Arabadan inince gergin bir şekilde eve baktı. Yavaşça yürüdü ve kapının önünde durup zili çalmaya hazırlandı. Elini zile uzattığında o zile basmamak için canını bile verebilirdi. Ama kaçmayacaktı. Her zaman olduğu gibi sorunlarından kaçıp onlar hiç var olmamış gibi davranmayacaktı. Zili çaldı ve gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp verdi. Gözlerini tekrardan açtı. Kapının açılmasıyla o görmek istemediği mavi gözleri gördü.
İnce kemiksiz karakteristik bir burun. Ne uzun ne kısa saçlar. Yeni tıraş edilmiş yüz. Siyah takım elbisenin içinde duran hafiften kaslı bir vücut. 1.80 boylarında biri. Tiksinircesine ona baktı. Sessizdi. Karşısındaki iğneliyici bir tonda konuştu:
"İçeri girmeyecek misin William?"
Sessizce ilk adımını attı ve kapıdan içeriye girdi. Adam kapıyı kapatıp kapısı açık olan yemek odasını işaret etti.
"Annem bizi bekliyor."
Odaya girdi ve uzun masaya baktı. Annesi baş köşenin yanında oturuyordu. Abisi ise yavaşça annesinin yanında duran baş köşeye oturdu. Louis sessizliği bozarak sertçe sandalyeyi çekti ve oturdu. Annesi meraklı gözlerle ona bakıyordu. Bunu umursamadı. Masada oturan iki kişininde ona bakmasını umursamadan umursuzca masaya bakıyordu.
"Oğlum seni çok özledim.."
Louis ifadesiz gözlerle o'na baktı ve karşılık vermedi. Sonra sakinlikle konuşmaya başladı.
"Sakın bana o saçma salak yalanlarından bahsetme. Beni neden buraya çağırdıysanız onun için konuşun. Sizin aptal sahte sevginize ihtiyacım yok."
Abisine üstten bir şekilde baktı ve konuşmasını bekledi.
"Annemle böyle konuşamazsın."
"O benim annem değil. O bana annelik yapmayı yıllar önce bıraktı."
"Seni değilde beni seçti diye bu kadar saçmalayamazsın. Biz senin aileniz. Bizden başka kimsen yok." Dedi hafif bir sinirle.
"Sikimde mi? Etrafımda sizin gibi insanlar olacağına yapayalnız geberirim daha iyi." Dedi sakinlikle ve hızla elini masaya vurdu. Masaya bardakları yerleştiren kadın bardakların masaya düşmesiyle irkildi ve geri çekildi.
"KES SESİNİ VE OTUR ŞU MASAYA!"
"SEN KİMSİN BANA EMİR VERİYORSUN LAN? EBESİNİ SİKTİĞİM?"
"ABİNİM!"
"ABİLİĞİNİ DE ŞİMDİ Mİ HATIRLADIN? BEN ACIDAN ÖLÜRKEN NEREDEYDİN? GERÇİ SEN HİÇBİR ZAMAN ABİM OLMADIN. HER ZAMAN LAFTAYDI ABİLİĞİN"
İşaret parmağını annesine dikti ve daha sakin ama kulak tırmalayan bir sesle fısıldadı.
"Sense hiçbir zaman annem olmadın.. neden olmadın? Bu aptaldan neyim eksikti? Sadece param eksikti."
Annesi de ayağa kalktı ve sinirle konuşmaya başladı.
"Benim neler yaşadığımı bilmiyorsun!"
"Sen hiçbir sik yaşamadın! Seni seven bir kocan vardı. Güzel 2 tane oğlun. Paran. Kıyafetlerin. Her şeyin vardı! Seni seven bir ailen vardı!"
"Seni istiyerek doğurmadım!.."
Louis eğildiği masanın üstünden kalktı ve dikleşti. Boş gözlerle annesi olacak o kadına bakıyordu.
"Babamdan ne istedin..?" dedi masaya bakarken.
"Takıntılı ve saplantılı manyağın önde gideniydi!"
"BABAM. HAKKINDA. DÜZGÜN.KONUŞ." dedi sinirle tek tek. Viski bardağını aldı ve annesinin yakınında duran zemine attı. Bardak büyük bir gürültüyle kırıldı, kırılan cam parçaları etrafa yayıldı. Kadın hızla Alex'in arkasına geçti. Alex sessizce kardeşini izliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
23 Days Ago | Larry Stylinson
Storie d'amore"23 gün önce yalnız başına, gereksiz, yerde ki çöpten farkı olmayan değersiz birisiydim. Ama sen.. sen harold. Sen değerli kıldın beni.." Dedi baş ucunda duran Harry'e bakarak. Yeşil gözler şu dünyada bakmayı sevdiği en güzel gözler olabilirdi.