29/10/1940- Sovyetler
6.Şehirden Giderken Köprüleri De Gemileri De Yakmak
Gece yarısı boş sokakta sadece genç adamın alel acale ile sürüklediği bavulun tekerleklerinin sesi yankılanıyor. Geç kalma korkusunun verdiği telaşla nefes nefese kalmıştı. Sadece içinden kendine bunun delilik olduğunu fısıldıyor, mantıklı kısmı mantıksız deli cesaretine sahip olan tarafını ikna etmeye çabalıyordu.
Gerçi artık geri dönmek için bir az geçti çünkü elinde valizi ile bekleyen adam onu görmüş yanına gelmesi için elini kaldırmıştı bile. Derin bir nefes aldı, bavulunu sürükleyerek genç adamın yanına doğru ilerledi.
"Yetiştim mi?" Xiao Zhan nefes nefese sordu elleri titriyordu. Genç adam ceketinin üst cebindeki cep saatini çıkarmış "Tam vaktinde geldiniz azizim"
Ortalık tren istasyonuna yavaş yavaş gelen trenden ötürü aydınlanmaya başlamıştı. Yanındaki genç adam haklıydı tamda vaktinde gelmişti. "hazır mısınız azizim?" tren istasyonun önünde yolcu almak için durunca yanındaki genç adam sormuştu.
"Neye?" ceplerine alel acele soktuğu elleri hala titriyordu. "Bu şehirden gitmeye?" yanındaki genç adam yanında duran tekerlekli bavulunun sapını tutmuş ve Xiao Zhana bakmıştı. "hazırım, bu şehri terk ederken köprüleri yakmaya"
Şu an yaşadığı en karmaşık duyguları yaşıyor ve hissediyordu ileri de Aşk hakkında yazdığı çoğu şeyde sık sık bahsedecekti bu sözden. ilk defa dudaklarından erken dökülmüştü önce kaleminden erken dökülmesi gereken bu sözler.
"Ne köprüleri yakmaya ne de bu şehri terk etmeye hazır gibi durmuyorsunuz azizim?" dedi genç adam elindeki tekerlekli bavulu sürüklemeye başlarken xiao zhan ise sessiz kalıp genç adamı takıp etmekte yetinmişti.
Kapının başında yorgun argın duran kondüktör iki genci selamladı "Bayım biletleriniz lütfen?"Genç adam tren biletlerini uzattı kondüktöre "bu taraftan lütfen" dedi adam eliyle yolu göstererek.
Gece vardiyasına göre oldukça nazik ve neşeli bir adamdı huysuz huysuz surat asan Xiao Zhana bile nezaketle gülümsemiş, her yolcuya yaptığı gibi onunla ilgilenmişti. Xiao Zhan ise suratı asık bir şekilde cama başını yaslamış karanlık yolu izlemeye başlamıştı.
"Yorgun musunuz azizim?" Genç adam elinde tutuğu sıradan olan edebiyat dergisini okuyor hemde Xiao Zhana soru soruyordu. "Değilim" dudaklarından dökülen bu sözcük keskin ve netti ama sesi aksini iddia eder gibiydi "Şehir değiştirmek her zaman zordur azizim, en çokta yarım bıraktığınız bir şeyler veya birileri varsa."
"Yarım bıraktığım bir şey veya birileri yok ben bu şehirden giderken köprüleri de yaktım gemileri de." yorgun bir şekilde fısıldamıştı öyle sessiz çıkmıştı ki fısıltısı kendi kulağına bile zor ulaşmıştı. Yüreğinin sesinin yüksekliğinden miydi bu fısıltısı yoksa gerçekten yorgunluğundan mıydı?
Hangisi bilmiyordu ama genç adam haklıydı binbaşı Wangtan ayrı kaldığı şu kısacık süre zarfında bile aldığı her nefes ciğerini acı ile yakıp kül ediyor,yüreğini acı ile sıkıştırıyordu. Ben bunu da atlatırım diyerek zindandan hallice kibirli bir yalnızlığa sürüklemişti kendini.
"Bu dünya da her şeyin bir ilacı var mıdır sizce?" Xiao Zhan karşısında dergi okuyarak oyalanmaya çalışan adama soru sormadan edememişti. "Tam olarak ne duymak istiyorsunuz azizim?" genç adam bakışlarını okuduğu dergiden kaldırmış, gözlerini Xiao Zhana dikmişti.
"Eğer sırtınızın pat patlanıp zamanla geçer diye size teselli cümlesi söylememi istiyorsanız aradığınız cevap bende değil"genç adam bakışlarını Xiao Zhandan çekip dergisini okumaya geri dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıkım Kararı - Yizhan
FanfictionDünya bu karanlık günlere resmi olarak 1 Eylül 1939 ile başlamış olsa da yazar olan Xiao Zhan'ın işkencesi 5 Eylül akşamı 1940 ta başlamış hayatında ilk defa matbaanın önünde karşılaştığı Sovyetler Birliği emri altında olan binbaşı Wang Yibo'nun...