Yayınlanma tarihi:
2 Kasım 2021
17.30
.
.
.
.
.
.
.
.Sancılı ve korkulu bir gece...
O gecenin ortasında bir köşeye sinmiş sessizce ve korkuyla tir titreyerek bekleyen ben. Elimle kulağımı tıkamıştım sesleri duymamak için. Ne geceye hükmüm geçebiliyordu ne de zamana. Durup beklemekten başka elimden hiç bir şey gelmiyordu. Yan tarafta gürültüler kaç dakika sürdü bilmiyorum. Bir şeyler devriliyor koşuşturmalar sürüyordu. İnekler durmadan mölüyordu. Çok korkmuş oldukları kesindi. Bir tanesi ise acıyla bağırıyor gibiydi. Elimle kulağımı tıkamama rağmen sesleri hâlâ duyabiliyordum. Bir müddet sonra yavaş yavaş sesler kesilir gibi oldu. Elimi kulağımdan kaldırıp yan tarafa kulak kabarttım. Evet gerçekten sesler kesilmişti. İnekler artık koşturmuyordu. Sadece arada acı bir inilti duyuluyordu o kadar. Gidip bakmak istiyordum. Ama kapı kilitliydi. Hoş kilitli olmasa da korkudan nasıl bakardım? Ortalık durulunca hücrelerime hücum etmiş korkudan eser yoktu artık. Belki de annemin başörtüsünün verdiği teskinlikti, bilmiyorum. Islak yanaklarımı kolumun tersiyle sildim. Az önce uyumak için uzandığım yere yanaştım ve tekrar uzandım. Üşümüyordum artık. Üstelik açlık hissi ve alnımdaki sızı da kaybolmuştu tuhaf bir şekilde. Yüreğim daha sakindi. Korkum tamamen geçmişti. Az sonra gözlerim kendiliğinden kapandı ve derin bir uyku beni alıp götürüverdi içinde bulunduğum bu acınası halden. Sabah gözlerimi halamın çığlıklarıyla açtım. Sıçrayarak yerimden fırladım. Dün geceki korku yeniden hücrelerime yerleşmek için hücum ediyordu. Kapıya dayanıp dışarıya kulak kabarttım. Çığlık çığlığa bağırıp çağırıyordu halam."Ah, başıma gelenler! Vah başıma gelenler! Yetişin komşular! Yetişin!.."
Aklıma dün geceki korkutucu gürültüler geldi. Bir şeyler olmuştu yan tarafta. Ama ne?
Dayanamayıp halama seslendim."Hala! Hala! Ne oldu? İyi misin?"
Cevap yoktu. Sadece acı acı bağırıyordu. Ben seslenmeye devam ettim. Kapının kilidinden sesler geldi az sonra. Halam sertçe kapıyı açtı. Gözlerinden ateş püskürüyordu. Beni öldürecek gibi bakıyordu. Bu bakışları beni çok korkuttu. Üzerime üzerime geldi. O bana yaklaştıkça ben geri geri gidiyordum korkuyla. Öfkeyle yüzüme haykırdı:
"Senin yüzünden. Senin yüzünden işte!" Ne demek istediğini anlamıyordum.
"Ne benim yüzümden hala? Ne söylüyorsun?" diyecek oldum, susturdu beni.
"Sus! Hepsi senin yüzünden işte. Yakında doğum yapacak olan ineğimi yılan sokmuş. Senin uğursuzluğun yüzünden."
Öfkeyle üzerime üzerime geliyordu. Bu öfkesi dünkünden bile daha fazlaydı. O bana doğru geldikçe ben geri geri gidiyordum.
Duvarın dibine kadar gelince artık gideceğim bir yer yoktu.
Beni omzumdan tutup duvara yapıştırdı. Sarsmaya başladı. Sırtım ve kafam duvara çarpıyor canım acıyordu."Senin yüzünden... Senin yüzünden oldu."
"Hala! Hala!" diyerek ağlayıp inliyordum. Gözü dönmüştü. Gözlerinden kin, nefret akıyordu. Sonrasında iki elini boğazıma geçirdi. Bileklerinden tutup elini çekmeye çalıştım. Ama gücüm yetmiyordu. Zoraki konuştum.
"Hala! Yapma ne olur?"
Beni duymuyordu.
"Gebe olan ineğimdi o. Onun doğurmasını bekliyordum dört gözle. Onun sütünü satıp para kazanacaktık. Gitti gül gibi hayvan. Gitti gül gibi emeklerim. Gitti sütünden kazanacağım paralar. Hepsi gitti. Hepsi senin yüzünden. " Boğazımı sıkıyordu. Nefes almakta güçlük çekiyordum. Ellerinin içinde çırpınıyor kurtulmaya çalışıyordum. O sırada kenara dağılmış samanların altında usulca gelen yılanı farkettim. Bize doğru geliyordu. Yılanı görünce daha çok çırpındım. Ellerinden kurtulup yılanın bize doğru geldiğini söyleyecektim. Ama ne mümkün? Halam ben çırpındıkça daha çok sıkıyordu boğazımı. Elimi yılana doğru uzatıp işaret etmeyi denedim. Ama yapamadım.
"Bugün bu iş burada bitecek. Artık bulaştıramayacaksın uğursuzluğunu bize. Seni öldüreceğim." O an yolun sonuna geldiğimi düşündüm. Kurtulmam imkansızdı. Gözlerini öfke bürümüştü halamın.
"Bugün bu iş bitecek. Seni öldüreceğim. Kurtuluşun yok elimden." deyip duran hiddetli fısıltısı yüzümü yalayıp geçmeye devam ederken gücümün son raddesine gelmiştim. Artık karşı kıyamıyordum ona. Nefes almam güçleşmişti. O kadar çok sıkıyordu ki boğazımı. Ellerim boşluğa düşer gibi oldu bir anda. Beynim birazdan patlayacak gibiydi. Öte tarafa geçmeme ramak kalmıştı sanırım. O an annem ve babam geldi aklıma. Birazdan onlara kavuşacaktım ben de. Gözlerim kararmaya başladı. Önümü göremiyordum. Neden sonra halamın çığlık sesi doldu ahıra. Boğazımdaki eli birden gevşedi. Olduğu yerde çığlık atarak çırpınıyor etrafına bakınıyordu. Yanındaki yılanı görmesiyle olduğu yere yığıldı. Yılan onu ısırmış olmalıydı. Korkudan bayılmıştı. Onu uyarmak istemiştim oysa. Ama yapamamıştım. Ellerinden kurtulan ben ise oracığa düştüm. Duvarın dibine. O sırada yılan yerde boylu boyunca kendinden geçmiş olan halamın yanından geçerek dış kapıya doğru gidiyordu. Nefes almaya çalışıyordum hızla. Aldığım her bir nefes boğazımı yakıyor canımın acımasına neden oluyordu. Sürekli öksürüyordum. Elim boğazımdaydı. Öksürdükçe daha da acıyordu boğazım. Yılanın çıkmasıyla azıcık rahatlamıştım ama hâlâ nefesim düzelmemişti. Üstelik başım dönüyordu.
"İyi misiniz? Ne oldu burada?" diyen sesle kapıda beliren iki bedene baktım. Komşumuz Hüseyin Amca ve oğlu Rasim Ağabey'di. Anlaşılan az önce çığlık çığlığa bağıran halamın sesini duyup buraya gelmişlerdi. Zoraki konuştum.
"Halam!.. Halamı yılan ısırdı."
İkisi de şaşkınlıkla bir bana bir yerdeki halama bakıyordu. Elimle işaret ederek yılanın çıktığını söyledim. Öksürmeye devam ediyordum. Hüseyin Amca hayretini bir köşeye atıp koşarak halama bakmaya gelirken oğlu kapının kenarında duran küreği alarak hızlı bir atakla etrafa bakınmaya gitti.
"Yaşıyor." dedi Hüseyin Amca halamı kontrol ederken. "Nereyi ısırdı biliyor musun kızım?" diyerek bana baktı.
"Bilmiyorum. Ama sanırım bacağını ısırdı." Biraz olsun kendime gelebilmiştim. Az da olsa daha rahat nefes alabiliyordum. Duvarın dibinden kalkarak yavaşça halama yaklaştım. Hüseyin Amca ile halamın bacağını kontrol ettik. Tahminim doğruydu. Sağ bacağının arkasında küçük bir ısırık izi vardı. Hüseyin Amca:"Bacağını derhal bağlamamız gerek. Yoksa zehir tüm vücudunu saracak. Bağlayacak bir şey bul kızım, çabuk." dedi. Elime bağladığım annemin başörtüsünü hiç düşünmeden hemen açıp Hüseyin Amca'ya uzattım. Başörtüyü açarken elim acımıştı biraz. Hüseyin Amca elimde sarılı olan başörtüyü çıkarıp verdiğimi görünce elimi tutup yarama baktı.
"Sana ne oldu kızım?" diye sordu. Cevap vermedim. Başımı önüme eğdim ve sustum.
Cevap vermediğimi görünce o da bir şey demedi ve ona verdiğim başörtü ile hızla halamın bacağını sımsıkı bağlamaya koyuldu. O sırada Rasim Ağabey koşarak yanımıza geldi.
"Yılanı bulabildin mi oğlum?""Buldum baba. Bitirdim işini. Yan tarafa da girmiş. Bir inek ölüsü yerdeydi. Anlaşılan yılan onu da sokmuş."
"Vah vah!" dedi Hüseyin Amca.
"Neler olmuş burada?. Sanırım Şevket de yok evde. Köye in oğlum. Bir araba ayarla da Pakize bacıyı hastaneye yetiştirelim. Şu kızın da hali hâl değil. Bir an önce ikisini de hastaneye götürelim. " Bu son cümleyi gözlerimin içine acıyarak bakıp söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASNA (Devam Ediyor)
Teen Fiction"Bacağımı mı keseceksiniz?" "Evet. Maalesef. Kaybedecek zamanımız yok. Hemen şimdi sizi ameliyata almamız gerekiyor." Bir çırpıda söylemiştim bunları. Deminden beri boğazımda sıkışmış ve söylenmeyi bekleyen tüm kelimeleri işte şimdi bir anda özgür b...