"oran ve orantı arasındaki farkı anladın demi"
Yazgı hararetle anlattığı matematik konusu esnasında önüne gelen saçları ile sürekli mücadele veriyordu ve onun bu halleri çok tatlı geliyordu gözüme. Başını kaldırıp bana baktığında anlattıklarını değilde onu izlediğimi fark edince kocaman gülümsemesini kondurdu dudaklarına.
"ya Onur beni dinlemiyor musun sen"
"dinliyorum"
"ne anlattım en son"
"seni dinliyorum, kalbimi delirten sesini dinliyorum dedim. Anlattıklarını değil"
Yazgı'nın an be an kızaran yanaklarını gördüğümde onun utanması ile ben daha çok keyiflenmiştim. Onun utangaç hallerine bayılıyordum.
"ya ben burada boşuna mı çene çalıyorum sana. Beraber çalışacağız dedik sen beni dinlemiyorsun ama aşk olsun"
"olsun güzelim, aşk olsun"
Ona göz kırparak konuştuğumda daha fazla kızarmıştı. Onun bu hallerine daha fazla dayanamayıp kahkaha attım.
"yaa Onur deme şöyle şeyler. Utanıyorum"
"biliyorum, çünkü utanınca çok güzel oluyorsun"
Pes ederek kafasını masaya koyarak yüzünü saklamıştı. Onun bu hallerine benim de kahkahalarım büyümüştü. Onun yanında kahkalarımın eksik olmaması işte işin en güzel yanıydı.
"tamam tamam, bir şey demedim. Kahve yapacağım ben kendime, sana da yapayımı ister misin."
Yazgı kafasını tam kaldırmadan sadece gözleirni göreceğim şekikde kaldırıp bana baktı.
"yok istemem, sayende sıcak oldu buralar"
Dudaklarımı kıvırarak baktığımda 'yaa bakma öyle' diyerek tekrar kafasını sakladı. Bende yine sesli gülerek odamdan çıkıp mutfağa gittim.
Kahveyi makinaya koyduktan sonra olmasını bekledim. Beklerken de ne kadar mutlu olduğumu düşündüm hep. Derin bir nefes alıp içimden şükürler ettim. Bu kadar sevmek, aynı zamanda da sevilmek harika bir duyguydu. Sahiplenmek, sahiplenilmek. Hepsi muazzamdı.
Kahve makinasından ses gelince daldığım hayallerden sıyrıldım. Yazgı bana sürekli hayal kurduruyordu. Onunla gelecekle ilgili hayaller kurmak mükemmel bir histi. Ve asla durduramıyordum. Ucu bucağa olmayan bir süreçti. Yemek yerken, su içerken, televizyon izkerken meaela, şarkı söylerken her şeyi yaparken acaba onunla nasıl olurdu. Neler yapardık diye düşünmeden edemiyordum.
Bardakları doldurduğum gibi içeri doğru gittim. Yazgı bıraktığımız gibi değilde kafasını yek eline koymuş elindeki kalem ile oynuyordu. Önüne kahve koyduğumu bile fark etmemişti. Bu durumu garipsemiştim. Hemen iki dakikada nereye dalmıştı bu kız.
Sandalyeyi gürültülü çektim yine aynı şekilde duruyordu. Bu sefer boğazımı temizler gibş yapmıştım ancak öyle kendine geldi."karadenizde gemilerin battı sanırım"
"ha yok ya bir şeyi düşünürken fazla kaptırdım kendimi sanırım"
"bana pek öyle gelmedi ama"
"iyiyim ben cidden"
Yazgı yüzüne tebessüm kandırmaya çalışsa da zoraki olduğunu her haliyle belli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesaretin var mı Aşk'a
Teen FictionBir gün bir çılgınlık edip Seni sevdiğimi söylesem Alay edip güler misin Yoksa sen de sever misin Cesaretin var mı aşka Çarpıyor kalbim bir başka Sen de böyle sevsen keşke Desen bana yar Şarkının sözlerini söylerken karşımda son zamanlarda gözümü ka...