Oğuz rüyasında Haziran'ı başka bir adamla öpüşürken görmüştü, uyandığında sinirden barut gibiydi. Aklını bulandırdığı için Hülya'ya içinden küfürler ediyordu. Hülya hep böyleydi işte, her şeye burnunu sokardı, Oğuz'a hiç düşünmek istemediği şeyleri düşündürtürdü.
Saate baktığında henüz sabahın beşi olduğunu gördü. Kâbus gördüğünü düşündü ve bir daha uykuya dalamadı. Haziran' a olan siniri aklından bir türlü çıkmadığı gibi Haziran da aklından çıkmıyordu, kendine olan öfkesi daha da artıyordu. Onu sağ salim ailesine teslim etmeden bunları düşünemezdi, o yüzden düşüncelerini yok edip yapması gereken önemli buluşmaya odaklandı, en kısa sürede operasyona çıkacak hale gelmesi gerekiyordu. Bugünkü doktor kontrolünün iyi geçmesi için dua etti.
Günlerden sonra ilk defa bebek gibi uyumuştum, uyandığımda kendimi çok iyi hissediyordum, harika bir rüya görmüştüm. Rüyamda instagram takipçi sayım 1 milyondu ve elimde harika bir kamera vardı. Efsane yerler bulmuştum ve oraları fotoğraflıyordum.
İşimi de hobimi de çok özlediğimi fark ettim. Makinemin yanmış olmasına üzüldüm.
Mutfağa geçtiğimde Hülya bana not bırakmıştı. Güneş'i okula bırakacağını, sonra da Ayşe teyzeyle kontrole gideceklerini, birkaç saate döneceğini söylüyordu.
Dolaptan kahvaltılık bir şeyler çıkartıp yemeye başladım. Başkasının evinde kendimi bu kadar rahat hissetmeme çok şaşıyordum. Hem kısa zamandır buradaydım hem de bu insanları hiç tanımıyordum. Küçük ama sıcakkanlı insanlardı, Hülya ile ben buradan gittikten sonra da konuşmaya devam etmek isterdim. Uzun zamandır sahip olmadığım arkadaş özlemimi kapatmıştı.
Televizyona dalmışken kapı çaldı, hemen televizyonun sesini kapatıp sessizce kapıya gittim ve delikten baktım. Sarp'ı görünce içimden koca bir of çektim. Dün bir bugün iki ne istiyordu ki bu?
Sessizce bekleyip onu izledim, kapıyı da açmadım. Bir süre bekledikten sonra gitti. Hülya'nın dediği gibi bana sarmaması için dua ederek içeri gittim. Televizyonu kapattım, izleyecek keyfim kalmamıştı.
Hülya geldiğinde ona Sarp'ın geldiğini anlattım. Derin bir nefes aldı. 'Bu iş uzamadan ben halledeceğim.'
'Belki gelmesinin başka bir sebebi vardır.'
Hülya gözlerini devirdi. 'Haftalardır burada ablasında kalıyor, daha önce hiç gelmedi. Kesin seninle alakalı.'
'Ne yapacaksın peki?'
'Ayşe teyzeye kahveye gideceğim, senin de evli olduğunu söyleyeceğim.'
'Hülya, bence biz abartıyoruz. Adam belki sana bir şey diyecekti? Benim için gelmemiş olabilir.'
Hülya çoktan üzerini giyinmeye gitmişti. 'Ben o çocuğun bakışlarını genel olarak beğenmiyorum. Yakışıklı olabilir ama bir manyak bakıyor o. Neyse sen dur, ben bir annesinin ağzını arayıp geleceğim.'
'Hülya bir dursana, bilgisayarını kullanabilir miyim?'
Hülya biraz duraksa da tamam dedi ve ekledi. 'Haziran gözünü seveyim dikkatli ol, hiç Oğuz'la uğraşacak havamda değilim.'
'Yok sen merak etme, sadece instagram hesabıma bakacağım.'
Hülya çıktıktan sonra bilgisayardan instagrama girdim. Ölen kişilerin hesabı kapanıyordu o yüzden açık bulmayı tahmin etmiyordum ama açıktı.
Baktığımda ise görmeyi hiç tahmin etmediğim şeyleri gördüm. Merve hesabımı ele geçirmişti ve influencer hesabı yapmıştı. 5 bin takipçi hesabım 100 binlerdeydi ama Merve bol bol selfie atmıştı. Çektiği manzara resimlerine ise telefondan siyah beyaz efekt yapmıştı, tam bir fiyaskoydu.
Henüz yaşadığımdan haberi olmadığı zaman bile fotoğraf atmıştı, mesela cenazemde.
Ağlarken selfie atmış ve altına 'seni çok seviyorum ablacığım, her zaman kalbimdesin' yazmıştı. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim.
Hikayelerine baktığımda ise giydiği kıyafetler için 'Dm den çok sormuşsunuz link bırakıyorum' yazmıştı. Canım sayfama bunları yapmasına izin veremezdim. En iyi bildiğim şeyi, interneti kullandım ve hesabımı geri alıp şifresini değiştirdim sonra da hesabımı dondurdum. Görünce bir süre benim yaptığımı anlamayacak ama sonra durumu anlayacak ve bana baya küfredecekti. Haince güldüm çünkü küçük çaplı şöhretini çok sevmiş olduğu belliydi.
Bilgisayar kullanmayı özlemiştim, zamanın nasıl aktığını anlayamadan Hülya geldi.
'Haziran, kadının hiçbir şeyden haberi yok. Galiba senin dediğin gibi ben abarttım.'
Derin bir nefes aldım, rahatlamıştım. 'Oh iyi bari ya, bir de Sarp'la marpla uğraşamam.'
'Aynen aynen, zaten senden de bahsettim. Dedim ki arkadaşım evli onun eşi de subay, eşimle doğuda görev yapıyorlar.'
'O ne dedi peki.'
'İyi ne güzel dedi, sallamadı yani.'
Ben kahve yapmak için kalktığımda Hülya telefonunu önümde salladı. 'Seninki yine seni soruyor. Ne diyeyim?'
Sırıtmamı engelleyemeden konuştum. 'Çok hasta, ateşler içinde yanıyor, yorgan döşek yatıyor de.'
O da benim gibi güldü. 'Dur öyle yazayım da üzülsün.'
Hülya kesinlikle benim ruh ikizimdi, onu çok sevmiştim. 'Buradan gidince seni özleyeceğim Hülya.'
O da burukça gülümsedi. 'Sen bir ölümlerden dön de, biz yine görüşürüz sen merak etme.'
'Dur dur cevap verdi, yaz günü ne ateşlenmesi diyor.'
Kahveleri koyarken cevap verdim. 'De ki ateşlenmenin mevsimimi olurmuş.'
'Sen de az değilsin Haziran ya, meraklandı şimdi yazık kardeşime.'
'Meraklanmaz o sen boş ver onu, fal bakmayı biliyor musun?' dedim. Konuyu değiştirdim çünkü Oğuz'u aklıma getirmek istemiyordum.
'Ben değil de annem çok güzel bakar ama yatıyor, sen yine de kapat kalktığında keyfi olursa bakar.'
'Yok o zaman yormayayım teyzeyi boş ver, zaten kadın halsiz.'
'Sen kapat, istemezse bakmam der zaten.'
Kabul ederek fincanı kapattım. Böyle şeylere inanmazdım zaten, bakmasa da olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askerin Yazı
General FictionKendi halinde sadece annesi ve kız kardeşiyle sakin bir hayat yaşayan Haziran'ın başına gelen beklenmedik olaylar ve hayatında hiç istemediği bir aşkın hikayesi. Hikayenin telif hakkı saklıdır. Hikaye tamamen hayal ürünüdür.