Gece boyunca sinir,stresten uyumakta zorlanmış,gün doğana yakın ancak uykuya dala bilmiştim. 3 saat kadar kısa bir uyku çektikten sonra kalkmış,küçük bir bavul hazırlamıştım kendime. Bu gün Phillip'in evine taşınacaktık annemle. Ama ondan önce daha önemli bir işimiz,vampirlerle toplantımız vardı. Toplantı için mekan olarak Luna'ların evi seçilmişti.
Üzerime dizlerimin üzerinde biten dar, yeşil bir elbise giyindikten sonra,turuncu saçlarımı sadece parmaklarımla tarayarak serbest bıraktım. Siyah botlarımı da giyindikten sonra kahvaltımızı daha öncesinde yaptığımız için annemle birlikte yan eve geçtik. Modern uslupta, çoğunlukla beyaz ve kahverengi tonlarında mobilyalarla döşenmiş ev insanın içini ferahlatıyordu. Bulunduğumuz oda,yani salonda bulunan renkli aksesuarlar daha sıcak bir ortama dönüştürmüştü buranı. Eminim bu dokunuşlar biricik arkadaşım Luna'ya aitti. Her zaman etrafa gülücükler saçan,pozitifliyi ile hayatımızı aydınlatan bu genç kızın morali bu gün oldukça bozuk gibi görünüyordu. Belli ki, bu ruh değişikliği az sonra gelecek konuklardan kaynaklanıyordu. Her ne kadar onu rahatlatmak istesem de,özellikle Karen konusunda yapa bileceğim bir şey yokmuş gibi gözüküyordu.
Dün gece iyi uyuyamadığım için oturduğum kahverengi tekli koltukta dizlerimi kendime doğru çekmiş,başımı koltuğun arkasına yaslayarak gözlerimi dinlendirmeye çalışıyordum. Benim açımdan yaptığım bu hareket pek etik olmasa da,bir az sonrası için enerjiye ihtiyacım vardı. Hem artık Edward amcanı da öz amcam gibi kabullenmiştim. Kapı zilinin çalmasıyla sersemlemiş bir şekilde gözlerimi ovarak esnemeye başladım. Artık salona giriş yapmış ve dudağının kenarını kıvırarak beni izleyen Blake'i fark edince,utanarak yerimden kalktım. Saçımı düzelterek gelen misafirlere dönüp,güleryüzle onları karşıladım. Alberto dışında diğer her kes buradaydı.
"Hoş geldiniz!"
"Hoş bulduk,Hope. Gerçi sadece seni öyle bulduk,ama neyse!" dedi Karen kaşla göz arasında iğneleyici laflarını esirgemeden.
Luna'nın gerildiğini görünce,konunu değiştirmek için "Ee,hadi toplantı odasına geçelim. Edward amca bizi götürür müsün,lütfen?!" dedim.
Edward amca başıyla onaylayarak bizi merdivenlere doğru yöneltti. Hep birlikte bir kat yukarıya çıkıp,Edward amcanın bizi yönlendirdiği odaya geçtik. Daha önce hiç girmediğim bu oda çok büyüktü ve dekorasyon açısından Blake'lerin toplantı odasına çok benziyordu. Aradaki fark kitap raflarının bir birile karşılıklı duvarlarda yerleştirilmiş olması ve dışarıya bakan duvarın ortasında yerleşen pencerenin aynı zamanda büyük bir balkon için kapı rolünü taşıyor oluşuydu. Gri kalın perdeler ve altındaki beyaz ipek tül hava tutkun olduğundan sonuna kadar yana çekilmişti. Annemler daha vampirlere yapmış olduğum iyilikten habersizdi. Odanın ortasında yerleştirilmiş büyük beyaz masanın üzerinde içecek ve atıştırmalıklar yer alıyordu. Bu bay Edward'ın konuğu düşmanı bile olsa misafirperverliğini ortaya koyduğunun ıspatıydı.
Saniyeler içerisinde her kes büyük masada yerini almıştı. Bu hareketin tesadüf ve ya bilinçli olduğunu söyleyemem,ama şu anda Blake ile karşılıklı şekilde oturuyorduk. Ben ondan uzak durmaya çalıştıkça hayat inadımıza sanki bizi hep bir şekilde bir araya getiriyordu. Aradaki sessizliği bozan ve toplantının artık başladığını bildiren hareket Edward amcanın sesli bir şekilde boğazını temizlemesi oldu. Bu hareket aynı zamanda ortamdaki gerginliği de alıp götürmüş,her kes ciddiyete bürünerek yerinde dikleşmişti.
"Bu gün burada toplanma sebebimizi sanırım hepimiz biliyoruz. Joffrey Gallagher... Ama öncelik vermemiz gereken mesele sizinle iş birliği yapıp, yapmayacağımız..." diye konuşmaya başladı Edward amca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Ateşin Kıvılcımı
Fantasy✨🔥Hikayeden kısa bir parça🔥✨ Etrafımı saran ateşler düşmüş olduğum karanlığı aydınlattı bir anda.Yine o ejderha...Yine her gece olduğu gibi,etrafımdaki alevleri burnundan solduğu hava ile söndürüp,başını yere koyup,gözlerini bana dikti.Tam 1 hafta...