Medya: Efe ile Sude
***
Ağlayışım iç çekişlere dönmüştü ama o beni bırakmadı, dakikalar geçti ama onun sarılışı geçmedi.
O sırada karnımda hissettiğim garip şeyle inleyerek geri çekildim, endişeyle bana bakakalmıştı ama ben gülüyordum. Bugün daha önce hiç tatmadığım hisleri tatma günüydü sanırım çünkü bebeğimiz ilk tekmesini atmıştı.
"İyi misin? Bir şey mi oldu?" elimi tuttu sıkıca. Gülmemi durdurmaya çalıştım ama başarılı olamamıştım. Konuşarak anlatamayacağımı anladığımda elini karnıma götürdüm, babasını hissetmesiyle bir tekme daha attı. Ya da hareketlendi, nasıl tabir edeceğimi bilmiyordum.
"Bu neydi şimdi? Hareket mi etti o?" gülerek kafamı salladım. Karnım gurulduyor sanmıştım ama guruldayan bebeğimdi, komiğime gitmişti.
"Yaralarım olmasaydı seni şu anda kucağıma alır ve kusana dek havada döndürürdüm" ona dil çıkarmakla yetindim.
Babamın yanından ayrıldığımız sebep tekrar gündeme gelmiş gibiydi, muhtemelen ikimiz de aynı şeyi düşünüyorduk. Koltukta yan dönüp ellerini avuçlarımın arasına aldım, elimi havaya kaldırıp uzunca öptü.
"Sevgilim, beni anlıyorsun değil mi? Her şey ikimiz için de çok hızlı gelişti, aniden oldu. Ben daha anne olacağımı kabullenemedim ki, sen daha baba olacağını öğreneli ne kadar oldu. Bir saat bile değil" gülümsedi. Baş parmağıyla elimin üstünü ovalamaya başladı, rahatlatıcıydı.
"Biliyorum, hayatım. Seni anlıyorum, ben de uzun süre şokun etkisinden çıkamadım ama baban da haklı. Zamanımız çok yok, bebeğimiz gün geçtikçe büyüyor. Bizim kurulu bir düzene geçmemiz gerekiyor, artık çocukluktan çıktık çünkü. Anne ve baba olacağız" dudaklarımı birbirine bastırıp onu onayladım. İç çekti, aynen taklit ettim.
"Ben o adamın parasıyla bir şey yapmak istemiyorum, Lord'u bile satışa çıkardım bu yüzden. Benim için zor oldu ama benim olmayan bir parayı harcayamazdım, Elif'in hakkı üstelik. O parayla bebeğimize bir gelecek de sunamam, hastaneden çıktığımızdan beri bunu düşünüp duruyorum. Beni yanlış anlama, sadece bir düzen kurana kadar babanın teklifini kabul edebiliriz" tekrar kafamı salladım, gözlerine bakamıyordum. Öne eğik başımı, çeneme yasladığı parmaklarla kaldırdı.
"Konuşmayacak mısın?" gülümsemek istedim ama samimiyetten uzak olur diye yapamadım. Dudaklarımı yaladım, içi gider gibi gözlerime bakmaya devam etti.
"Haklısın, haklısınız. Ama ben düğün falan istemiyorum, sadece biz olalım. Biz ve arkadaşlarımız. Başka kimse olmasın, hiç kimse" o hiç kimseden kastım abimdi. Bunu tahmin ediyor olmalıydı, anlamıştı. Anlayışla kafasını salladı.
"Hem ben evliliğin gereksiz olduğunu düşünüyorum, ileride evlensek olmaz mıydı? Alt tarafı kağıt üzerine atılmış bir imza yani, abartı geliyor bana. Sonuçta evlenmeden de aynı evde yaşayabiliriz?" bir şey demeden tekrar anlayışla başını salladı.
"Uraz! Ben Rex'i unuttum! Nerede olduğunu dahi bilmiyorum, özür dilerim" birden ağlamaya başlamama ben bile şaşırmıştım ama o sadece gülümsemekle yetinmişti. Kendini ne ara benim gelgitli ruh hallerime hazırlamıştı, buna daha çok şaşırmıştım.
"Orkun bakıyormuş ona, merak etme" burnumu çektim. Gözyaşlarımı silip saçlarımı geriye itti.
"O da büyüdü, bebeğimizle birlikte büyüseydi keşke" saçlarımı okşamaya başladı. Burnumu tekrar çektim, geçen hafta bağcıklarım açılmış diye ağladığımı bildiğim için kendime alışmaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Teen Fiction"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...