Bu Sefer Seni Koruyacağım

1.5K 153 232
                                    

Neredeyse tüm gece uyuyamamış, Ay'ı seyrederek düşüncelerim içinde kaybolmuştum. Eskiden böyle zamanlarda beni 2 şey rahatlatırdı, birincisi Elanor'um ikincisi çalarken dışa dökemediğim tüm duygularımı kustuğum piyanom. Ne var ki şuan ikisi de yoktu. Elanor'un hala hayatta olmasını dileyerek akıttığım göz yaşlarımla dalmıştım uykuya.

Yeniden ikizlerle başladım günüme. Uykusuz kalmamdan dolayı homurdanarak kahvaltı için salona gittim hazırlandıktan sonra. Lucas her zamanki yerinde, Hannah ise dün kendimden geçtiğimde uzandığım koltukta çayını yudumluyordu.

Gözlerim Chan'ı aradı. Yoktu...

Lucas sessizliğini korurken Hannah zoraki bir gülümseme koydu dudaklarına ve "Günaydın Hyunjin" dedi. Eski neşesi ve hareketliliği yoktu, bu çok barizdi. Anlaşılan olaylar yalnızca beni etkilememişti. Bu iç rahatlatıcıydı ancak hala beni kullandıkları ihtimaline karşı kendimi yeniden yaşanacak ve olmaması için dua ettiğim kalp kırıklığına hazırlamıştım dün gece. Ya da hazırladığımı sanmıştım...

"Günaydın, Chan nerede? " Hannah bakışlarını indirip "Bugün meşgul. Belki yarın beraber yeriz." demişti. Yarın? Yarına kadar bekleyecek miydim. Hayır! Onu şimdi görmek istiyordum. Sesini duymak ve gözlerine bakmak istiyordum. Hala bir karar verememiştim evet ancak şuan tek istediğim kitap için kullanılıp kullanılmadığımı öğrenmekti. Ve cevap sadece ondaydı.

Herkes benden ne istiyorlarsa hep onu almışlardı. Beni kandırmışlardı. Bunu sadece Eleanor yapmamıştı. O kendimi bildim bileli yanımdaydı. Olmayan annem olmuştu. Koruyucu meleğimdi. Ve eğer o da gittiyse... Uzun süredir kaçtığım bu düşünce sonunda beni yakalamış ve içinde boğulmam için çabalıyordu.

Felix... Bana niye bunu yaptın? Beni niye kandırdın? Beni niye sevmedin? Ben seni o kadar çok sevmişken. Peki şimdi mutlu musun? Daha iyi bir hayatın var mı? Sana çok kızgınım. Sana bu hayatı yaşatan kadere de kızgınım. Tanıdığım o küçük çocuğu o hale getiren bu dünyaya çok kızgınım. Babama çok kızgınım.

İstemeden gözlerim dolmuştu. Hannah ve Lucas fark edince ikisi de yanıma koşmuştu. Bununla birlikte bir göz yaşının kaçmasına engel olamadım. Ardından bir başkasının daha. Ve ağlıyordum. Kendimi durduramadan.

Chan'ı istiyordum. Hava niye bu kadar soğuktu? Chan... Beni niye bu kadar kendine bağladın? Niye-niye... Seni seviyorum.

Dün son yaşanan olayla emin olmuştum. Bir tek sana dayanabilirim. Bir tek sana güvenebilirim. Lütfen bunlar yalan olmasın... Sonunda kabul etmiştim işte seni seviyorum. Peki sen neredesin?

Ağlamamla bana dokunan Lucas duymuştu tüm bu düşüncelerimi. Sonunda konuşabilmek için nefesimi düzenleyebilmiştim ve "Chan nerede?" demiştim.

"Hyunjin... Olmaz" Hannah dolan gözleriyle yanıtlamıştı. "Hannah! CHAN NEREDE?!" Hannah gözünden bir yaş düşürerek benden ayrılıp kapıya doğru bağırdı.

"Nöbetçiler! Prensi derhal odasına götürün ve kapıyı kitleyin."

Hannah'ya bakakalmıştım. Duyduklarıma inanamıyor, inanmak istemiyordum. O ise gözleri yerde "Çok özür dilerim Hyunjin, çok özür dilerim..." diyebilmişti sessizce akan yaşlarıyla.

Nöbetçiler bana doğru geliyordu. 2 iri alfa. Lucas hala omzuma dokunurken ablasına doğru konuştu tereddüt eder bir sesle "Hannah bekle, sakin olmalısı-" Hannah küçük kardeşinin sözünü kesmişti "Sen karışma Lucas! Senin sorumlulukların yok ve emre itaatsizlik edilemez!" Yanaklarında akan yaşlarla bağırmıştı. Bana bakmıyordu, bakamıyordu.

Nöbetçilerin kolumdan tutmasıyla Lucas beni bırakmak zorunda kalmıştı. Kolumda uyguladıkları baskıyla bağırmıştım ve Lucas nöbetçilere öfkeyle sesini yükseltti "Sakın ona dokunmayın!"

Red Tears | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin