1. BÖLÜM

387 14 10
                                    

Sene 2000. Bir Eylül sabahı.... [ Esra'nın ağızından ]

Hava soğuk ve bulutlu, rüzgarın ağaçlara vurup çıkardığı o ses ve okulun başlamasına iki gün kalmış bir gündü bugün. Balkonda kendi kendime mahalleden geçenleri izlerken babamın dükkana doğru gelişini gördüm. Hemen koşa koşa aşağıya indim ve sarıldım.

"Babaaa...! Okula başlayacak mıyım gerçekten yaptırabildin mi kaydımı ?" dedim.

"Evvett! Artık benim güzeller güzeli kızım iki gün sonra okula başlayacak" dedi ve yüzünde ki kocaman gülümsemesiyle saçlarımdan öptü.

Babamın yüzünde ki o mutluluğu gördüğümde okuma isteğim daha da bir arttı. Çünkü dükkanın eskisi gibi pek getirisi yoktu. Bende ileride annemle babama yardım etmek istiyordum. Maddi durumumuz abimin borçları yüzünden felaket olduğu için...Ama yine de okula başlayacak olmam bütün bu kötü şeyleri unutturuyordu bana.

~ 2 gün sonra ~

"Esraa! Annem hadi kalk giyin bak okula geç kalıcaksın daha ilk günden"
"Yaa 5 dakika daha...lütfen"
"Hayır annem hadi kalk giyin sonra gel kahvaltını yap bak Eko bırakacak okula ".

Abimi duyar duymaz fırladım yataktan hemen giyinmeye başladım. Malum abim benimle uğraşmayı pek sevdiği için ilk günden arkadaşlarıma rezil etmesini istemiyorum. Hızlıca giyindim, kahvaltımı yaptım ve yola çıktık.

Esra yerinde duramıyordu heyecandan. Tabii bunlar tatlı heyecanlar ama Eko yine yaptı yapacağını ve arkadaşlarının yanında Esra'ya şakalar yapmaya başladı...

"Siz şimdi bunu bilmiyorsunuz. Bunun bir iştahı var varya görmeniz lazım çocuklar" diyip kahkaha attı.
"Abiiii! Susacak mısın yoksa kafana çantamı mı geçireyim?" diyip kolunu cimcikledim.
"Aaaah!! Kızım napıyorsun ya kızarmıştır şimdi. Tamam git hadi gir sınıfına görüşücez ama evde seninle" diyip gitti. Bizde hemen sınıfımıza geçtik.

Sene 2000. Okulun ilk günü sabahı.... [ Ozan'nın ağızından ]

Bugün hayatımda güzel şeylerin olabileceği, yeni insanlarla tanışacağım, güzel arkadaşlıklar kurabileceğim okulumun ilk günü. Ama bir burukluk var içimde. Annem de kendisini belli etmemeye çalışıyor ama ben anlıyorum. Küçüğüm diye anlamam sanıyorlar...Aksine babamın yokluğunu en çok hisseden bendim. Bizi bırakıp gittiği günden beri annemin yüzü hiç gülmüyordu. Kardeşim de henüz çok küçük olduğu için anlamıyordu. Bu yüzden benden daha şanslıydı. Ama ben böyle oluşumu gizlemeyi öğrendim artık. Her neyse... hemen hazırlanıp kahvaltıya ineyim.

"Günaydın annelerin en güzeli, en tatlısıı!!" diye evi inlettim gür sesimle.
"Günaydın oğluşuum. Hazır mısın bakalım okula gitmeye"
"Hem de çok... biraz da heyecanlıyım" dedim ve güldüm. Ardından teyzem geldi mutfaktan hemen.
"Benim paşam okula da başlarmış, çok da çalışacakmış dimi annesi!"
"Öyle, öyle tabii... çalışacak benim oğlum" dedi yine o buruk sesiyle ve ardından gülümsemeye çalıştı. Çok üstüne varmadan yanağından öptüm ve okul için yola çıktım.

Esra ve Ozan birbirlerinden habersiz bir şekilde sınıflarına girer ve öğretmenlerini beklemeye başlarlar. O sırada...

"Pişttt!!..."
"Efendim ?"
"Adın ne senin ?"
"O-ozan senin ?"
"Esra bende... Sen hep böyle sessiz misin ?"
"Yanii... öyleyim biraz. Neden sordun?"
"Ben sessiz durunca hemen sıkılırım da sen bir garipsin ondan sordum. Bir şey mi oldu ? Yoksa anneni mi özledin" diyip güldü.

Garipliğim, burukluğum galiba herkes tarafından anlaşılıyor. Daha ilk günden Esra hemen de fark etti. Nasıl saklamaya devam edicem bilmiyorum. İçimde ki bu sıkıntı yetmiyormuş gibi bir de annesini ilk günden özleyen bebe durumuna düştüm. Acilen sorusunu geçiştirmem lazım...

"Ya ne alakası var Esra. Ayrıca bir derdim yok. Annemi falan da özlemedim...."
"Bilemiyorum artık. Biraz üzgün duruyorsun"
"Hayır üzgün falan değilim" dedim ama inanmadığına adım kadar eminim.
"Yüzünden belli akıllım. Kandıramazsın beni" diyip gülümsedi.

Ben de tekrardan geçiştirmeye devam ettim. Allahtan sonrasında hemen öğretmen geldi de sorular sormayı bıraktı. Şimdilik kurtuldum diyebiliriz.

[ Esra'nın ağızından ]

Ozan... ismi güzel olsa da tuhaf bir çocuğa benziyor belli. Bir şey sakladığını az önce yüzünde ki gerginlikten, gözlerini kaçırmasından anladım. Cevapları da bir tuhaftı zaten. Ne derdi var acaba...

Ozan ve Esra derslerine girerler. Ama teneffüslerde hiç birbirleriyle konuşmazlar ve sonunda okulun ilk günü biter. Eve gitmek için yola koyulurlar.

Aaa Ozan bu! Aynı yerde mi oturuyoruz ya niye görmedim ki daha önce. Koşup yetişsem mi yoksa seslensem duyar mı acaba... deneyelim

"Ozaaan!!" diye bağırarak koca mahalleyi inlettim.

Aferin Esra, millet sana bakıyor deli mi bu diye.

"Noldu amca neye bakıyon arkadaşıma sesleniyorum allah allah ya..." dedim dönüp onlara bakarak.

Sonra Ozan kafasını çevirip bana doğru baktı ve hemen yanına koştum.

"Efendim Esra ?"
"Ay... çok yoruldum dur. Nefesimi düzeltip devam ettim. Sen burada mı oturuyorsun ?"
"Evet şu ilerideki kahverengi evde. Neden sordun ?"
"E bende burada oturuyorum! Ne güzel tesadüf dimi"
"Hıhı... evet güzel tesadüfmüş gerçekten" diyip yürümeye devam etti.

Neyi var bunun ya bir tavırlar bir keyifsizlik...Kaçamazsın oğlum benden. Anlatıcaksın ve öğrenicem görürsün.

KOKUNUN İZİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin