14 -TAŞ KULE-

1.3K 119 13
                                    

                                 *******Söylediği şeyler çoğu zaman o kadar üstü kapalı, anlaşılması zor oluyordu ki neyden bahsettiğini anlamam zorlaşıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                 *******
Söylediği şeyler çoğu zaman o kadar üstü kapalı, anlaşılması zor oluyordu ki neyden bahsettiğini anlamam zorlaşıyordu.

"O ne demek?" Bu adamla muhatap olmayı zerre istemiyordum ama kafamdaki bütün soruların cevapları da ondaydı.

"Şu demek; bir süre daha misafirim olacaksın." Kısık sesinde ne memnuniyet ne anlayış ne de merhamet vardı. Yalnızca üzerine vazife olan bir görevi yerine getirmekle yükümlü bir askermişçesine stabil tuttuğu ifadesi, başka çaremin olmadığını yüzüme yüzüme kusmak ister gibiydi.

"Hayır," diye bir nefes verdim dışarı. "Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Burada kalmam mümkün değil. Evime gideceğim."

Çatılı kaşlarını kinaye ile havaya kaldırdı ağır ağır. "Evine gideceksin." Ne demek istediğini anlamam çok zamanımı almadı ve hayal kırıklığı ile omuzlarımı geri düşürdüm. Ardımda bıraktığım ev artık benim evim miydi, bilmiyordum. Yine de bu adamın evinde kalmaktansa sokakta kalmayı tercih ederdim, bana bir seçme şansı sunulsaydı. "Hangi evine?"

Tıklatılan kapının ardından içeri giren Sevda Hanım, elindeki saksıyı güler yüzüyle bana doğru uzatacaktı ki aramızdaki gerilimin farkına varıp geri çekildi. Saksıyı sehpanın üzerine bırakıp çıkmak üzere kapıya yönelmişti ki bakışlarını üzerimden çekmeyen adam kadına dönüp, "Pansumanını yaptıktan sonra kahvaltısını getirin, ardından hazırlanmasına yardım edin. Kahvaltıdan sonra çıkacağız." Neden benimle ilgili kararları bana sormadan uygulamaya koyuyordu? Neden bana bir şeyleri açıklamıyordu? Çıldıracak gibi hissediyordum. Damarlarımda akan kanın vücudumda fokurdadığını hissediyor ve bu durum sakin kalmama engel oluyordu. Bunca şeyle nasıl başa çıkacağımı, nasıl karşı geleceğimi hiç bilmiyordum. Dayanma gücümün yavaş yavaş dibe indiğini hissediyordum.

Nereye gideceğimizi, nereye çıkacağımızı bilmeden hissizce Sevda Hanım'ın beni hazırlamasına izin verdim. Pansumanımı yapmış, kahvaltımı yedirmiş ve ilaçlarımı içirmişti. Valizimi kaldırdığı giyinme odasından çıkarıp önüme bıraktığında;

"Giyeceklerinizi ayarlayın, yardımcı olayım." diyerek beklemeye başladı. Bakışlarımı kucağımdaki ellerimden çekip ayaklarımın dibindeki siyah valizime indirdim. Genzim doldu ve ağlamanın son noktasında tuttum kendimi. Bunca insanla ben tek başıma nasıl başa çıkacaktım?

Oturduğum yataktan kalkıp çıkardığım parçaları tek tek yatağın üzerine bıraktım. Sırtımdaki yaralar yüzünden dar ve sıkı şeyler giymemem gerektiğini belirten doktorun sesi ilişti kulağıma. Elime aldığım sutyenimi geri yerine bıraktım ve pamuklu şallarımdan bir tanesini alıp bedenime dolayarak sutyen görevi görmesini sağladım. Tüm bunları o kadar yavaş ve halsiz hareketlerle yapıyordum ki, sadece kıyafetlerimi giymem on beş dakikamı almıştı. Ardından valizimdeki makyaj çantamdan çıkardığım malzemelerle yüzümdeki izleri gizleyip şalımı bağladım. Hazırdım.

ELFİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin