thirteen - Beklenmeyen Misafir - Ölümün Kıyısında

562 27 37
                                    

Bu defa çok bekletmeden geldimm. İnternetim çok yavaş olduğu için istediğimden bi tık daha geç yükleyebildim maalesef. Ve şarkı önerim de olucak: Zeynep Bakşi Karatağ-Talihim Yok ve Batuhan Kordel-Anıları sakla. Onların dışında da sevdiğiniz duygusal müziklerle okumanızı öneririm. Sonraki bölümlerde artık yavaş yavaş eğlenceli olaylara doğru geçicez. O zaman keyifli okumalaar değerli okularım. 😊🌺🌺

Ertesi gün ders programı çok ağır olduğu için bunalıp öğle öncesi teneffüsünde de hep birlikte kafeye indiler. Sohbete başlayacaklardı ki Berk'in telefonu çaldı.
- Akif Amca, arıyor dedi telefonun ekranına bakarken.
- Acaba beni arayıp ulaşamadı mı, diye telefonunu kontrol etti Doruk ama kendisine bi arama gelmemişti.
- Yok beni aramamış.
- Allah Allah! Beni niye arıyor ki?
Berk merakla açtı telefonu.
- Efendim Akif Amca.
- ...
- Ne, dedi ayağa fırlarken dehşetle, nasıl?
-...
Telefonu tutan eli yanına düştü...
- Berk n'oldu?
- N'oldu oğlum söylesene, diye sarstı onu hafifçe Doruk.
Berk soru soranlara şoka girmiş gibi bakıyordu. Cevap veremedi, sadece yutkunmakla yetindi...

- Şşş Berko! Duyuyon mu beni?
- N'oldu yaa?
- Birine bi şey oldu kesin.
- Ben babamı ariyip soriyim bi, dedi Doruk telefonuna uzanırken.
- Babam, dedi Berk ve kısacak bir an bekledikten sonra üzerindeki tüm meraklı bakışların sorusuna cevap verdi, kaza yapmış.

- Ne?
- Nasıl olmuş?
- Nerdeyse gidelim hemen.
- Berko hadi, durma öyle.
- Korkma oğlum, bi şey olmıcak, dedi Oğulcan omzuna destekler gibi vurarak, gidelim hadi.
Hep birlikte kantinden çıkacaklarken Harika grubu görünce şaşkınlıkla sordu:
- Nereye böyle köyün sürüsü gibi? Berk sana cidden inanamıyorum, şu insanlarla...
- Harika sen bizi düşüncene arkadaşım dediğin insan ne hâlde onu sor. Çocuğun babası kaza geçirmiş. Düşüncelerin hâlâ aynıysa bizi değil kendi insanlığını sorgula bence, dedi Oğulcan ve diğerleriyle beraber yürüdü.

Berk yolda giderken anneannesine haber verse miydi düşünürken, olayı Akif Bey'den çoktan öğrenmiş olan anneannesi aramıştı onu.

- Alo anneanne.
- Yavrum, korkma sakın kuzum.
- Ben korkmuyorum zaten ama görüyorum ki sen korkuyorsun. O adama bi şey olmaz merak etme sen. Bana dünyayı iyice dar etmeden ölmez o.
- Oğlum böyle konuşma. O senin baban. Hem hiç belli olmaz. Ya bi şey olursa.
- Anneanne kötüye bi şey olmaz. Şimdi kapatıyorum. Akif Amca'yı arayıp durumunu sorcam.
- Tamam yavrum. Bana da o haber verdi zaten.
- Tamam. Kapattım.

Akif'i arayıp sorduğunda durumu hakkında henüz net bir şey söylemediklerini öğrendi. Gidince görcekti artık.

Onlar hastaneye ulaştıktan kısa bir süre sonra Harika'yla annesi de geldi. Anneannesi, Akif ve Nergis Hanım zaten ordaydı. Ve daha hiçbir şey söyleyemeden hemşire geldi.

