Sen Oynarsan Ben De Oynarım

1.6K 180 134
                                    

Adamla sarayın her yerini gezmişlerdi. Kraliyet ailesinin özel alanları ve kütüphane dışında. Hyunjin'in en önemsediği kütüphaneydi ancak cesaret edip soramamıştı. Genelde adam konuşuyor, mekanları tanıtıyor, özellikle göz temasında bulunmaya çalışıyordu. Hyunjin başı yerde sessizce dinleyip arada kafasını minik hareketlerle sallıyordu o kadar.

Karşısındakinin özellikle göz göze gelme çabası onu rahatsız ediyordu. Başını daha da eğip gözlerini aşağıda tutuyordu. Sadece adam yürürken arkasını döndüğünde gerisinde onu takip ederken bakıyordu ona. Başta bol gömlekten bile belli olan yapılı vücudu şaşırtmıştı onu. Geniş omuzları vardı. Ve anlamadığı bir şekilde bir koku yayılıyordu adamdan.

Saray gerçekten çok büyüktü. Karmaşık sayılmazdı ancak özellikle bazı koridorlar Hyunjin'i korkutmuştu. Beyaz ve kırmızı odalar olduğu kadar simsiyah odalar da vardı.

Adamın açıklamasından anladığı kadarıyla saray görevlileri renklere göre ayrılmıştı. Beyaz giyenler bahçivan, aşçı, temizlik görevlisiydi. Kırmızılar sarayda yetişmiş, baş kıdemliler sayılıyor ve kraliyet ailesiyle daha yakından ilgileniyorlardı. Siyahlar kırmızıların arasından seçiliyor, tüm çalışanlara emir verebiliyorlardı. En üst seviye siyahtı. Kraliyet ailesinin bizzat kişisel hizmetlileriydiler.

Hyunjin'in aklına onu alan siyaha bürünmüş ikizler geldi. Direk Kraliyet ailesine bağlılar demek diye düşündü. Ve karşısındaki adam da öyleydi.

Adamın açıklamalarından yalnızca kraliyet ailesinin bu renk kuralı içinde olmadığını da öğrendi. Onlar istediklerini giyebilir ve yetkileri hiç kimse tarafından sorgulanamazdı. Veliyaht Prensin genelde siyah giydiğinden de bahsetti adam şakayla karışık. Bu samimiyeti bir fırsat bilip aklındaki soruyu sordu Hyunjin.

"Kral nerede?" adam beklediğinden daha ciddi bir soruyla karşılaşmıştı ancak soğukkanlılığını hemen devreye sokup karşısındaki meraklı gözlerin büyüsüyle gülümseyerek cevapladı " Kendileri 3 ay önce vefat ettiler." Hyunjin buna şaşırmıştı. Kralın hasta olduğu herkes tarafından bilinen bir şeydi ancak öldüğünü asla duymamıştı. " Varis neden tahta geçmedi?" yüzündeki şaşkın ifadeyi saklayamıyordu.

Sonunda kendisine ilgiyle sorular soran gence gülümsedi adam sabahtan beri düzgün bir konuşma başlatmaya çalışıyordu. Her ne kadar ilgilendiği böyle bir mesele olsa da anlayışla karşılayıp gülümsemesini içtenleştirerek yanıt verdi "Kanunlarımıza göre evlenmeden kimse tahta geçemez. Ve bu evliliğin kutsal olması gerekir. Kişilerin arasındaki bağın kuvveti tapınak rahibelerimiz tarafından incelenir. Evliliğe onayı onlar verir."

Hyunjin duyduklarıyla daha da şaşırmıştı. Kutsal? Tapınak rahibesi? Neyden bahsediyordu bu adam. Onun geldiği yerde evlilik olur ve biterdi bu kadar. Tarafların rızası bile önem arz etmezdi, eğer emir kraldan yani babasından geldiyse kimse karşı çıkamazdı. Burası bambaşka bir dünya gibiydi adeta.

Karşısındaki  prensin hem şaşkın hem de düşüncelere dalmış yüzünü izlemek çok zevkliydi ancak adamın yapması gereken işler vardı. Hyunjin 'i bahçeye götürüp içinde yüzen ördeklerin olduğu büyük bir havuzun yanındaki geniş çardağa bıraktı."Benim halletmem gereken işlerim var. Siz burada vakit geçirin prensim. Akşam üzeri yemek için ben birilerini gönderirim"

Hyunjin karşısındaki dudaklardan dökülen prensim kelimesiyle sıcak hissetmeye başladı. Neden öyle demişti ki? Her neyse şu an önemli olan o değildi.

Hafif bir baş selamının ardından arkasını döndü ve tam adımını atacağı anda Hyunjin ona seslendi "Bekle biraz!" Beklemediği sesin geldiği yöne döndü. Hyunjin devam etti, aklına takılan bir şey vardı "Beni odama getiren ikizler kralla yemek yiyeceğimi söylemişlerdi, eğer kral öldüyse..." devamını getiremedi.

Red Tears | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin