Painted Soul 🌑🌑🌑🌑🌑

589 37 209
                                    

Yaşamla hesabını kesin olarak kapatırken kendi insanlarını düşündükçe duygulanmıyor, en çok nefret ettiği kişileri aslında nasıl sevmiş olduğunu anlamaya başlıyordu.

(Gabriel García Mârquez - yüzyıllık yalnızlık)

Bölüm Şarkıları,

Sezen Aksu - masum değiliz
Kahraman Deniz - ben yola gelmem

**
Geçmişiyle yüzleşen insan geleceğe kucak açabilirdi,tabi bu her zaman mümkün olmuyordu. Geçmişi bazen insana savaş açıyordu, insanlar da ısrarla bununla yüzleşmekten kaçıyordu. Korkuyordu çünkü. Geçmişi yaralı olanın,hep bir yanı eksikti. Gözyaşları hep geçmişti. Geleceği hep belirsizdi. Ya bugünü? Bugünü ona şans yaratıp, geleceğine dair umut verir miydi? Berk bunu bilmiyordu,bunca zaman sonra geçmişini nasıl karşılar, nasıl olanlara tepki gösterirdi bilmiyordu. Doruk da aynı beklentiyle arkadaşına bakıyordu,aradan yıllar geçmişti ama kadının yüzündeki ifadeye bakılırsa öfkesi yıllar boyunca dinmemiş,daha beter bir hal almıştı. Çakmak çakmak yanan gözleri ikiliye döndü,o daha konuşmadan Berk lafa girdi,biraz da Doruk'u korumaktı amacı. Sonuçta suç onundu, üstlenmeyi bilmeliydi.

"Ben... Ben size bir şey sormaya geldim."

"Sen!" dedi işaret parmağını hiddetle ona doğru sallayarak,"yaptıkların yetmemiş gibi,bir de utanmadan karşıma çıkacak yüzü buluyorsun,bir de pişkin pişkin soru mu soracağım diyorsun? İnsanda utanma olur be!"

O esnada yanlarına koşarak gelen genç kıza şaşkınca baktı Berk,oldukça tanıdık bir siması vardı. Ama kim olabilirdi? Sarıya yakın kumral saçları, fındık burnu ve oval yüz hatları, özellikle de koyu kahve gözleri ona geçmişten gelen bir tanıdık hissi veriyordu. Ama nereden? Kadının bağırmasıyla aklında dolanan soruların cevabını da almıştı böylelikle.

"Emel geç içeri!"

"Yenge ne oluyor?"

O minik kızdı demek. Nasıl da büyümüş, onların bir zamanlar hayatlarının mahvolduğu yaştaydı. Onun çeyreğini bile yaşamaması için dua etti içinden ama zaten onların bile kaldıramadığı bir yükü,o daha 7 yaşında taşımamış mıydı? Sinirle onlara döndü tekrar,o an Berk Emel'le göz göze gelmişti,genç kız korkuyla birkaç adım geriye attığında kaşlarını çattı. Ama onun da bilmediği bir gerçek vardı.

"Ne olacak Emel'im? Amcanı öldüren katil,utanmadan karşıma çıkıyor!"

"Bakın ben..."

"Def ol! Defolun! Hayatımızı mahvettiğiniz yetmezmiş gibi karşımıza çıkacak cesareti nereden buluyorsunuz? Hadi! Naş!" deyip kapıyı gösterince el mahkum çıktılar. Emel telaşla abilerini aramıştı o sırada, Şengül hanım da sakinleşmek için su içmişti. Berk olanlardan dolayı suçlandığını zannediyordu ama olay onun kontrolünün de dışındaydı. Haberi o vermişti,Orhan bey vurulduktan sonra kızının kollarında gerçekleri söylemek için dudaklarını aralamış ama ağzından sadece 'Berk' kelimesi çıkmıştı. Hemen ardından son nefesini vermişti. Bu da Eren ailesine bütün her şeyi Berk yaptırmış gibi bir hissiyat vermişti. Bütün bunların üstüne, ispatlanamayan Berk gerçeği yüzünden ve silahı ateşleyen de Ömer olduğu için hapse girmişti. Eğitimine bile orada devam etmişti, üniversitede hoca olabilmesi için alt yapıyı Asiye kurmuştu. Hapisten çıktıktan sonra psikolojik tedavi görmüştü hatta. Hepsi bir taraftan kızgındı ona.

Berk sinirle arabaya binip kapıyı sertçe kapattı. Doruk sinirini artırmamak için sustu ama içinden bin tane şey geçiyordu. Mesela tek suçu o herifle arkadaş olmakken, Şengül hanım ona neden katil demişti? Emel neden ondan korkmuştu? O an adamın son nefesini verdiği ana şahit olduğu geldi aklına.

La Douleur ExquiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin