Çocukluktan esen rüzgar

56 3 0
                                    

Sülfirik Asit isimli bölümü okumuş muydunuz?

Gece gündüz darlayıp, Zoom'da en az bir akşamını zehir ettiğim için sıradaki bölümümüz Dessdemona 'ya geliyor.


Onu karşımda gördüğüm andan itibaren tüm fiziksel fonksiyonlarım çalışma yetisini kaybetmiş gibi oldu. Ne yapıyorduk önceden? Şu an dershanenin terasındaki kantindeydim, evet. Bileşiklerin nasıl yazıldığını öğreniyordum çünkü ödev vardı.

Görkem ellerini gözümün önünde sallayıp, parmaklarını şıklatıyordu. Ders çalışırken niye böyle bir şey yaptığını bilmiyordum, ezber tekniği miydi acaba? Karşımda dikilen kahverengi gözlere nasıl bakacağımı da bilmiyordum zaten.

Gerçek dünyadan soyutlanıp zihnimin içinde adımladığım yol onu görmemle birden bitmişti ve içinde bulunduğumuz ana geri düşmüştüm.

Birden ayağa kalktım. Masa da benimle birlikte kalktı. Çünkü dizimdeki ağrıyı başka bir şekilde açıklayamıyordum. Yüzüm buruşurken ellerimi masaya koyup destek almaya çalıştım ve elim kağıt bardağa çarptı, çalışma kağıtlarıma birkaç damlasını sıçratıp pat diye yere düştü.

Ulaş, çay üstüne gelmesin diye bir adım geri giderken içimden, var olan tüm tanrısal güçlere, dua ediyordum. Şu anda beni yerin dibine gömseniz ya da göğe yükselsem? Hiç mi olmaz?

"Ee... İyi misin İlke?"

Adımı söylemesine asla alışamayacaktım ve bu beni öldürecek olsa da, sadece içimde büyüyen o his bana hala nasıl hayatta olabildiğimi hatırlatıyordu.

Sorduğu soruya cevap vermeliydim. Bir de onunla konuştuğum için yüzüne bakmam lazımdı.

Gözleri olmaz, gözleri olmaz.

Saçları? Kahverengi olduğu söylenen ama içinde binlerce altın tozu olduğuna yemin edebileceğim saçları? Boyu uzun, çok yukarıda kalır.

Omuzlar? O-olmaz, suçluyum da başımı eğmişim gibi...

Yanakları? Galaksideki yıldızları taşıyan yanakları...

Titrek bir nefes aldım.

"Hı? Pardon. Ş-şey iyi, iyiyim? D-ders ça-çalışıyorduk. Gö- Görkem'in Kimya'sı iyiymiş de..."

Keşke sadece bu cümleyle kalabilseydim ama Ulaş, üzerine çay gelmesin diye geriye attığı bir adımı tekrar ileri atıp masaya yaklaştığında gözleri de görüş hizama girdi. Bakışlarım istemsizce gözlerine kaydı. Yoldan çevirseniz on kişiden on beşinde kahverengi göz vardı ama birinde bile Ulaş'ın kahveleri yoktu. Hal böyle olunca işlevsiz kalanlar listesinde birinciliği çenemin bağlarına verdiler.

"O öyle deyince ben de, hani ödev verdi ya Kimyacı, ya-yapayım da di-diğer derslere bakarım dedim. O da ko-kolaylık olsun diye te-tekerleme gibi söylüyordu."

Neyse ki susmayı akıl edebilmiştim. Onca şeyi söyledikten sonra olmuştu tabii, şu ana bir faydası yoktu ama nihayetinde susmuştum.

"Tanışmadık bu arada, Görkem ben." diye bir el uzandı aramıza. Görkem'in orada olduğunu unutmuşum gibi irkildim.

Söz konusu sen olunca her şeyi unutuyorum gün ışığı...

"Ulaş ben de." deyip elini sıktı Görkem'in.

Görkem "Memnun oldum." derken o sadece başını sallamakla yetinmişti. Gözlerini kısmış bir şekilde bakıyordu Görkem'e.

Bana bakmadığın anlarda sana bakabilmenin özgürlüğünü nasıl anlatabilirim ki?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GönülçelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin