26. BÖLÜM- SAKLANAN GERÇEK

370 44 4
                                    

Bazen insan ne yapacak olduğunu bilemez. Öylece söylenenlere tepkisiz kalır ya, işte bende o anların içindeydim. Gücüm olmadığı ya da karşı koyamadığımdan değil, artık ne yaparsam yapayım bir sonuç alamadığımdan.

Yaşadığımız o amansız saldırıdan sonra tam bir hafta geçmişti. O gün hala daha dün gibi gözlerimin önündeydi. Damarlarımda hissettiğim gücün cesaretti bedenimi örümcek ağı gibi sarmıştı. Bana ait olan kılıcı elimde tuttuğum anları unutamıyordum. Ne onları ne de Işıl Mağarasına gidip de suda altı saat boyunca yattığım anları aklımdan çıkaramıyordum. Gücün bedenimdeki ateşini hala daha hissedebiliyordum.

Suyun, bedenimi saran ateşi almak için uğraşlar sergilediği sırada yalnız kalmanın etkisi ile birçok şeyde düşünmüştüm. Kafamda bir plan çizgisi oluşturup ardından tekrar ateş sarayına geldiğimde diğer lortların tedirginlikle beni beklediğine şahit olmuştum. Beni gördükleri andaki yüz ifadeleri her ne kadar içlerinin rahatladığını gösterse de hepsinin benden açıklama beklediğini de anlamıştım. Bu konu için söylemem gereken tek şey kesitler hakkındaydı. Daha fazlası da olmamıştı.

Hepsinden öte artık ateş sarayında kalmak istemediğimi, dört elementin birleştiği sarayda kalmak istediğimi söylediğimdeki Aren'nin tepkisini unutamıyordum. Aslında bu kararı alma nedenimde onun ve diyarın iyiliği içindi. Kraliçe olması gerektiğinden fazla ateş topraklarında bulunmuştu ve artık kendi sarayına gitmesi gerektiğini düşünmüştüm ama Aren bu konuyu açmamla bana, " hayır gidemezsin." Demesi bir olmuştu. Bu konuda kimseden izin alacak değildim ama gözlerimin içine bakarak, " olmaz Almina, ben sensiz yapamam." Diye kurduğu cümlelerin içtenliği ile öylece ona bakmıştım.

Asıl garip olan ise benim bu kararıma diğer lortlarında karşı çıkmasıydı. Onlarda dört element sarayında kalmamı değil kendileri ile ya da ateş sarayında kalmamı istiyordular. Sebebi ise Raza ve gökyüzünün, "kraliçeyi almaya gelecekler." Sözlerinden tedirgin olmalarıydı. Hatta Levan karşıma geçip, " Bu saray dışında bir sarayda kalmak istiyorsan bizim saraylarımıza gel ama o saraya gitme." Demişti. Diğerleri de bu sözleri onaylayınca bir süre daha bu konu hakkında düşünmüştüm ama Aren bu yüzden bana fazlası ile sinirli ve kırgındı. Benim gitme isteğimi ona açıklasam bile aramız bu kadar düzgünken niye gitmek istediğimi anlamıyordu. Kendisinin bir hata yaptığını düşünüyordu. Böyle bir şey olmadığını söylesem de bir kere bana karşı kırılmıştı ve onu bu konuda ikna edemiyordum.

Bu süre içerisinde Aren ile daha fazla tartışmamak adına diğer lortların sarayında da kalmıştım ama sonrasında kendimi en rahat hissettiğim yere, tekrar ateş sarayına gelmiştim. Aren ile konuşmamız sadece birkaç kelimden ibaretti. Genelde kendi başıma zaman geçiriyordum. İkimizde konuşup birbirimizi kırmaktan korkuyorduk.

Derin bir nefes aldım. Aynanın karşısında uzun, düz siyah saçlarımı tarayıp ardından üzerimde ki beyaz, boyundan çapraz bağlamalı mini elbiseyi düzelttim. En son olarak da kırmızı bir ruj sürüp aynadaki yansımama baktım. Tam bir hafta geçmişti ve bir hafta içinde okuldaki zarar gören her şey eski haline dönmüştü. Şimdi ise benim eski gücümü kazanmaya gitme zamanım gelmişti.

Odadan çıkıp aşağıya indim. Aren her zamanki gibi salonda olduğu için bende salona gittim. Elindeki viski şişesi ile koltuğa oturmuş arkasına yaslanmıştı. O, su içer gibi viski içerken baştan aşağıya onu inceledim. Simsiyah giyinmişti ve her zamanki gibi bu rengi parmağına taktığı gümüş yüzüklerle şıklaştırmıştı. Dağınık olan saçları ile evrenin en mükemmel detayına bakıyordum.

" Lordum." Dedim ona dikkatle bakarak. Viskiyi dudaklarından çekip benim olduğum tarafa doğru baktı. Gözleri bedenimde gezinip en sonunda gözlerimle buluştuğunda bir süre öylece bana bakakaldı. Bu adamın sessizliği bile kalbime bir mızrak gibi saplanıyordu. Aramızda devam eden bakışmayı onun elindeki viskiyi sehpanın üzerine bırakıp ayağa kalkması ile sonlandırdı. Tekrar bana baktığında ise işte o an nefesim kesildi. Kalbim, bir katilin iki ellerinin arasında hayatta kalma mücadelesi veriyormuş gibi atıyordu.

BİR MELEĞİN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin