aşka yürek gerek

545 32 96
                                    

One Direction - Diana

Girişinin çekilmez olduğu bir kompozisyonun gelişme ve sonucuna asla şans vermezken ben Kim Seungmin; girişinin çekilmez olduğu hayatımın gelişme ve sonuç kısmına şans vermeyi deniyorum.

Bahar aylarının kendini hissettirdiği kışın bittiği, ağaçların tomurcuklandığı, şehrin alayına gürültülü günlerinden birinde, bir metrekare balkonunun köşesinde battaniyesine sarılmış ve yarısını da betonla kalçası arasına sıkıştırmış bitki çayını yudumlayan ellisinin yarısında bir oğlan vardı. Hem de çayı ılıklaşana kadar, çok sevse bile sadece koklayıp, ılıklaştığında birkaç yudumla tüm bardağı bitirmek gibi ve buna benzer küçük detaylara sahip bir oğlan. Gözüne bir parça yeşilliğin ilişmediği balkonunda önünde sere serpe dağıtılmış binaları izliyordu çünkü izleyecek başka bir şeyi yoktu ve bu geceki en iyi seçeneği diğer gecelerde de olduğu gibi önünde sere serpe dağıtılmış binaları izlemekti. Çayının son yudumunu alıp bardağı kenara bıraktı, battaniyesine iyice sarılıp kendini köşeye sıkıştırdı. Çok sıkı sarındığı için hafif sıcaklıktan uyku bastırmıştı ya da melisa çayı içtiğinden dolayı olabilirdi, buna karar vermesi için beyni fazla pelte haldeydi. Bu pelteliğe rağmen düşünmekten asla vazgeçmiyordu ve işte yine derine dalıyordu. Her zaman olduğu gibi asla bırakamadığı küçük kendiyle konuşuyordu, tartışıyordu. Hangi küçük kendi olduğunu bilmese de bunu hep yapardı, istemsiz. İstemiyordu.

Günler ve gecelerin birleşimiyle yıllar geçmiş olsa da sorular hâlâ aynıydı; 'nefes nedir, nasıl alınır?'. Seungmin nefes alıyordu ve bunu yirmi beş yaşının ortasında fark ediyordu. Bu kadar basit bir eylem olduğunu hiç düşünmemişti çünkü daha öncesinde nefes almak için ne yapması gerektiğine dair bir fikri yoktu. Ama şimdi öğrenmişti nefes almayı da yaşamayı da. Hayatın aslında nasıl olduğunu, neler yapabildiğini. Bazen yaşadığı her şeyi abarttığını düşünse de, yaşadığı andaki Seungmin'in, küçük kendinin, ne kadar zorlandığını hatırlıyor ve düşüncelerini susturuyordu. Kendine bu haksızlığı yapamazdı. Zaten nefes alan diğer herkes kendisine yeterince haksızlık yapmıştı. Her ne kadar bahsettiği 'herkes' sadece ailesi olsa bile bu oldukça büyük bir etkendi ve kırıcı. Kalp kırıcı. Gözlerini binalardan gökyüzüne çevirdi. Üst katın balkonundan çok fazla bir şey göremese de gökyüzü yıldızlarla örtülmüş değildi, balkon tabanı görmekte bir derece iyi olabilirdi. Belki bir gün o balkon tabanına gözlerini çevirdiğinde yıldız görmek istiyorsa küçük yapıştırmalar alabilirdi. Bir gün, kendine hediye vermek istediğinde, ciğerleri temiz havanın ne olduğunu dolu dolu hissettiğinde, nefes almaya devam ederken. Gözlerini kapatıp şehrin kirlilik oranı yüksek havasını soludu. Her ne kadar battaniyesinin arasından çıkmak istemese de hava hâlâ biraz soğuktu ve bu gece için yeterince düşünmüştü. Sabah erken kalkıp açması gereken bir kafesi vardı.

Bardağını mutfağa bırakıp, dişlerini fırçaladı ve yatağına geçti. Sonrasını hatırlamıyordu derin bir uykuya dalmıştı.

Soluk güneş ışınları şehrin üzerine ufaktan değerken Seungmin alarmının ikinci çalışında uyandı. Oturur pozisyonda kendine gelmek için zaman verirken üçüncü alarmı çaldı. Alarmlarını kapatıp yataktan kalktı böyle oturup beklemekle hiçbir şey olmayacaktı sonuçta. Hazırlanıp evden çıktığında hafif bir rüzgara çarpsa da ceketinin yakasını kaldırıp yürümeye devam etti. Kafesi evinden uzakta değildi ve bu çok büyük bir avantajdı. Rüzgarı ardında bırakıp kafenin kapısını iyice kapattı. Ceketini kafenin arka tarafındaki odasına bırakıp işlere girişti, güzel bir gün olması için düşüncelerini, yüzünü kısaca büsbütün kendini pozitif enerjiyle doldurdu. Kendisine de aynı şekilde pozitif dönerdi. Umuyordu, inancı bu yöndeydi.

Kafede mutfakta çalışan elemanlar dışında ön tarafta sadece Seungmin ve kafeyi açtığından beri yanında çalışan, artık bir garsondan çok ablası olarak gördüğü, aralarından bir yaş olmasına rağmen Seungmin onu sinir etmek için sürekli 'noona' derdi, Diana vardı. Diana; kısa siyah saçları, saçlarının aksine beyaz teni ve hayatına girdiği herkese renk veren karakteri gibi, dünyanın en güzel renklerinin barındırdığı ela gözleriyle özel biriydi. Seungmin, ona sahip olduğu için kendini hep şanslı gördü.

don't say 'i hate you' // 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin