lor, windmill
08.04.2021 – 17.45, Seul, Güney Kore
"İsa onlara, "Bütün bunları görüyor musunuz? dedi ."Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak."
Luka21:5-33
Sığamamış olduğu yere; koskoca dünya dar gelmiş sanki ruhuna, kıstırmış bedenini bir duvar köşesine, gölgesini düşürmüş zayıf bedenine. Duvarlar üzerine gelirmiş ya insanın, dünya üzerine gelmiş genç adamın. Omuzları her nefes aldığında öyle yükselirmiş ki üzerinde taşıdığı dertler savrulurmuş dört bir yana. Nefesi öyle hiddetli uçar gidermiş ki dudakları arasından kuruturmuş yumuşak teni, çatır çatır çatlatırmış. Kalbi ise biraz zayıf atarmış, göğsünü yumuşak yumuşak dövermiş, her an duracak gibiymiş. Uzaktan bakılsaymış eğer bu gence ne de güzel olduğu düşünülürmüş, uzaktan parlarmış çünkü. Yumuşak saçları severken yanaklarını, gamzesiyle gülermiş dolu dolu hem de öyle çok gülermiş ki ağladığını anlamazmış kimseler. Çığlıkları sevinç çığlıklarına benzermiş en mutlu gününü kutlar gibi ağlarmış, uzaktan işte böyle görünürmüş. Yaklaştıkça adımlar, gözlerine düşünce bakışlar, içerisindeki acı vurunca dimağa ne de yazık derlermiş ne de yazık çok güzelmiş oysa, niçin böyle kırgın bakarmış ki? Niçin böyle yara almış, kim üzmüş bu güzel oğlanı?
Kapı aceleyle açılırken Jongin akvaryumda yüzen balıklardan çekiyor gözlerini, doktoru mahcup bir ifadeyle gülümsüyor.
"15 dakika geç kaldım değil mi? Beklettiğim için üzgünüm, hastalarımdan birisi bugün epey bir zorluk çıkarıyor da." yaşlı adam geçerken koltuğuna, genç adam sorun olmadığını belirtircesine kafasını iki yana doğru sallıyor.
Nane yeşili duvarın önündeki eski masasına kurulurken, Jongin gözleriyle tek tek izliyor onu. Nefret ediyor bu renkten, öyle ki kusmak istiyor. Aylardır yeşilin her tonunu gördüğü bu beton yığını, genç adamın canını sıkıyor. Akıl hastanesinin her yerini yeşilin farklı tonlarına boyamak kimin aklına gelmişse eğer Jongin yüzüne doğru ahmak diye bağırmak istiyor, hastaların hepsi bu boktan renk yüzünden ağaçları bile görmek istemiyor ahmak diye haykırmak istiyor. Gözleri doktorun hâkî yeşili önlüğüne kayınca yeniden yüzünü buruşturuyor. Kim Jongin'in edindiği yeni takıntıları var artık.
"Bay Kim yanlış hatırlamıyorsam en son iki gün önce görüştük değil mi?" hastasının sessiz onayına gülümseyip devam ediyor. "Tedavinize başlamamızın üzerinden neredeyse iki ay geçti, ve o kadar güzel yol aldık ki sizinle bu durum beni oldukça mutlu ediyor. Şimdi lütfen, Bay Kim'in nasıl hissettiğini öğrenebilir miyim?"
Jongin kendisinden üçüncü bir kişi olarak bahsetmekten nefret ediyor, Jongin bu tedavinin bir boka yaramadığının farkında olmasına rağmen ses etmiyor.
"Bay Kim son zamanlarda çok daha iyi hissediyor. Artık eskisi gibi sesler duymuyor ya da çığlıklar işitmiyor, ağlayan adam onu ziyaret etmeyi bırakalı iki hafta oldu. Geceleri deliksiz uyuyor, sabah uyandığında ise duvarındaki yeşil çiçek resimleri ona huzurlu hissettiriyor. Bay Kim çok mutlu."
Sikeyim. Yeşil çiçeklerden nefret ediyorum, papatyalar beyaz olur.
Doktorunun yüzündeki rahatsız edici gülümseme daha da büyüyor. Gömleğinin yakasından taşan kalın boynu gülümserken içeri göçüyor, Jongin bu görüntüden nefret ediyor. Annesinin ona henüz beş yaşındayken anlattığı hikayelerdeki o kötü adamlara benziyor. Her zaman et yiyen, dudaklarından etlerin yağları taşan, karşısındaki fakir çocuklara ise butların kemiğini atan o zengin kötü adamlara. Hikâye kitabında ki boyama zihninde canlanınca, bakışlarını doktorundan kaçırıyor, biraz daha bakarsa odadan koşarak kaçacağını biliyor çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUERENCIA [sekai]
Ficción históricaTanrı yukarıdan çocuğunu izliyor, zamanın akrebini avuçları içerisinde paramparça ediyor, Tanrı yukarıdan çocuklarını izliyor, aynı hatanın ateşine düşmeleri için gün sayıyor. Gök tüm şiddeti ile sarsılıp gri bulutlarını yeryüzüne doğru indiriyor, T...