Medya:
İmparatoriçe Jihyun*****
"Prensimizi en iyi şekilde koruyacağıma dair size söz veriyorum majesteleri! Lütfen onun için endişe duymayın. Kralımız her şeyi düzeltene kadar oğlunuzu oğlum bileceğim."
Kadın ağlamaktan şişen gözleriyle oğluna sarılırken karşısında saygıyla eğilen saray hizmetlisi ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
Krallık berbat haldeydi. Askerlerin kralı tahtan indirmek için olan girişimi üzerine kral birkaç askerin kellesini avlunun ortasında aldırmıştı ve hiç beklenmedik bir şekilde vermek istedikleri mesaj geri tepmiş, askerler daha da sinirlenmişlerdi.
Artık istedikleri sadece kral değil kralın soyundan olan herkesin canıydı. Majesteleri soylu kanı taşımadığından bir şeylere engel olmaya çalışırken biricik oğlu, minik prens Jungkook'un asil kandan olduğunu daha birkaç saat önce fark etmiş ve tabiri caizse yıkılmıştı.
Yıllardır sarayı kral ile birlikte kalkındıran güzeller güzeli kraliçe tek oğlunun başına bir şey gelmemesi için onu en güvendiği hizmetkârına verirken yıkılmıştı.
İki evladından biri oğlu prens Jungkook'tu ve daha beş yaşında minicik bir bebekti. Büyük olan çocuğu yani prenses Soomin kardeşinin gidişine tanık olmak istemediği için arkasını dönmüş ağlarken kraliçe, oğlunu önünde saygıyla eğilen kadının yanına getirdi.
"Onun kılına zarar gelirse yaşayamam, lütfen ona iyi bak Jieun? Sana bir kraliçe olarak değil, bir anne olarak yalvarıyorum. Gerekirse onun annesi ol ve canın pahasına koru. Senden tek isteğim bu."
Kadın prensin boyuna eğilip minik çocuğa gülümsedikten sonra hâlâ bir şey anlayamamış olan Jungkook, ağzı açık bir şekilde bir annesine bir de hizmetkârâ bakıp duruyordu.
"Acele edin majesteleri, askerler saraya girmek üzere!"
Kraliçenin özel askerlerinden birinin dedikleri prensesi endişelendirirken arkasına dönerek göz yaşlarını silmiş ardından minik kardeşinin bakışlarıyla yüzünü eğerek adımlarını prense yönlendirmişti.
Jungkook, ablasının ona yaklaşmasıyla gülümseyerek ellerini iki yana açtığında Soomin, açılan alana girerek kardeşine sıkıca sarılmış saçlarına sayısız öpücük kondurmuştu.
Prenses aslında sadece on dört yaşındaydı ama her saray mensubu kişi gibi erken öğreniyordu. Daha on dört yaşında olmasına rağmen önünde olan sayısız ölüm ve katliam, prensesin olgunlaşmasında en büyük etkendi.
Kraliçe, daha sekiz yaşındayken onu ilk okçuluk dersine gönderdiğinde bunu neden yapması gerektiğini anlamamıştı ama anlaması da fazla uzun sürmemişti.
Prenseslere ok talimi pek uygun görülmese de kraliçe kendisini bu sayede koruyabildiğinden kızının da öğrenmesini istemiş, böylece aklı prenseste kalmamıştı.
Soomin, kardeşinin kokusunu derince içine çekip bir daha ağlamamak için son kez öpüp ayrıldığında kraliçe, oğlunun boyuna eğilerek eteğinin iç bölmesinden bir kolye çıkardı.
Siyah taşın etrafını saran kararmış bir görüntüde olan gümüş işlemeler, kolyeye eskimiş gibi bir hava katıyordu ama kolye daha yeni yapılmış, el yapımı ve oldukça değerliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom: Behind The Sea
Fanfiction"Ne olduğumuz bile belli değilken seni bu kadar sevmem adaletsizlik değil mi?" Taehyung, hızla kafasını iki yana salladı ve dudağınının üzerindeki parmakları öptü. "Ne olduğumuz belli bizim. Sen benimsin ben de seninim Jungkook. Bunun için sözlü ya...