9.Bölüm / Take Me To Church

101 10 6
                                    

(Anının devamı)

Arabanın sarsılarak durmasıyla gözlerimi hafifçe araladım. Daha henüz kendime gelememişken kapım açıldı ve bir el kolumu sertçe kavrayıp çekti. Dengemi sağlamak için ellerimi, beni tutan elin sahibinin göğüsüne yerleştirdim. Ellerimin altında ki kasları gerildi.

Benden uzak durmak istiyormuşcasına beni arabaya doğru ittirdi. Fakat kolumu kavrayan parmakları beni bırakmak yerine daha sıkı kavradı. İlk kez öperek morartmadığı bir morluğum olacak diye içten içe sevindim. Bu oldukça mazoşistçe bir duygu biliyorum ama kendimi sevinmekten alıkoyamıyordum.

Neden bu kadar sinirli olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Etrafta uçuşan pembe unicornlar görürken benim bir fikrimin olması şaşılcak bir durum olurdu.

Onu sakinleştirmek için dudaklarımı ona doğru uzattım. Onu ne zaman öpsem hemen sakinleşir, kasları gevşer ve bana sarılıp rahatlardı.

Bu kez kesinlikle öyle olmamıştı.

Yeşilin en güzel tonu olan gözleri, öfkeyle o kadar kararmıştı ki gözlerinde ki yeşil rengi seçemiyordum bile. Gözlerindeki öfkenin yerini bir anda iğrenme aldı ve hızla geriye çekildi. Bu sadece bir saniyelik bir şey bile olsa kalbimde hiç hissetmediğim kadar büyük bir acı hissettim.

"Ne yaptığını sanıyorsun!? O pisliği öptüğün dudaklarınla bir daha beni öpebileceğini mi zannediyorsun?!" Kolumu bırakıp bi kaç adım geriledi. Ve gözlerini kapatıp kırışan anlını ovaladı.

"Ne?" Gözlerim aniden dolmuştu. Daha önce bana hiç bu kadar şiddetli bağırmamıştı. Oysaki ne yaptığımı bile bilmiyordum.

Bana arkasını döndü ve yüzünü ovaladı.

"Hazza? Ne oluyor?" Bana dönmeye tenezzül etmeyince hafifçe omuzuna dokundum ama sert bir omuz silkişiyle parmak uçlarımı omuzundan uzaklaştırdı. Geriye çeklidim. Nefes alamadığımı hissediyordum.

"Birde soruyor musun?!"

"Ne yaptığımı gerçekten bilmiyorum." Yaşlar yavaş yavaş yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.

Sinirle bana döndü. Parmaklarını saçlarının arasından geçirmiş hırsla çekiyordu. Ne yaptığımı bilmiyordum fakat iyi bir şey yapmadığım belliydi. Bu kadar çok içmeme mi kızmıştı acaba? Ama eğer öyle olsaydı içmeme izin vermezdi.

"Ya öyle mi?" sinirle güldü. "Yol boyunca bana o siktiğimin çocuğuna ne yaptığımı sordun. Oradan uzaklaşmamı mı bekliyordunuz? Eğer öyle ise keşke daha önce haberim olsaydı. Sizi hiç rahatsız etmezdim." Omuz silkti. "Seni o pislikten görünmeyen odada düzmesine izin verirdim. Belli ki gerçekten istediğin şey buymuş."

Yaşlar daha hızlı süzülmeye başladı. Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Sanki o anları beynimden bir cımbız ile çekmişlerdi. Ne kadar zorlarsam o kadar şeyi unutuyordum.

"Ne demek istediğni anlamıyorum."

"O zaman daha açık bir şekilde ifade edeyim. Bundan sonra tek başınasın. Kimsenin benim yüzümden senden uzak durmasını istemem. -Ki zaten benim olmam pek bir engel değil." Ellerini pantolonunun cebine soktu.

"Tek başıma-"

"Pekala, daha açık olayım. Yaptığın her şeyi affedebilirim. Ama bunların arasında bu geceki kaltaklığın girmiyor." Saçlarını karıştırdı. "İçkine ilaç attığını bile düşündüm. Sana zorla sahip olmaya çalıştığını... ama sen o yatakta gayette zevk alarak ve inleyerek yatıyordun." Anlını anlıma yasladı. Sadece bir anlığına beni öpeceğini ve şu an olanların sadece ben çok içtim diye yaptığı bir şaka olduğunu söyleyeceğini sandım. "Kendimi ilaç aldığına inandırdım. Fakat bana o köpekle grup sex teklif etmenin kesinlikle ilaçla alakası yoktu. Sende bunu istiyordun. Ben sana istediğini vermeyince ona gittin değil mi? Altına girmek için ona yalvardın değil mi?" Bu kadar sakin konuşması beni korkutuyordu. Konuşmama izin vermeden devam etti. "Bundan sonra senin adını bile duymak istemiyorum. Hayatımda artık sana yer yok."

