Multimedya : Su Yıldırım"Masa 7'ye bakın!"
"Bende tontiş,"
Sinema gününün üzerinden 2 gün geçmişti.
O gün Uygar beni eve bıraktıktan sonra belki bir süre gelemeyeceğini eğer Arda yanaklarıma dokunmaya kalkarsa ona 'Uygar gelince seni sikecekmiş' diye iletmemi söylemişti. Ben dokundurmam diyincede bu sefer o yanaklarımı sıkmış eve beni eve atmıştı. Evet, gerçektende atmıştı.
Bu iki gündür gelmiyor sadece mesaj atıyordu.
Neden gelmediğini merak edip tam mesaj atmak üzere oluyordum ki sonradan bu düşünce bana Aptalca geliyordu.Bana ne ondan?
İsminden başka ne biliyordum ki? Hiçbirşey.Bugünlerde okulda'da sorun yaşamıyordum ve çok sakin geçmişti bu iki günüm. Tontişi sorarsanız oda çok iyiydi. Kanser belirtisi falan yoktu bence iyileşiyordu.
Masa 7'nin siparişlerini verip işimi bitirdim. Tontişle vedaşıp ev yoluna koyuldum. Gerçekten çok yorulmustum bu hafta. Tontiş ne kadar iyi olsa da ona hic iş yaptırmamaya çalışıyordum ve dolayısıylada çok yoruluyordum. Bir yardımcımız daha vardı, Kutay. Kutay'da benden 1 yaş büyük Lise 3.sınıf öğrencisiydi. Oda olmasaydı işler gerçekten daha zor olurdu benim için. Birde TonTiş Kutay'ın dedesiydi. Gerçek dedesi. Babaannesi iki yıl önce vefat etmişti.
Eve girdiğimde cafe'de birşeyler atıştırdığım için yemek ihtiyacı duymadım. Eşortmanlarımı üzerime geçirip oturma odasındaki koltuğa uzandım. Sanki biri bu anı gözlemiş gibi kapı çalmaya başlamıştı. Üşenerek kapıyı açtığımda ise bugün işte harcadığım enerjinin geri geldiğini hissetmiştim.
Gelen, Uygar'dı. Kapıya yaslanmış sırıtarak bana bakıyordu."Siktir, Kızım çıksana şuradan."
Ben hala ona bakmaya devam ederken o beni kenara ittirip içeriye girmişti. Ah, ne kadarda kibardı o öyle.
Kapıyı kapatıp arkasından gittiğimde, Az önce benim uzandığım kanepede oturduğunu gördüm. Arkasına yaslanmış ve kollarını bağlayıp kafasını geriye yatırmıştı, Gözleride kapalıydı.Geçip yanına oturdum. Bir süre sessiz kaldı ve bende bu süre içinde onu izledim. Yaklaşık 6-7 dakika sonra gözlerini açıp bana baktı.
"Beni özledin mi?"
Onu özlemişmiydim?
Özlemiştim, yani her mesaj attığında pencereye koşup camdan ağacın altına geldimi diye bakıyordum. Eğer bu duygunun adı özlemekse evet, özlemiştim.
Yavaşça kafamı sallayıp onu onayladım.
Yüzünde her zamankinden farklı bir gülümseme oluşmuştu.
Şuanki manzara okadar harikaydı ki!Kaslarının 'ben buradayım!' diye bağırmasına sebep olan siyah dar badisi, Siyah dar paçası ve kolundaki Siyah bilekliği ile o tam bir Uygar'dı. Ayrıca küpeside hoşuma gitmişti.
Kafası arkaya yatık ve hafifte bana dönültü. Yüzündeki o gülümseme içimi ısıtmıştı. Yemin ederim ki bu zamana kadar hiç böyle hissetmemiştim.
"Ne kadar?"
Sesi yorgun çıkıyordu. Sanki ben konuşurken uyuyacak gibiydi.
Ellerimi açıp ona 'Kocaman' yaptım.Uygar kocaman gülümsedikten sonra ağır hareketlerle kolumdan tutup kendisine çekti ve göğsüne yatırdı.
Kalp atışlarını duymuyordum ve kalbi de onun gibi kusursuz atıyordu.
Bir eli belimdeyken diğer eli saçlarımı okşuyordu."Bende uyumayı özledim."
Ha?
"Manyakmısın?"
Ciddi birşey sorar gibi çıkmıştı sesim çünkü gerçekten ciddiydim.
Oda ciddi bir ses tonu kullanmıştı."Evet."
ona gözlerimi devirdim, çalan telefonumu duymamla Uygarın Kol hapsinden ayrıldım ve telefonu cevapladım. Uygar bu durumdan hoşnut olmadığını belli edercesine kaşlarını çatmıştı.
