49- |mezuniyet|

39 7 28
                                    

***

DURU ÇAKIR

"Şu an cidden yaşanıyor mu?" diyerek gülmeye başladım. Sude de bana katılırken etrafımda döndüm ve aynadan kendime baktım tekrardan. Mezun olmuşlardı ve yapılan partiye katılacaktık. Babamın bu konuda kesin talimatı vardı, yaşanılan onca şeyden sonra kafa dağıtmaya ihtiyacımız olduğunu biliyordu. 

Doğru düzgün okul yüzü bile görmediğimiz için tuhafıma gitmişti, hak yiyormuş gibi hissetmiştim. Sınıfta kalmıştık, bunu biliyorduk. Dün babama bunu sormuştum, bana üçümüzün de okul işini düşünmememiz gerektiğini, kendisinin her şeyi hallettiğini söylemişti. Bu durum hiç hoşuma gitmese de Efe, Uraz ve ben, sonunda okula gitmekten kurtulmuştuk.

Açık liseye geçecektik, kalan son senemizi sadece sınavlara giderek tamamlayacaktık. Zaten bebek varken son seneyi okulda tekrar etmem biraz garip olurdu, katil olma ihtimalim yüksekti.

Uraz toparlamıştı, zaten bugün onu çok yormamak için sürekli oturtacaktım. Partide tabii ki de partnerim oydu, moralini yükseltmek için enerjik olacaktım. 

Gülen yüzüm yavaş yavaş düşerken aynadan yanağıma süzülen yaşa baktım, teyzemin sesi kulaklarımda yankılanıyordu.

"Hem ben daha senin lise mezuniyetini göreceğim, sözünü unuttun mu? Mezuniyet balonda giyeceğin elbiseyi ben dikeceğim, partnerine ben emanet edeceğim seni. Sonra üniversiteye başlayacaksın, birlikte İstanbul'un içinden geçeceğiz. Kadın olacaksın, ayakları yere sapasağlam basan bir kadın. Ve ben, sana destek olmak için tam yanında olacağım. Yok ölüm falan, at kafandan o düşünceleri çabuk! Bir daha duymayayım, bozuşuruz!"

Elbisemi o dikmemişti, annem benim için özel yaptırmıştı. Beni Uraz'a götüren o değil, babam olacaktı. Kadın olmuştum, güçlü, ayakları yere sapasağlam basan bir kadın. Böyle olabilmek için çok şey kaybetmiştim, en büyük destekçim de dahil. 

Ben atmıştım kafamdan o düşünceleri ama beni ölümden korumak isteyen teyzem, ölmüştü.

Aylar önce öleceğimi düşündüğüm zamanlarda, bir küvet içerisinde yaşayamadıklarıma ağlamıştım. Anne ve babasızlığın getirdiği yokluklara ağlarken, onların yokluğunu hissettirmemeye çalışan teyzem ve eniştemin yok olması bu kadar ağır gelmemişti. 

Onların katiliyle yüzleştiğimden midir, bilmiyorum. Gidişlerinin beni ne kadar yaraladığını yeni idrak edebiliyordum.

"Duru? Girebilir miyim kızım içeri?" kapıdan gelen sesle irkilerek düşüncelerimden sıyrıldım. Sude ile göz göze geldiğimizde gülümsedi ve kapıyı açtı. Anneme baş selamı verdikten sonra yanından geçip gidince annem de içeri girdi ve kapıyı kapadı.

"Çok güzel olmuşsun," dediğinde ufak bir tebessüm dudaklarımda canlandı. Yatağın kenarına oturduğu sırada sessizce teşekkür ettim.

"Asıl ben teşekkür ederim, Zeynep'ten sonra ruhsuz kalan evimize güneş gibi doğdun. Mehmet uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutlu, huzurlu. Hatta özür dilerim ben senden, daha önceden yaşaman gereken şeylere geciktiğin için." Bedenimi tamamen ona döndürüp saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Bu konuyu daha önce konuşmuştuk, benim ikinize de bir kırgınlığım yok. Öyle büyümem gerekmiş demek ki, yapacak bir şey yok. Hem ben anne babasız büyümüş olabilirim ama kimsesiz değildim, teyzem ve eniştem bana sizin yokluğunuzu arattırmamak için çok çabaladı. Onların hakkını ödeyemem ben," gözlerim dolduğunda nefesimi dışarı vererek yukarı baktım.

Ağlarsam makyajım bozuldu diye Sude beni küfür yağmuruna sokardı.

"Babamın yani babam sandığım adamın mezarına gittiğimizde kaybetmiştim onları, bu yüzden hiç onların mezarlarına gitmedim. Ama sen istersen birlikte gidebiliriz," yanağına süzülen bir damla yaşı hızlıca silip gülümsedi.

petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin