Kararını ikinci kez sorgulayacak kadar tahammülü yoktu şu an. Tüm öfkesi, nefreti, hasretiyle birlikte dudaklarından, Hünkar'a sızdı. Sızlayıncaya kadar kana kana öptü onu. Diline dolandı dili, açlıkla kavradı her bir kenarını.Çenesinde sabitlediği eli boynuna gitti, oradan göğüslerine. Bluzunu yukarıya sıyırıp içine daldı eli ve sütyeninin üzerinde avuçları buldu dolgunlukları. Sertçe yoğurunca, ağzında kayboldu Hünkar'ın yakarışları.
Üzerine eğdi bedeni ağırlığını sonuna kadar hissettirirken, bacaklarını araladı Hünkar ve o da araya sıvıştı zaman kaybetmeden. Yatağın üzerinde dizlerini kırarak iyice yer açtı Ali Rahmet'e.Göğüslerini terkederken parmakları, dudakları boynunu buldu. Nefessiz kalmış gibi soluklanıyordu Hünkar. Adamın eli pantolonun ince beyaz kemerine tutundu ve sanki gözleri boynunu delip geçmiyor da o kısmı görüyormuş gibi çözdü hemen ustalaşmış bir kıvraklıkla. Azar azar, sabırsızca engelleri aşıp sızdı pantolonundan içeri ve yangınına temas eden parmakları kendi ritminde haraketlendi.
Zaman içinde yabancılaştığı bu duyguyla çarpışan kadın ellerini adamın saçları arasında kaybederken, bacaklarını birbirine bastırma isteği ile kavruldu. Ali Rahmet'in bedenine karşı koyamayacağı için pes edip, hırsını saçlarından aldı. Bu sessiz çırpınmaya daha ne kadar katlanabileceğini hesap edemiyordu.
Ali Rahmet'in durmak bilmeyen haraketleri vardı ve anlamsız fısıltılar döküldü dilinden. "Hünkar..." Parmakları bir ateşte kavruluyordu sanki. Bunu hissettiği an boynuna izler bırakan dudaklarının yerini dişleri aldı ve ısırdı bir kısmından. "Sabaha kadar adını sayıklamak istiyorum."
Hünkar'ın şaşkınlıkla aralanan dudakları, Ali Rahmet'in nemli dudaklarında karşılandı. Görüntü gittikçe azalıyordu. Zümrütleri tamamen kapandı Hünkar'ın. Yatağın çarşaflarını geçirdi tırnaklarını Ali Rahmet'in ensesine batırdı.
"Hanımım?" diye bir ses yankılandı odada.
Ali Rahmet daha bilinçli davranarak, durdu. Haraketleri sonlandı, bedenini yükseltip teninden koptu ve kafasını kapıya çevirdi.
Bu sefer kapı tıklatıldı.
Kahvelerini Hünkar'ın yüzüne yönlendirdi ama o pek umursuyor gibi değildi. Hatta mızmızlanarak bedenini Ali Rahmet'e doğru havalandırdı. "Ali Rahmet..." Fısıltı misali kesik kesik çıktı harfler ağzından. Ne gözü görürdü şu an, ne de bir ses algılardı.
Ali Rahmet dudaklarını bükerek elini geriye çekti ve yatağın boş kalan kısmına sırt üstü uzandı. O sırada Hünkar'ın şakağına bir öpücük bıraktı. "Git kapıyı aç." dedi göğüsü hızla inip kalkarken. Sesi gergin ve aceleci devam etti. "Saniye'yi gönder ve hemen gel."
"Kim?" dedi gözlerini ovalarken Hünkar. Ardından kirpiklerini aralayıp zümrütleriyle etrafa bakındı. Hemen ardından dank etti beynine Ali Rahmet'in dedikleri. Utanç içinde dudaklarını dişledi ve yataktan kalktı. Her adım attığında titreyen bacaklarını belli etmemeye çaba gösterirken, genzini temizledi.
Kapıyı açmadan önce ışığı söndürdü. Karşısında dikilen Saniye'ye en normal bakışını atmaya çabaladı.
"Hanımım? Ben... ilaç getirmiştim ama?!" dedi başını yana eğip odaya göz atmaya çalışırken. Sonra hanımına çevirdi koca gözlerini. Dağılmış saç tutamlarına baktı adı kadar bir süre. "Uyandırdım sanırım." Zaten bedeninin çoğu kapının ardındaydı.
"Yorgunluk işte..." dedi Hünkar saçlarını düzelttiğini umarak eliyle. "Uyumuşum, evet." Hala nefesi kesikti ve düzenli değildi. "İstemiyorum ilaç falan. Yatınca geçti de..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİĞER YARIM 「DY」
Romance"Sarıl, sımsıkı sarıl bana Hünkar! Öyle bir sarıl ki kokun sinsin üstüme. Sinsin de gelmeyeceğini bildiğim halde umut olsun bana sen kokan ben." 💫 "Ben... sen diye diye kendimi kaybetmişim Ali Rahmet! Ben seni gecenin en karanlık saatinde gözlerim...