26. Bölüm: "Çok hızlı gidiyorsun."

1.2K 119 23
                                    

"İkinizde hazır olduğunuza göre Seokjin hyungun yanına gidebiliriz." Bugün dersim yoktu ve ben de çocuklarımla ilgilenmeyi düşünürken Seokjin hyung beni aramış ve ona gelmemizi istemişti. Ben de önce usluca oyun oynayan oğlumu, sonra da bir çığlığıyla ortalığı inleten kızımı hazırlamıştım.

Yoongi okula giderken arabayı da götürmüştü. Bu yüzden de taksiyle gidecektim. Keşke evlerimiz yakın olsaydı. Her zaman birbirimize gidip gelebilirdik. "Hadi gidelim o zaman." Birini kucağıma diğerinin de elini tutarak evden çıktım. Çocuk bakmak gerçekten zor bir işti. Hele de iki küçük çocuğunuz varsa bu daha da zordu.

"Mızmızlanma Soomin." Ne zaman büyüyüp akıllı bir kız olacaktı çok merak ediyordum. "Baba!" Minsoo bana sesleniyordu. Konuşmaya çalıştığında ayrı bir tatlı oluyordu. "Efendim." Dediğimde güldü. "Baba! Babababa!" Anlaşılan kendince oyun oynuyordu.

Taksi kısa sürede bizi Seokjin hyungun evinin önüne getirmiş, parayı ödemiş ve çocuklarımla inmiştim. Minsoo sevinçle elini çırparken kapıya tıklamıştım. "Hoş geldiniz!" Minsoo'yu kucağına alıp bal yanaklarını ısırmıştı. "Çok özlemişim bu ikisini." İçeri geçerek Soomin'i koltuğa bıraktım. "Hyung sen bu ikisiyle nasıl uğraşıyorsun? Benim canımı çıkarıyorlar." Gülümsedi onlara bakarak. "Bana hiçte öyle yapmıyorlar. Gayet sessiz sakinler." Yani beni delirtmek için mi ikisi de aynı anda ağlıyordu?

"Yarın bu iki bücür ben de değil mi?" Olumlu anlamda başımı salladım. "İkisiyle hiç dışarı çıkıyor musunuz?" Dedi. "Hayır." Evde olduğum günler ders çalışıyor ve onların ihtiyaçlarıyla ilgileniyordum. "Minsoo büyüyor onu parka götürmelisin." Bunu ben de biliyordum ama vakit bulamıyordum. İkisiyle de aynı anda ilgilenmek çok zordu.

Seokjin hyung çocuklarımı sevmeyi sürdürürken telefonum çalmıştı. "Efendim Yoongi." Bir şey mi olmuştu? "Hoseok evde misiniz? Eve geliyorum." Dedi. Dersleri mi bitmişti? Ama programına göre daha gelmesine 3 saat vardı. "Hayır. Seokjin hyunga geldim. İstersen hemen dönebilirim."

"Hayır buna gerek yok. Ben oraya geliyorum." İçimden bir ses sorun olduğunu söylüyordu. "Hoseok orada mısın?" Başımı salladığımı fark ederek kendime güldüm. "Buradayım. Bana ne olduğunu söyleyecek misin?" Dedim. "Annemin durumu çok kötüymüş. Daegu'ya gitmeliyiz." Ne? Annesi kötü müydü? "Çocukları hazırlayayım hemen."

"Onlar Seokjin'de kalsın istersen. 3 saat boyunca yolda mahvolurlar." Ama ben onlarsız bir yere gidemezdim ki. Aklım kalırdı. "Zaten en fazla 3-4 gün kalacağız." Çıkardığım şeyleri geri giymeliydim. "Tamam kapatıyorum." Dedim. Dayanabilirdim. Yoongi 3-4 gün demişti. Ondan fazla kalabileceğimizi sanmıyordum.

"Hoseok kötü bir durum mu var?" Telefonu cebime koyarak montumu aldım. "Hyung çocuklar birkaç gün sen de kalabilir mi?" Moralim bozulmuştu ve Yoongi'nin annesini görmeden kendime gelemeyecektim. "Kalabilirler tabii. Önce ne olduğunu anlatır mısın?"

"Daegu'ya gitmemiz gerekiyor hyung." Dedim. Keşke Yoongi hemen gelse de gidebilsek. "Annesi çok kötüymüş." Fermuarı çektikten sonra hazırdım. Kızıma yaklaşıp alnını öptüm. Ardından da oğlumu öptüm. İkisini de özleyecektim. Yoongi'ye onlarında gelmesi için ikna etmeyi deneyebilirdim fakat annesi hastayken daha fazla zaman kaybedemezdik. "Bana da annesi hakkında haber ver. Merak ederim ve geçmiş olsun dileklerimi ilet."

"Tamam." Seokjin hyung ile kapıya ilerledik. "Erken dönmeye çalışacağız." Dedim. İkimizde birbirimize sıkıca sarılıp dışarı çıkmıştık. Yoongi de şimdi gelmişti. "Görüşürüz hyung." Diyerek arabanın kapısını açtım. "Görüşürüz Hoseok."

Emniyet kemerimi taktıktan sonra araba hareket etti. "Annen kaç gündür böyleymiş?" Dedim. "Bilmiyorum. Başta iyi olur diye düşünmüşler ama gün geçtikçe daha kötü olmuş." Kim bilir kaç gündür bu haldeydi?

Barren |Sope✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin