Başımda hissettiğim şiddetli ağrıyla gözlerimi araladım. Elimi başımı götürüp bir süre bekledim. Başım çok ağrıyordu.
Yanımda bir hareketlenme hissettiğimde soluma döndüm. Selim uyanmış beni izliyordu. "Günaydın." Dedi gülümseyerek.
"Günaydın."
"Başın mı ağrıyor?"
"Evet."
"Gel masaj yapayım biraz." Dedi ve yatakta doğruldu. Bende onun gibi doğruluğumda beni yan çevirip başımı dizlerine koymamı sağladı.
"Tam olarak neresi ağrıyor."
Şakaklarımı gösterdiğimde "Sanırım migrenim tuttu." Dedim.
Ellerini şakalarıma koyup ovalamaya başladığında öyle bir rahatlama gelmişti ki anlatamam. Güzel masaj yapıyordu.
Kendimi iyice ona bırakıp masajın keyfini çıkardım.
"Çok güzel masaj yapıyorsun." Karşılık olarak sadece gülümsedi.
Yaklaşık bir 10 dakika masaj yaptığından artık ağrı hafiflemişti. Bu nedenle Selim'e teşekkür etmiş, sonrasında ağrı kesici içeceğimi söyleyip mutfağa gelmiştim.
Alkol aldıktan sonra ağrı kesici içmek ne kadar doğru bilmiyorum ama aradan zaman geçmişti. Bu yüzden bir şey olacağını sanmadığımdan hapı ağzıma attım ve ardından daha kolay yutmak için su içtim.
Bar sandalyelerinden bir tanesine oturup Selim'i beklemeye başladım. Ben aşağıya inmeden hemen önce banyo yapacağını söylemişti. 15- 20 dakikaya gelirdi.
Dirseğimi masaya koydum ve başımı da elime koydum. Dün olanları hatırlamaya çalışmak için bir süre gözlerimi kapattım. Bara gittiğimizi ve bana yaşadıklarını anlattığı bölümleri hatırlıyordum fakat sonrası yoktu.
Dirseğimi masadan çekip ellerimle başımı ovdum. Bakışlarım benden bağımsız bir şekilde cama gittiğinde dışarı çıkmanın iyi geleceğini düşündüm.
Yerimden kalkıp kapının önüne gittim. Portmantodan ceketimi aldım ve dışarı çıktım.
Soğuk hava yüzüme vurduğunda tamamen ayıldığımı hissettim. Adımlarımı bahçenin ortasına doğru attım. Bahçenin ortasından duran şirin koltukların yanın geldiğimde bir tanesine oturdum ve karşımdaki deniz manzarasını seyrettim.
Ev güzel bir yerdeydi. Arkamızda orman, önümüzde ise deniz vardı.
Gözlerimi denizden alıp ormana çevirdim. Bir süre bakındım. Hava soğuk olduğundan soluk gözüküyordu ama yine de güzeldi.
Gözüme bir karattı takıldığında gözlerimi kısıp daha dikkatli baktım. Karartı hareketlendiğinde ayağa kalktım. O da neydi öyle?
Deja vu yaşadığımı hissediyordum.
Gidip bakıp bakmama konusunda kararsız kalmıştım. Eğer gidersem Selim merak edebilirdi ve başıma bir şey gelirse banyoda olduğundan bana yardım edemezdi.
Büyük ihtimalle hayvandır zaten. Sonuçta ormandaydık.
Hayvan olduğunu düşünerek adımlarımı eve doğru attım. İçeri girdiğimden ceketimi astım ve salona girdim.
Şöminenin önünde duran iki tekli koltuktan bir tanesine oturdum ve henüz yanmayan şömineye bakıp bugün yapacağım şeylerin planını yapmaya başladım.
Öncelikle bugün Selim'in doğum gününü kutlamayı düşünüyordum. O yüzden pasta almam gerekiyordu.
Aslında doğum günü geçmişti ama geçeli bir kaç gün olmuştu. O yüzden kutlamak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Sabır Lazım
أدب المراهقينEylül Altın 15 yaşındayken bir mazoşist olan Selim Kanlı ile tanışır. Bir süre sonra sevgili olurlar ve Selim kendine zarar vermeyi azaltır. Hayatları mükemmel bir şekilde devam eder. Ta ki o güne kadar. Bir gün beraber bir trafik kazası geçirirler...