Disko ışığı altında deli gibi dans eden bedenlerin arasından geçtim. Sevgilimin yanına ulaşmaya çalışıyordum. Bar aşırı kalabalıktı, bu yüzden işim zorlaşıyordu. Gözlerim onu bulduğunda yüzümde oluşan çarpık gülümsemeyle onun yanına doğru yürüdüm.
Kucağında oturan iki kız beni gördüğünde hızlıca kalktılar ve yanımızdan uzaklaştılar. Onlara kötü bakışlarımı yollamayı ihmal etmedim. Benim sahip olduğum şeylere sahip olan hiçbir varlıktan hoşlanmazdım.
Sevgilimle göz göze geldiğimizde bana gülümsedi.
Elimi bacağıma koydum ve yavaş yavaş yukarıya doğru sürttüm.
Siyah deri eteğim daha da açıldığı sırada jartiyerime sıkıştırdığım tek atımlık silahı çıkarttım. Tereddütsüz bir şekilde silahı sözde sevgilim olan adama doğrulttum ve tetiğe bastım.
Parmağımın küçük bir hareketiyle karşımdaki adamı öldürmüştüm. Etrafa sıçrayan kan yüzüme de gelmişti. Ama bundan zevk alıyordum. İğrenmiyordum.
Parmaklarımı açıp elimdeki silahın yere düşmesini sağladım. Hemen ardından iki elimi de tıpkı bir suçlu gibi havaya kaldırdım. "Ups!"
Bana çevrilen birçok silahı görmezden gelip kalçamı sallayarak çıkış kapısına doğru ilerledim.
"Dur, Lalisa Manoban!"
Durdum.
"Benim mekanımda elini kolunu sallayarak adam öldüremezsin. Buna bir son ver artık, pis işlerini git başka bir yerde hallet."
Şuh bir kahkaha attım ve arkama dönmeden "Durdursana o zaman Min Yoongi." dediğimde bana doğru sinirle yürüdüğünü fark ettim.
Küt siyah saçlarımın görebilmeme izin verebildiği kadar arkama doğru hafifçe baktım. "Ah, üzgünüm. Jisoo'yu unutmuşum."
Hoseok hızlıca Yoongi'nin kolundan tutarak onu yakaladı. Daha demin çılgınlarca eğlenilen ortamda ölüm sessizliği hakimdi. Yoongi gözünü kırpmadan bana bakıyordu. Hoseok onun kulağına "Hyung yapma." diye mırıldanınca kıkırdadım.
"Bana bir şey yaptığın an minik sevgilinin cansız bedeni bu kapıdan içeriye gelir. Biliyorsun değil mi?"
Sessizlik devam ederken saçlarımı savurup çıkışa doğru yürümeye devam ettim.
----
Yine bir partiyi basmıştım. Ama bu sefer katil olarak değil. Kendimi eğlendirmek için.
Üstüme düşen parti süslerine aldırmadan direğe biraz daha sıkı tutundum. Etrafıma toplanan erkekler ağızlarının suyunu akıtarak bakıyordu. İğrenç...
Kalçamı dışarıya çıkarıp yere doğru eğildim ve bakışlarımı karşıdaki koltukta oturan adama diktim. Gözlerini ayırmadan ciddi bir suratla bana bakıyordu. Yüzünden hiçbir mimik okunmuyordu. Dudağımı ısırıp uzun bacağımı direğe sardım. Başımı geriye doğru atarak dansıma devam ettim.
Çok uzun sürmemişti. Canım sıkılmıştı ve dansı bırakmıştım. Tüm erkeklerin ilgisi üstümdeyken eğlenmiyordum. Bir kişi hariç tüm erkeklerin...
Mini eteğimi aşağıya çekiştirip garson kızın yanına ilerledim. "Hey, Rosé! Şu adam kim?"
Sarışın garson gözlerini kastettiğim adama çevirince başını iki yana sallayarak "Bilmiyorum Lalisa, yeni bir müşterimizmiş." dedi.
Anlaşıldı. Ya kadın peşindeydi ya da uyuşturucu. Tıpkı buradaki herkes gibi. Ah tanrım, tüm seçeneklerin sonucu tabii ki de paraya çıkıyor.
Arkamdan gelen sesle bakışlarım aniden oraya döndü. "Lalisa Manoban."
Rosé ile konuşmamız, adamın gelmesi ve onun kaçmasıyla bölünmüştü. Gözlerimi devirerek arkama döndüm. O adam... Beni izleyen adam.
"Sen kimsin?" Sert sesim ve bakışlarım sahibine ulaşınca bana gülümsedi. Ama istediğim cevaba ulaşamamıştım.
"İleride işine lazım olacak kişiyim. Benimle işbirliği yap."
××××
İşte geri döndümm!
İlham perilerim birden kaçtı ve uzun süre bulamadım kfhxksjsks
İşin aslı galiba sancılı bir süreçte olduğum için bu zaman dilimini kısa sürede atlatamadım.Neysee...
Bölümler çok sık gelmeyebilir çünkü üstünde biraz düşüneceğim betimleme yapacağım bir kurgu olacak. Yani acelece yazmaya çalışınca bunları yapamıyorum kskhxoskehxsSeviliyorsunuz ❤ bir sonraki bölümde görüşmek üzere
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House of Cards • Liskook
Fanfiction"Dur, Lalisa Manoban! Benim mekanımda elini kolunu sallayarak adam öldüremezsin. Buna bir son ver artık, pis işlerini git başka bir yerde hallet." "Durdursana o zaman."