05 : uyku/suz

6.9K 936 314
                                    


Üçüncü blok dersin sonunda ölüp geri dönmüş kadar yorgunken bedenen, sınıftakileri bir bir gezdi gözlerim. Çoğunluk bıkkın görünse de daha öğle molasına yeni girdiğimiz için ayık gibiydiler de. En yoğun günümüz bu olmalıydı sahiden fakat hepsinden farklı olarak tüm geceyi uykusuz geçirmiş olmam beynimi iyice bulandırmış ve tam anlamıyla odaklamamı bir güzel engellemişti. Dün ceza olarak ödevime eklenen konulardan çoğunun Bay Lee'nin dersiyle alâkasının olmadığını, ancak kontrol ederken fark etmiştim. Tertemiz sadistin tekine takmıştım kafayı kısaca.

"Aştın mı bari Kafdağı'nı?"

Omuzuma hafifçe çarpan omuz yerimde irkilmemi sağladığında gözlerimi irice açarak yanımdaki Changbin'e döndüm. Benden beş saat erken uyuduğu için keyfi yerinde olurdu tabii.

"Ne? Kim?"

"Sonunda uyandın mı diyorum, korkunç görünüyorsun."

"Elimde kalacaksın Changbin."

Önemli bir şey olmadığını göz devirerek kabullendiğimde işaret parmaklarımla ovdum şakaklarımı büyük bir baskıyla. Derste uyumak benim için çok bir sorun olmadığı hâlde ödevimin her yanı aklımın içinde oradan oraya koşuştuturken bunu yapamayacağımı biliyordum. Önümdeki kağıtları artık kontrol etmeyi de boş verip önümdeki poşet dosyaya yerleştirdiğimde son kez ovdum gözlerimi.

"Yeter, biraz daha kontrol edersem yırtıp atacağım. Gidip kafasına atmak daha mantıklı."

Changbin gülerek sandalyesini geri ittiğinde önünden geçip çıktım sınıftan. Birkaç basamak merdiven, bir iki koridor ve en sonunda Bay Lee'nin dün -resmen fiilen- canımı sıktığı ofisi. Gözlerimi kapatıp sabır dilendiğim derin bir nefesi geri verirken hızlıca çaldım kapıyı ve içeriye girdim. Muhatap olma işini uzatmayı pek düşünmüyorum açıkçası, bırakıp hemen çıkmak en mantıklı karar gibi duruyordu hatta.

Bay Lee'yi sandalyesinde öne eğilmiş, klavyesinde bir şeyler yazarken gördüğümde yüzündeki kemik gözlük çekmişti dikkatimi ilk. Saçlarına verilmiş olan şekil gözlükle kombinlenmişti sanki. Öyle muazzam duruyordu ki elmacıklarına yaslanmışken, ben bu kadar korkunç görünüyorken onun bu kadar hoş gözükmesi fazlasıyla sinir bozucuydu. Ve ona olan sinirimi unutturuyordu bana ister istemez.

Boğazımı temizleyerek içeriye doğru birkaç adım attıktan sonra parmaklarını klavyesinden çekip tamamen bana dönmesine neden olmuştum. Gözlüğünü düzeltip kaşlarını çatarken söyleyeceklerimi dinlemeye hazır olduğunu anlamıştım. Normal insanlar bunu hoş geldin ya da buyur diyerek yapsa bile.

Aynı şekilde ben de hiçbir şey söyleme gereği duymadan elimdeki kağıt dolu dosyayı masasının bir kenarına bırakmış, gözlerinin gereğinden fazla oyalandığı elimde yara bandının olmayışını görmesi için iki kez patpatladım dosyanın üzerini. Beni çocuk mu sanıyorsun sen demenin basit bir versiyonuydu bu, tırnağımın kenarında hâlâ kırmızı bir iz olsa da.

Ben elimi çeker çekmez aldığı dosyadan çıkardığı üç dört kağıt, bakışları aldında imkânı olsa yanacakken gözlerimi devirdim. O kağıtları o hâlde görmek hoşuma gitmiyordu çünkü uykusuz geçirdiğim geceyi kafamda canlandırıp duruyordu ve bu hiç hoş değildi.

"Şimdilik eksiksiz görünüyor, gece kontrol edeceğim."

"Her neyse, sonrası beni ilgilendirmiyor."

Bay Lee'yi tanıdığımdan beri aklıma koyduklarıma ilk kez bu kadar tezat davransam bile eğer istediğim gerçek bir çekişmeyse yaptıklarım hafif bile kalırdı muhtemelen. Elimi kot ceketimin cebine atıp çıkmak için arkamı döneceğim sırada lanet derecede etkileyici olan sesinden adımı duydum.

21st century's dumbs│minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin