Ben küçükken anneannem'le kalıyordum çünkü iş denilen bir şey var ve annemin çalışması lazım o yüzden ben anneannem'le birlikte büyüdüm açıkçası bu kötü de olmadı eğlenceli geçti bir köyümüz var bizim tam doğayla baş başa kalmalık yeşillikler,ağaçlar,taş evler ve her pazar günü kurulan bir pazar açıkçası bu benim en sevdiğim şeylerden biriydi iple çekiyordum pazara inmeyi ha birde yaylamız var orasını da çok severim tamamıyla bir köy kızıyım iki veya üç yaşlarında siz ne yapıyorsunuz? Bilemem ama ben çayır taşıyordum bizim ineklerimiz vardı onlara hatta dilime takılan bir şarkı vardı çayır da sürekli olarak onu söylüyordum . Anaokulunu da köyde okudum bir hocamız vardı güzel resim çizdiğim için bana ; atkı , bere , eldiven , çeker hediye etmişti çok sevinmiştim o gün . Yılsonu bir gösteri yaptık o gün gelmişti babam bisküvi vermişti heyecan yapmıyım diye hoca kızmıştı tabi komik bir şey söylemek gerekirse o gün bir kız vardı adı Büşra benim çocuk aklımla hoşlandığım bir çocuk vardı hoca onu o kızla eşleyip gelin damat yaptı beni ise manken çok sinir olmuştum ki hâlâ sevmem o kızı her neysem güzel günlerdi açıkçası arada nenemle pazara giderdik bana bazen evcilik tabakları , bardakları falan alırdı bazen de yap-boz evet onlarla seviniyorum çocuktum eve gelip sürekli yapıyordum başkası yapınca ise nefret ediyordum sonra yaz tatili bitince biz taşındık İkizdere'ye böylece felâket'ler bir bir başladı tabi ki yedi yaşında canım yanmaya başladı şöyleki eski bir evde duruyorduk ve annem o evin az yukarısında hemşire olarak çalışıyordu ve çok sert biridir ama başkalarına asla yansıtmaz insanlar ne olursa olsun o senin annen diyor fakat anne bazen sığınacak bir liman olmalı değil mi benim limanım yandı sabah herkes erkenden uyanırdı ve evden dağılırdı ben okula gidiyordum annem işe babam'da öyle okulun ilk senesi güzeldi bir arkadaşım vardı onu çok seviyordum yapmadığımız şey kalmadı onunla birlikte bazen onlara gitmek istiyordum okuldan sonra eteğinin altına saklanırdım onların arabasına kadar giderdik fakat bazen babam arabanın şöförü olduğu zaman yakalanırdım ağlaya zırlaya eve gidiyorum ama arkadaşımın köyüne çıktığımız zamanlar çok güzeldi salıncak kurup sallanırdık biraz yaramaz bir çocuktum galiba ama yine de hiç kötü niyetli değildim evet bazı hatalarım oldu ama doğrularını da hatalarımla öğrendim misal bir ara çok sevdiğim bir hocanın doğum günü vardı ve benim annem fazlasıyla cimri biri para vermedi bana bir şey almam için herkes hediye alacak ben alamıyacağım düşüncesi ile annemin altın yüzüğünü alıp hediye olarak götüren bir insanım tabi sonradan geriye verdi hoca ama ne yapayım bir ara yine okuldan geldim ve ödev yapmak istemedim kış ayındayız dışarısı soğuk kıyamet bu yüzden annemden dayak yediğimi ve beni balkona attığını biliyorum o da yetmezmiş gibi nenem beni kurtarırken onu da attı çok üşümüştüm ve aklımda ki tek düşünce bir an evvel zaman geçse de büyüyüp kurtulsam o an ki düşünce bu tabi gün sayıyordum çok korkarak ve susarak büyüdüm ama yine de gülüyordum bir ara nenemle biz evdeyiz bir de ortanca kardeşim nenem dedi ki elma getir de yiyelim bende tamam dedim götürdüm tam kapıyı kapatacak iken bayılmışım evet ilk kötü hastalığın ailem yüzünden böyle başladı gözlerimi açtığımda hastanedeydim ve dediğim şey hiçbir şey hatırlamıyorum sonra eve gittik tabi bir zaman sonra o eski evden yine taşındık bu sefer hastanenin karşısında ki lojmana ama orada ki aksiyonlarım da harika eski evden daha iyi ama gizli gizli evde parti vermek, hastane arabası ile hastaneyi turlamak , arkadaşlarını çağırıp öğle arası bilgisayar oynamak , annemin arkadaşlarının beni sevmesi ve annemin beni sevmemesi peki onlar gerçekten seviyor mu yoksa annemin arkadaşı olduğu için mi ?. Öyle böyle zaman geçiyordu bir ara her ne kadar istemesem de tekrar taşındık kısa süreliğine ve ben bir şey almaya giderken yine bayılmışım merdivenler de tabi doktorlar da geçti çocukluğumun yarışı denilebilir hani şu yaşlılara diyorlar ya stresten uzak durun diye bana da dediler pek mümkün olmasa da oyuncaklar falan o bu dergen iyiydi biraz da olsa ya da ben öyle sanıyordum ama mutlu olduğum zamanlarda oldu mesela babamın bana bisiklet sürmeyi öğrettiği zaman ama tabi üzüldüğüm zaman da var küçükken anneannem'le babamın ayrıldığını zannettiğim zaman sürekli kavga ediyorlardı hatta neden unutmadım bilmem ama çok kötü kavga ettiler benide annem aldı arabaya bindik babam orada kaldı öylece tabi o zaman çok da paranın olmadığı zamandı öyle çok ağlamışım ki yine sessiz sadece arkaya bakmakla yetindim sonrasında uyuya kaldım galiba annem herhalde yatırdı beni olur ya öyle dokunmayayım rahatsız olmasın uyusun yerine taşıyayım diye ha ufakken böyleydi işte sonrasın da barıştılar tabi acaba bu hangisine giriyordu aşk mı? Yoksa sevda mı? Bu zamanlar iyiydim aslında çünkü memleketimdeydim hani belki bazı arkadaşlar sevmez , bilmez ama ben memleketine hayran biriyim uzak kalamıyorum kalınca özlüyorum gurbetçi oluyorum uzak kalınca orada bir yer vardı Zigana diye küçükken paramız olunca annemlerle sürekli oraya giderdik sütlaç yemeye onlar gelene kadar ben kardeşimle park'ta oynuyordum orada ki abiler beni çok seviyordu hatta bir ara şu meşhur bir tatlı var şekerpare diye onu şekerfare diye okumuştum yine neşe saçan kişi bendim iyiydim gülüyordum seviyorlardı beni zaten çoğu zamanım köyde geçti orası en sevdiğim kısımdı benim çünkü nenemleydim ama kısa sürdü işte 6 yıl sadece sonra annem hemşire olduğu için farklı ve hiç hoş olmayan bir şehirin ilçesine geçtik ...
DEVAMI BİR SONRAKİ BÖLÜMDE UMARIM HOŞUNUZA GİDER SIKILMADAN OKURSUNUZ...
HİSSEDİKLERİNİZİ SÖYLEYEMİYORSANIZ YAZIN
Yazım hataları için özür diliyorum şive olduğu için sorun oluyor...