Keyifle okuyun,
Eskitilmiş Yaz - Uyursam Geçer Mi?
12. SANDIĞIN İÇİNDEKİ CESETLER
Kuytu köşeye sinmiş ruhumun ellerinde birkaç bıçak izi vardı. Avuçlarının arasından sızan kan ilk şaşkın bakışları buluşmuştu, yoksa o değil miydi huzur içinde uyuyan; huzurla gülümseyen? Ya da, zihni sarhoş, ufak tefek kılıçların eline mi düşmüştü? Asıl gerçek olan neydi?
Perde arkasına sızdırılmış gerçekler.
Ben eskisi değilim, sadece benziyorum ve unutmayın ki; benzeyenler her zaman daha çok can yakar.
Ter zerrelerinin alnım boyunca akıp şakaklarıma damladığını hissedebiliyordum, göğsümün içinde oluşan daralma boğazımı dürtüklüyordu; göğsümden ve tüm bedenimden deli gibi ter damlacıkları akıyordu. Uyku ile uyanıklık arasındaki o ince çizgideydim, gerçeği ve düşü ayırt edemiyordum. Sadece bir an önce kendime gelip sıcacık bir duş almak istiyordum.
Çığlıklar boğazımdan dudak arama geldiğinde bir anda yattığım yerden doğrulup çığlık atarak yatakta oturur hâle geldim. Göğsüm korkuyla sıkışıp dururken bir elim alnıma gitti. Şişmiş dudaklarımı hızlıca aralayıp derin nefesler almaya çalışırken bedenimin, ruhumun buz kestiğini hissediyordum. Korku tüm benliğimi ele geçirmiş gibiydi, kendimi bulamıyordum.
Biraz daha bekledim, biraz daha... Ruhuma takılan prangalar usulca çözüldü, nefeslerim biraz olsun düzene girmişti. Kısık nefesim tık çıkmayan odada işitebilinen tek sesti.
"Ah," diye bir mırıltı döküldü dudaklarımın arasından. "Bu kâbustan nefret ediyorum."
Evet, daha önce birçok kez görmüştüm.
Gözlerim karanlık odada gezinirken bir elimde yataktan destek alıp doğruldum. Tarçın yatağımın karşısında olan küçük yatağında uyuyordu. O da halsiz gibiydi ve bu beni oldukça korkutuyordu.
Bakışlarım geniş odamdaki tek cama döndü, bir yandan elimle pijamamın uçlarını düzeltip gözüme giren ıslak, terli saçlarımı çekerken bir yandan da pencereye doğru ilerliyordum.
Ellerim hâlâ titriyordu.
Evet, bu kâbusu görmeyeli uzun zaman olmuştu ama nedense şimdi görmeyi hiç beklemiyordum. Bu kâbusu görmek beni her defasında daha da ürkütüyor, korkutuyordu. Çok küçükken gittiğim hastanede ise doktor, "ölüme" kadar bile gidebileceğini anlatmıştı. Çok korkuyordum, yaşamak için sebeplerim vardı; sebep bendim.
Ben vardım, benim hayallerim vardı, benim yapmak istediklerim vardı, belki de kurtaracağım binlerce hayat, yüzlerce çocuk gülümsemesi vardı.
Ve ben yaşamak istiyordum.
Perdeyi camın önünden çekerek alacakaranlığın oluşturduğu minik ışık sızıntısının odama dağılmasını sağladım, akabinde camı açarak biraz havayı odama buyur ettim. Ter kokusu her yere sinmişti, odamda boğucu bir hava vardı ve ben hâlâ gördüğüm rüyanın etkisindeyken bu boğucu alanda kalmak istemiyordum.
Şakaklarımda yoğun bir baş ağrısı vardı, sanki beni öldürecek gibiydi. Kafamı koyup saatlerce, asla uyanmamak üzere uyumak istiyordum ama sanırım bu şu anlık mümkün değildi. Aksine bugün oldukça yoğun bir gün olacaktı, uykuya yer yoktu.
Açtığım camın pervazına ellerimi yasladım. Soğuk mermere değen parmak uçlarımdan bedenime bir uyarı sızmıştı sanki. Azda olsa kendime gelmemi sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖVÜŞ OYUNU | MÂHÎ BİR
Misterio / Suspenso❝Bir travma, sizi nereye kadar ulaştırabilir?❞ Küllerinden doğan vardı, bir de ölümünün ardından küllerini gömen. Genç kadın ise ikisini de olamayacak kadar yaralıydı. Aybeniz Asya Akyüz. Ruhu, bir sonbahar ayında, yalnız bir bankta canice katledil...