"Ne yani bu kadın kendi elleriyle Mısır tahtını bize mi veriyor?"
"Bence bizi aptal yerine koymaya çalışıyorlar!"
"Bu teklife atlamamalıyız!"
"Firavunun öldüğü doğru ve kadının sebepleri gayet geçerli bence iyice düşünmeliyiz!"
"Gerçek olamayacak kadar iyi bir teklif. Kestirip atmamalıyız."
Pankuş meclisinin üyeleri kendi aralarında ikiye bölünmüştü. Bir taraf bunun bir tuzak olduğuna kesinlikle emindi. Çünkü Mısır gibi güçlü bir ülke altın tepsi ile kendilerine sunulamazdı. Hayır, asla bu kadar kolay olamazdı. Diğer taraf ise Mısır kraliçesinin endişelerini haklı bulmuşlardı.
"Pekala! Teklifin gerçek olduğunu varsayalım. Hangi prensi göndereceğiz?" diye sordu yaşlılardan biri. Sorunun ardından herkesin sesi soluğu kesilmişti. Herkes birbirine bakıyordu. Şuppiluliuma ise gözünü bir noktaya dikmiş hiç konuşmadan etrafındakileri dinliyordu.
"Ben kimi göndereceğimi biliyorum." dedi ve masanın etrafında oturan adamlara hızla bir göz attı. Hiçbirinin sesi çıkmıyordu.
Görkemli başkent Hattuşaş'nın öbür tarafında ise iki genç sevgili, farkında olmadan son zamanlarını yaşıyorlardı. Kumsal kendini oldukça toparlamıştı. Artık rahatça oturabiliyor, konuşabiliyor ve yemek yiyebiliyordu. Vücudundaki yaralar da yavaş yavaş iyileşmeye başlamıştı. Genç aşıklar birlikteyken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Yaz güneşi yavaş yavaş batmaya başlamış ve etrafa hoş bir kızıllık yaymıştı. Günün son ışıkları genç çifti aydınlatırken genç adamın suratı aniden ciddi bir ifade aldı.
"Kali... Sana önemli bir şey söylemem lazım." dedi ve gözlerini kızın gözlerinden kaçırdı. Kumsal bunun iyi bir şey olmadığını anlayacak kadar Zannanza'yı tanıyordu.
"Ne söyleyeceksin?" dedi kız büyük bir merakla ama şimdiden içini bir sıkıntı kaplamıştı.
"Mısır'a gidiyorum ve muhtemelen asla geri dönmeyeceğim." dedi derin bir iç çekerek. Mısır kelimesini duymak ise Kumsal'ın kafasında şimşekler çakmasına sebep olmuştu. Mısır... Hititler... Şuppiluliuma... Zannanza... Artık hepsi bir araya geliyordu. Kendisi bu alanda uzman sayılırdı fakat bir şekilde unutmuştu. Zannanza ölecekti!
"Evlenmeye gidiyorsun değil mi?" diye yükseltti genç kız sesini. Gözleri dolmuştu. İster istemez aklına okuduğu makaleler ve tarih kitapları gelmişti. Okurken oldukça dikkatini çekmiş ve prens Zannanza öldükten sonra sevdikleri ve ülkesi ne hissetmiştir acaba diye düşünmeden edememişti. İnanılmaz bir şekilde prens Zannanza karşısındaydı ve birbirlerine aşıktılar. Eğer tarihi değiştiremezse bu sefer birebir Zannanza'nın ölümünü yaşamak zorunda kalacaktı.
"Sen nereden biliyorsun?" diye şaşırdı genç adam. Evlenmek için gideceğini söylemek istememişti baştan beri.
"Bunun bir önemi yok. Gitmemelisin! Yoksa öleceksin!" diye hiddetle ayağa kalktı genç kız. Genç adam ise şaşkınlıkla donakaldı.
"Öleceğimi nereden biliyorsun?" diye sordu genç adam. Sorularına yanıt alamamak hafiften sinirini bozmaya başlamıştı.
"Öyle hissediyorum işte!" dedi kız ise. Gelecekten geldiğini ve neler olacağını bildiğini söyleyemezdi. Söylese bile Zannanza ona inanır mıydı? Genç adam da ayağa kalktı ve göğsüne anca gelen kıza sarıldı. Saçlarına bir öpücük kondurdu.
"Kendimi çok kötü hissediyorum. Sevdiğim kadına başka birisiyle evleneceğimi söylemek benim için de kolay değil. Fakat ne yazık ki ben sadece Zannanza değilim. Ben bir Hitit prensiyim. Sadece aileme veya kendime karşı değil bütün halkıma karşı sorumluluklarım var." ikisi de hala sıkı sıkıya birbirlerine sarılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kali
RomanceZevk aldığı tek şey tarih kitapları okumak olan Kumsal, sonunda yıllardır hayalini kurduğu kazılara katılma şansını yakalamıştı. Hem de Anadolu'nun en güçlü devletlerinden olan Hititler'in başkenti Hattuşaşta. Ayrıca yıllardır hoşlandığı Anatolia da...