"Bu da ne demek?" Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum fakat hiçbir şey net değildi. Kollarımı boynuna doladım ve sıkı sıkı tuttum. Şaka yapmıyordu. Gerçekten gidecekti. "Ben hiçbir şey yapmadım." Kendimde -nasıl olduğunu bilmesem de- onu öpmek için uzanma cesaretini buldum.

Kollarımdan sıyrılıp geriye çekildi."Başkasının öperek kirlettiği o dudaklarını bir daha öpeceğimi gerçekten düşündün mü?" Bir iki adım geri çekildi. "Üzgünüm. Kendine iyi bak." Bana arkasına dönüp yürümeye başladı.

Bana konuşma şansı bile vermemişti. Ve aksi gibi ben hiçbir şey hatırlamıyordum.

Yere oturdum ve söylediklerini düşünmeye başladım. Başka birini öptüğümü söylemişti. Ayrıldığımızı söylemişti.

Ayrıldığımızı söylemişti.

Söyledikleri ve bir türlü hatırlayamadığım o anlar beynime süzüldü. Yaşlar gözlerimden daha hızlı süzülürken nefesim kesildi. Nefes alamıyordum. Ama bu kalbimdeki acıdan daha önemli değildi. Nefes almaya çalışmak kalbimdeki acıyla yarışamıyordu.

Bağırarak, hıçkırarak ve avuç içlerimi yere vurup kanatarak ağladım.

Gitmişti.

Beni dinlememişti.

Peri masalım burada sona ermişti...

(Günümüz)

Harry' nin kalçamın hemen altında biten tişörtünü çekiştirerek mutfağa doğru ilerledim. Darmadağınıktım. Saçlarım birbirine girmiş, gözlerim şişmişti. Dahası her yerimde morluklar vardı ve başım ağrıyordu.

Mutfağın kapısına gelince başımın ani zonklamasıyla durdum ve kirişe yaslandım.

İçeride Harry' nin sesi geliyordu. Her ne kadar onun özelini dinlemek, ayıpsa da kendimi tutamadım ve daha iyi duyabilmek için kulağımı kapıya yaklaştırdım.

"Evet, evet. Hallettim. Bana tüm benliğiyle güveniyor." Duraksadı. "Bende böyle olmasını istemezdim." Tekrar durdu. "Buna mecburum görmüyor musun? Her şey plana göre işliyor. Madem böyle vazgeçecektin, en başta girmeseydin bu işe... Bak bende istemiyorum tamam mı? Ama bana çektirdiği acıyı onunda çekmesi gerekiyor." Derin bir nefes aldı. "Biliyorum. Lanet olsun ki biliyorum. Çok fazla acı çekti. Ama bu benimkine eşdeğer değil. Biraz daha çekmeli." Yanlışlıkla kapıyı ittirdiğimde panikledi. "Her neyse daha sonra konuşuruz."

İçeriye girdim ve ona kısık gözlerimle baktım. "Bir sorun mu var?"

Telefonunu cebine koydu. "Hayır, hayır. Önemli bir şey yok." Tezgaha yaslandı ve önünden geçerken bileğimi yakalayıp beni kendine çekti. Kollarımı boynuna dolayıp ona yasladım. O da ellerini belime yerleştirdi. "İyi misin? Çok kötü görünüyorsun."

Yüzümü boynuna gömdüm ve kokusunu içime çektim. "Başım çok ağrıyor."

Hafifçe güldü. "Bu oldukça normal." Tek kolunu bacaklarımın altından geçirip beni kucağına aldı. "Hadi biraz uyu. Eminim kalkınca daha iyi hissedeceksin."

Yavaşça başımı salladım. Ufak bi hareketim bile başımın daha çok ağrımasını sağlıyordu.

Beni yatağa nazikçe yatırdıktan sonra o da yanıma uzandı. "Bundan sonra bensiz uyumana izin vermeyeceğim." Anlıma ufak bir öpücük bırakıp bana sımsıkı sarıldı.

Ona telefon konuşmasının ne anlama geldiğini sormayı şu an düşünemeyecek kadar kendimi kötü hissediyordum. Tek istediğim bir ömür boyu onunla bu şekilde yatmaktı. Tüm dertlerden ve acılardan uzak bir şekilde böyle kalmak istiyordum.

Everything Has ChangedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin