16. BÖLÜM- TANRIÇANIN KANATLARI

654 64 75
                                    

Sinir bedenimi tamamen ele geçirmiş haldeyken parlak bir ruj sürüp ardından oturduğum yerden kalktım. Üzerimde bulunan bordo saten elbisenin minikliğine yakışır şekilde sırt dekoltesine aynadan bakıp elbisenin askılarını düzeltim. Topuklu ayakkabılarımı da giydikten sonra açık olan dolabın kapağını sertçe kapadım.

Dün akşamdan beri Aren ile kavga ediyordum. Bey efendi ağzına ne gelmişse hiç düşünmeden bana söylemişti. Neymiş ben niye toprak lordu ile yakınlaşmışım? Niye onun saraya gitme teklifini reddetmemişim? Niye onun bana dokunmasına izin vermişim? Gibi birçok soru sorup ardından, " Birde o adamın dudaklarına yaklaşmasına izin verdin." Diye kızıp odayı terk etti.

Aramızda var olan kavga yüzünden defalarca kez diyar sallandı ve etrafı ateş sardı ama bey efendinin umurunda bile olmadı. Sinirlerine asla hakim olamıyordu. Tamam, bana dokunmalarını istemediğini biliyordum ama bu şekilde davranması da benim sinirlerim bozuyordu.

Tekrar o anları hatırlayınca derin bir nefes aldım.
Kendi içimde var olan siniri dışarı vurmamak adına ben çabalarken kapının açılması ile o tarafa baktım. İçeri Aren girdi. Üzerinde bulunan krem tonlarındaki salaş gömleği fazlası ile ona yakışmıştı. Kendi yakışıklılığını o da farkındaydı.

" Kraliçemiz uyanmış sonunda. Bugün nereye gideceksiniz? Toprak sarayına mı? Su sarayına mı? Yoksa hava sarayına mı?" Diye sorunca
" Konuşmak istemiyorum seninle." Dedim.

Ardından kapıya doğru yürümeye başladım ama hemen önüme geçti. " Nereye gidiyorsun?" Diye sordu.

" Senin olmadığın her yere." Dedim sertçe. Gitmek için sağa çekildim ama o da benimle sağa çekildi.

" Benim olmadığım hiçbir yere gidemezsin." Dedi.

" Giderken senden izin alacak değilim."

" Benden izin alacaksın demiyorum zaten. Sadece bensiz hiçbir yere gidemeyecek olduğunu diyorum."

Sözleri ile tekrar beni etkisi altına almaya çalışıyordu ama bu sefer onun etkisi altına girmemek için fazlası ile kararlıydım. Ben sol taraftan gitmek için çekildiğim sırada o da benimle sola çekildi.

" Aren çekil önümden." Dedim.

Gözlerimin içine dikkatle bakarken çekilmek yerine arkasında duran aralık kapıyı uzanıp kapadı.
" Tekrar sinirlendiriyorsun beni sonradan etraf zarar görmeye başlıyor." Dedim sertçe.

Her zamanki gibi bu dediğim de umurunda olmadı bana doğru yaklaşınca bir adım geri gittim ama elini belime koyup beni kendine doğru çekti.

" Benden uzağa ancak bu kadar mesafe gidebilirsin." Dedi.

Hiçbir şey demedim. Sadece gözlerinin içine baktım. Her hareketi ile beni heyecanlandıran adam karşısında yenik düşmek üzereydim. O bana yakın oldukça kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Ruhum, yaşadığım bu etkileşimler yüzünden bedenim ile olan bağını koparacakmış gibiydi. Aren'nin en ufak hareketi bile benim bedenime yapılan darbe girişimleriydi ve bu girişimlerin sonucu her zaman benim yenik düşmem ile bitiyordu.

Gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Gözleri benim idam edilirken kullanacak olduğum ipim bakışları ise o idamın nedeniydi. Öne doğru bir adım
atınca geriye bir adım atmak zorunda kaldım. O gözlerimin içine dikkatle bakarken etkisi altından kurtulmakta zordu. Birkaç adım daha o ileriye, ben geriye gittikten sonra sonra yatağın ucunda durdu ama benim kalbimin hızla çarpması durmadı.

" Aren...." Diye söze başladım ama bir anda beni yatağa yatırdı. Saçlarım yatağın üzerine serilirken o da üzerime çıktı. O an onu itmek istedim ama bileklerimden tutup kollarımı yatağa bastırdı.
Bedenim çarmıha gerilir şekilde onun altındayken damarlarımda akan kanın daha da hızlandığını hissediyordum.

BİR MELEĞİN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin