın başını okşayan elim olma.
Her bir yağmur damlasının içine saklanıp üzerime yağma. Yağmur dindikten sonra kayboluyorsun ve ben çok üşüyorum yokluğunda. Acımasızca ve büyük bir zarafet içinde her şeye dönüştün ve bana dair her şeyi ele geçirdin. Hiçbirimiz hiçbir şeyin sahibi değilken, sen kendini bana hapsettin ve ben sende kayboldum.
İster alın yazısı de, ister kader istersen tuhaf bir tutku ya da delicesine bir aşk. Bana geldiğin için ve beni seçtiğin için sana minnettarım. Başıma gelen en güzel şeysin Changbin'im. Gittiğin yerde mutlu ve huzurlu ol. Belki bir gün, bir yerde tekrar karşılaşırız..
Aptal Lixie'den meleğine.