Arayan Kutay'dı."Efendim, Kutay?"
Uygar 2. kelimemde gözlerini açıp bana bakmaya başlamıştı.
Kutay'ın dediği şeyle elimdeki telefonun yere düşmesi ve benimde onun yanında yerimi almam bir olmuştu.
Uygar ise anlayamadığım bir hızla gelip düşen telefonu almış ve beni dik tutuyordu."Hangi hastane? Tamam."
Telefonu kapattığında beni ayağa kaldırdı.
"Şuan iyi olman gerek, hastaneye gideceğiz ona böyle kötü görünmek istemezsin."
Dedikten sonra, Ne zaman akmaya başladığını bile bilmediğim göz yaşlarımı eli ile sildi.
"T-Tontiş,"
Sanki ismini söylesem beni duyacak gibiydi. Beni bırakamazdı Tontiş, Söz vermişti.
Uygarın kolları kelepçe gibi sıkı sıkı sarılmıştı bana."Hastaneye gitmek istermisin?"
Tabiki de istiyordum. Tontiş oralarda Yanlız yapamazdı, Kutay'ın birine ihtiyacı vardı.
"Lütfen,"
Fısıltıdan ibaretti sesim.
"Arabaya kadar yürü kendine gelmeye çalış, yoksa gitmeyeceğiz."
Uygar öyle desede kolumu tutup arabaya gidene kadar bana yardım etmişti. Arabaya bindiğimizde ise Uygar'a acele etmesini söyledim.
Bunu düşünmek bile kötü ama Tontişe birşey olursa onu son birkez görmek istiyordum.
Uygar ise bakışlarıyla bana güvence vermiş, yol boyunca ağlamaya devam edersem beni hastaneye götürmeyeceğini söylemişti. Ama bilmiyordu ki, şimdi susarsam en ufak birşeyde patlak vereceğimi.
Hastaneye geldiğimizde kalbimin ağzıma geldiğini ve orada attığını hissediyordum.
Kutay'ı bulduğumuzda perişan gözüküyordu.
Yanına gidip ona sarıldım, Birli afallasada kim olduğumu görünce sımsıkı sarılmıştı.
Onu ağbim gibi hissediyordum ve o bana hep derdi, 'Sen benim kardeşimsin.'
Uygar kaşlarını çatsada birşey söylememiş boş olan koridorda ortalarda bir yere oturmuş telefon ile ilgileniyordu.
Kutay bedenimi arka tarafa çevirince büyük bir cam ve camın ardından belki de yaşam mücadelesi veren ama buna rağmen hâlâ melek gibi uyuyan Tontişi gördüm.İlerleyip ellerimi cama dayadım.
şuan uyanıp bize 'Sizi hergeleler, masa 6 sizi bekliyor!' diye bağırsaydı o kadar sevinirdim ki.Kutayda benim yanımda cama yaslanmıştı.
"Annen gelmiyor mu? Babasının ona ihtiyacı var."
Bana yorgun bir bakış attı.
"Gelmez o orospu."
Tekrar sarıldım ona.
Annesi ve babası tontiş ile görüşmüyorlardı. Miras meselesinden di hatırladığım kadarıyla ve Kutay dedesi ile kalıyordu.Biz birbirimize sarılmış dururken, Tontiş'in makinesinden uğursuz kelimeyi çığıra çığıra seslendiriyordu.
Onu duymamla daha fazla kendimi tutamamam bir olmuş ve kendimi bırakmıştım.
Kutay'da benim gibi olur sanıyordum fakat o bana sarılmayı bırakmamış aksine, dahada sıkı tutuyordu. Sessiz ağlayışını ise duyuyordum.
Kendimden geçtiğim sırada beni tutan kolların değişmiş ve daha sert ama bana yatak gibi yumuşak gelen kolların beni taşıdığını hissetmiştim.
Ağzımı açıp Tontiş'in ölmediğini, onu götürmemelerini söylecektim fakat kıpırdayamıyordum.
En son hissettiğim ise koridorda içimi adeta yakan, kavuran, bin bir parçaya bölen Kutay'ın haykırışlarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARICIM
Teen FictionOnun gri kaldırımda oturup sigara içmesini bekleyen küçük kızdım ben. Bakışları bana döndüğünde 'Acaba ne için kızacak?' diye kendini korkutan Ufaklıktım ben. Gülümsediğinde ona hayran olan, onun güzelliğinden canı yanan biriydim ben. Bana sarıld...