"Ya babaannem sen niye ağlıyorsun?"
Sevgili, biricik ikizimin sorusu ile başımı kaldırıp ekrana baktım. Cidden babaannem ağlıyor. Birşey mi oldu acaba? Evdeki herşeyi biliyorum ama babaannem niye ağlıyor ki?
"Nasıl ağlamayayım? Uşağım. Bizim burda yediklerimize bak, sizin orada yediğinuz yala bak."dedi ve durum anlaşıldı.
Arkadan Ömer'in Zeynep'e bir soru sorduğunu duydum ama pek umursamadım.
"Ya biz burada gayet iyiyiz. Bizi merak etmeyin. Siz anlatın biz dinleyelim."dedim ve ağzımda ne varsa çiğneyerek yuttum. Off, Alparslan ya? Yedirdiği şeye bak?! Şimdi orada olmak vardı...
"Yeğenim, ne anlatcağız da? Burada herşey bildiğiniz gibi asıl siz anlatın orada neler oluyor?"dedi Hızır amcam. Ah! Bir bilse orada olup biten herşeyi gerçekten bildiğimi? Neyse.
"İlyas amcam yine geç kalmış."diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı ikizim.
"İyi hatırlattın. Ben sizin İlyas amcanızın şarap çanağına.. Dur arayayım şunu."diyerek iyi yerden kurtardı Hızır amcam. Yoksa babaannemden terlik yerdi.
"Zeyno sınav hazırlıkları başladı, değil mi? Nasıl gidiyor? Kazanacaksın ekonomiyi. Burslu."diyerek konuşmaya dahil oldum bende.
Özlem de oturduğu koltuktan kalkıp yanımıza gelmeye başladı.
"Ee kazanamazsam gelirim yanına."dedi ama ben yengemi tanıyorsam asla izin vermez. Tam da tahmin ettiğim gibi konuştu.
"Öyle bir şey yok da..."diyerek başladığı cümleyi tamamlayamadan babaannem konuştu.
"Daha da bir torunumu oraya göndermem."diyerek anında karşı çıktı. Ben de konuştum;
"Onu bunu bırakın şimdi. Güzelim sen bunları şimdilik düşünme. Gençliğinin keyfini çıkar. Ben yanım da duran şahıstan kaçamıyorum maalesef."diyerek ekran başındakileri güldürdüm.
"Kızım sen bana kurban ol. Hem ben senden büyüğüm biraz saygılı ol."diyerek elini Özlemden çekmeye çalıştı kardeşim. Bir dakika bekle, ne dedi o!?
"Ne dedin sen?! Ya babaanne şu torununa birşey söyle. Benden sadece 1 dakika önce doğdu. Hep bunu yapıyor."diyerek kollarımı göğsümde bağladım. O sırada Hatice abla, enişte ve çocukları gelmişti. Alparslan boğazını temizleyerek beni uyardı. Anlaşıldı, konuşma bitince bir tartışma seansımız var.
"Eniştem, sen nasılsın?"diyerek konuyu dağıttı.
"Sağ ol yeğenim, siz nasılsınız?"diyerek sordu Enişte. Ben bu adamın adını hep unutuyorum.
"İyi ne olsun işte. Ne diyeceğim, bana sorduğun atlara baktım."diyerek sol koluma yaslanıp ekrana bakmaya başladım.
"Ee..biz o meseleyi daha sonra konuşuruz seninle."diyerek babaanneme kaçamak bakışlar attı.
"At, at, at. Tövbe ettim demiştin sen o işlere."diyerek masanın üstünden enişteye doğru uzandı babaannem.
"Ettim, teyze. Torunun seni gaza getiriyor."dedi. Arayıpta şu cins şu ata bak derken iyi ama. Neyse. Ben de dişlerim görünecek kadar gülümsedim. Seviyorum bu aileyi ya. Allah'ım iyi ki bana nasip etmiş.
"Size doyum olmaz. Ben koşuya çıkıyorum. Öptüm hepinizi."diyerek öpücükler yolladı kardeşim.
"Hadi Allah'a ısmarladık. Hoşçakalın."diyerek ben de konuştum ve kapattık.
Aslında koşuya falan çıkmayacak olan kardeşim kapatır kapatmaz ayağa kalktı ve elini Özlemden kurtarıp karşımız da duran koltuğa doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz
FanficHer zaman 'Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz' hikayesinde kendi karakterim olmasını istemiştim. Bugün buna cesaret edip yazmaya kalktım. Bakalım bu hikâyeyi nasıl yapacağım. Dizi ile aynı olacak. Ama kendi karakterimi de ekleyip büyük değişiklikler yapa...