- Çok vaktimiz yok. Acil kan lazım, dedi hemşire, 0 Rh(-) olan var mı?
- Berk. Berk var, diye atladı Doruk, Resul Amca'nın oğlu.
- Buyrun o zaman. Çabuk olalım lütfen. Zamanla yarışıyoruz.
- Benim kanımı alınca yaşayacak mı yani?
- Evet.
- İnsanın yaşaması için kalbe de ihtiyacı yok mu? O adamda kalp yoktu yalnız. Ben kan versem de insan gibi yaşayamaz o, dedi dalgın dalgın.
- Bakın zamanla yarışıyoruz. Lütfen çabuk olalım, diye uyardı hemşire telaşla.
Berk derin bir uykudan, bir rüyadan uyanır gibi hemşireye baktı.
- Hayır, diyip arkasını dönüp yürüdü.
- Anlamadım.
- Oğlum ne diyorsun sen? Ne demek hayır, dedi Doruk onu durdurup.
- Hayır işte Doruk. Neyini anlamadın?
- Beyefendi. Eğer kan takviyesi yapmazsak hastayı kaybedebiliriz.
- Umrumda değil.
- Berk, ne demek umrumda değil, dedi Oğulcan.
- O senin baban, dedi Ömer ikna etmek için. Hiçbiri de o adamı sevmiyordu ama sonuçta kardeşlerinin babasıydı.
- Şimdi mi babam oldu? Şimdiye kadar niye babam olamadı Ömer?
- Berk yapmış bir hata, dedi Aybike.
Berk cümlesini tamamlamasına izin vermeden konuştu.
- Ben hata yaptığımda cezalandırıldım. Ben cezamı çektim Aybike. Şimdi sıra onda.
- Babanı ölüme mi terk edeceksin, dedi Ayşe.
- Evet, aynı bana yaptığı gibi. Özlemle dönmesini beklediğim, beni sevmesini beklediğim adamın beni döve döve ölüme terk edip umursamadığı gibi umursamayacağım onu. Birkaç gün önce sordunuz ya, dudağına n'oldu diye? Acımadan dövdü. Sırtımdaki kemer izleri onun eseri. Yetmedi, tehdit etti. Annemi aldı benden. Anne kelimesini yasakladı. Anne dedim diye hayatı zehir etti bana. Şimdi siz geçmiş karşıma o adamı kurtar mı diyorsunuz bana?
- Bakın bu kan yeterli değil. Kararınızı çabuk verin. Geç olmadan, diye son bir uyarıda bulundu hemşire.
- Tamam hemşire hanım. Siz gidin, dedi Asiye.
- Kardeşim bak. Hemşireyi duydun. Babam ölüyor, dedi abisi üzüldüğü belli olan bir sesle.
- Vaaay! Abim kardeşi olduğumu hatırladı. Resul 2 sevgili babası için köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeye katlanıyor, ha?
- Berk, yavrum. Ne olursa olsun o senin baban. Git ver kanını. O adam içerde can çekişiyor.
- Sen de mi anneanne? Unuttun mu bana yaşattıklarını?
- Unutmadım oğlum. Ama iyi ya da kötü bir insan o masada can çekişiyor. Kendine geldiğinde yüzüne bakmazsın bi daha istersen. Ama şimdi bunun hiç sırası değil. Arkanı dönmenin hiç sırası değil oğlum.
- Bak anneanne. Beni son dövdüğünde kendi başıma uyandım. Zar zor lavaboya gittim. Aynada kendimi gördüm ben, perişan halimi. O zaman kendime dedim ki "Bize yaptıklarını asla unutmayacağım Resul Özkaya. Bir gün bana muhtaç kalacaksın ve ben o gün sana sırtımı döneceğim."
Şu işe bak ki çok geçmeden bana muhtaç kaldı. Ben neden şimdi beni hiç sevmemiş, benden hayatımı çalmış birine hayatını hediye edeyim? Adalet mi bu?

AienkienHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin