Eissa'nın uzun masa boyunca serilmiş, çeşit çeşit, lezzetli gözüken ve kokan yemeklerle bakmaya bile hâli kalmamıştı. Gözleri ilk önce teyzesine, ardından da onun karşısında yüzündeki kocaman gülümsemesiyle oturuyor olan adam gitti. Yeniden teyzesine döndüğünde şaşkınlığını gizlemeye uğraşmıyordu bile.
Bu da neyin nesiydi şimdi?
Gözlerini teyzesinin omzundaki pofuduk bir kediye benzeyen, çocuk kitaplarından fırlamış bir yaratığı gibi duran hayvana dikti. Eissa, hayvanın simsiyah uzun tüylerinden yüzünü göremiyordu ancak ettiği hafif hareketlerden dolayı canlı olduğunu söyleyebiliyordu. Ne teyzesinin ne de kocasının bundan haberi varmış gibi gözüküyordu. Dehşete düşmüş bir şekilde gözlerini sonunda yaratığa benzeyen hayvandan çekerek karşısına düz bir suratla oturmuş ve onu dikkatle inceleyen adama kaydırdı.
Hiçbir şey anlamıyordu!
-
"Sana yardım edeyim." Adam kitapları masanın üzerine koyduktan sonra kutudan kalan defterleri çıkarmak için yeniden eğildi ve Eissa'nın hiçbir tepki vermemesine rağmen her şey yolundaymış gibi kutudaki kalan eşyaları da düzenli bir şekilde masanın üzerine yerleştirdi ve yeniden Eissa'ya dönüp belirtti. "Korkma."
Eissa korkudan tir tir titrerken kendisi bile fark etmeden birkaç adım geriye gitmişti. Daha önce belki bu adamın etrafta olmasının o kadar kötü olmadığını düşünmüş olsa bile o anda olanları ne idrak edecek ne de düşünecek durumdaydı. Konuştuğunda sesi de kendisi gibi titriyordu. "N- Neler oluyor?"
Adam ona kısaca bir süre baktıktan sonra uzanarak elini omzuna koydu. Eissa başta refleks olarak ondan kaçmaya çalışsa da adam daha hızlıydı, hemen omzunu kavrayıvermişti. Kısa bir sürenin ardından Eissa içindeki korkunun azaldığını hissetti, adam tekrar elini geri çektiğinde ise en azından ayakta durabilecek gücü vardı.
Adam onun daha iyi durumda olduğunu görünce dudaklarını araladı ve açıklamaya başladı. "Bu dünyada insanlar dışında başka canlılar da var. 'Esse'. İnsanlar bizi göremezler fakat bazen görüş kazanıp varlığımızın farkında olanlar olabilir. Bu görüş genellikle dört ve on altı yaşları arasında kazanıldığı için seninkinin açılacağını düşünmemiştim."
Eissa, adama uzaylı dili konuşuyormuş gibi baktı. Adam da onun bunları hemen anlamasını beklemiyordu, yine de sorduğu için kafa karışıklığını gidermek için cevaplaması gerektiğini düşünmüştü ancak Eissa'nın kafası daha da çok karışmıştı. Kendi kendine konuşmaya başladı. "Neden gördüğüm hayal ürünü bana bu şekilde bir açıklama yapıyor ki? Gerçekten delirmiş olmalıyım."
"Delirmedin." dedi adam. Eissa onun yeniden onunla konuşacağını beklemiyor olmalıydı ki yerinde zıplamıştı. Adam ekledi. "Eğer bana inanmıyorsan dışarı çıkıp bakabilirsin. Benim gibi daha fazla Esse var."
Eissa onun dedikleriyle daha da çok dehşete düşmüş gibi gözüküyordu. "Ne demek daha fazlası var?"
Adam yeniden ona cevap veremeden telefonunun çalmasıyla ikisinin de dikkatleri dağılmıştı. Eissa, kendine gelebildiğinde telefonunu cebinden çıkardı ve arayana baktı. Hâlâ elleri titriyor olmasına rağmen daha önceki gibi sallanmıyordu. Hemen ardından adama kısa bir bakış attıktan sonra telefonu açarak kulağına götürdü. Sesi hâlâ endişeli çıkıyor olmasına rağmen az da olsa normale döndürmeyi başarmıştı. "Roi!"
Roi'un aramasını cevaplamamasının ardından ona geri dönüş yapmayı unutmuştu bile. Kampüste de onunlar karşılaşmamıştı, istemeden diğerini endişelendirmiş olmalıydı. Kısa bir süre içinde hemen teyzesinin evine taşınmak için hazırlıklar yaptığını ve bu beklediğinden daha uzun sürdüğü için geri dönemediğini açıkladı. Roi'un sesi nedense durumdan memnun değilmiş gibi çıkıyordu. "En azından mesaj atsaydın." diye karşı çıktı. Hemen arından Eissa'nın mesajlaşmakla arasının olmadığını hatırlamış olmalıydı ki devam etti. "Her neyse, teyzenin evi nerede?"
Eissa ona kısaca teyzesinin nerede yaşadığını söyledi. Roi onu hemen cevapladı. "Oh, benim yaşadığım yere yakınsın o zaman! İstersen daha etrafı dolaştırabilirim."
Eissa, Roi'un da zengin olduğunu bilmediğinden dolayı küçük çaplı bir şok geçirdikten sonra ondan bir kere bile gözlerini çekmemiş olan adama bakarak cevapladı. "Bugün işlerim var."
"Pekala, yarın olur mu o zaman?"
Eissa, onun teklifini bunca şeyden sonra reddetmenin kaba olacağını düşünerek her ne kadar isteksiz olsa da kabul etti. Böylece ertesi gün öğleden sonra yakınlardaki bir sokakta buluşmak için sözleştiler. Telefonu kapadığından Eissa az da olsun rahatlamış hissetmişti, tabii bu rahatlığı odasındaki adamın yeniden gözüne çarpmasıyla tamamen kaçmıştı.
Bir süre boyunca ne yapması gerektiğini düşünürken sıkıntıyla alnını ovaladı. Ne demek insanlar dışında başka varlıklar vardı ve bazı kişiler bazen bu varlıkları görmeye başlıyorlardı? Neden onlardan biri olmak zorundaydı ki? Yine de tüm bunların hayal gücünün bir parçası olabileceğini unutmadı. Gerçi içinden bir parça delirmek istemediği için tüm bunların gerçek olmasını diliyordu.
En nihayetinde iç çekerek adama döndü ve her ne kadar zorlansa da durumu kabullenmeye çalışarak sordu. "Bir adın var mı?"
Adam başıyla onu onayladı fakat konuşmamıştı. Bunun üzerine Eissa yeniden sormak zorunda kaldı. "Adın ne?"
"Phoenix." dedi adam. Eissa, onun kan kırmızısı gözlerine bakınca neden böyle bir isme sahip olduğunu anlayabiliyordu. Onun ismini geri sormamış olduğuna göre Eissa çoktan biliyor olduğunu tahmin etti ve istemeden ürperdi. Eğer tüm bunlar gerçekse ve o, onu daha önce göremiyor olsa bile bu Phoenix'in etrafında olmadığı anlamına gelmiyordu. Çok fazla merak ettiği ve bilmek istediği şey vardı ancak bu konu hakkında daha derinlemesine konuşmaya başlamadan önce biraz daha duruma alışıp rahatlaması gerektiğinin farkındaydı. Bu yüzden yeniden bir şey demeden eşyalarını yerleştirmeye geçmişti.
Eşyalarını yerleştirmeyi bitirmesi uzun sürmemişti. Ardından Phoenix'i, ne yapacağını bilmediği için, tamamen görmezden gelerek kendini yatağın üzerine atmış ve yemek saati gelene kadar uymuştu.
Yemeğe indiğinde, Phoenix her ne kadar ona daha önceden açıklama yapmış olsa bile, teyzesinin omzunda küçük bir yaratık görmeyi beklememişti.
Phoenix ona 'bizim gibi yaratıklar' dediğinde daha insanımsı şeyler olacaklarını düşünmüştü, bu yüzden başta teyzesinin omzundakinin ne olduğunu anlayamamıştı. Phoenix, Eissa yeniden paniğe kapılmadan yaratığı işaret ederek açıklamıştı. "O da bir Esse."
Böylece Eissa daha da çok paniğe kapılmıştı.
Teyzesi onun garip bakışlarını fark etmiş olmalıydı ki olduğu yerde somurttu. Yemeğinden bir çatal aldıktan sonra dayanamayarak konuştu. "Burada çok uzun süre kalamazsın, fazla alışma. Ve ne yapacağını düşünmeye başlasan iyi olur."
Kocası hemen söze girmişti. Sesi de kişiliği gibi yumuşaktı. "Öyle deme hayatım."
Teyzesi, kocasından daha dişli olduğu için ona keskin bakışlarını yolladı. "Başkasının çocuğuna bakmak istemiyorum, kendi başının çaresine bakabilecek kadar büyük."
Onun bu sözlerine kocası daha fazlasını söylemeye çekinerek sadece gülebilmişti. Eissa da bakışlarını sonunda teyzesinden çekerek yemeklere odaklayabildi. Sessiz kalması teyzesinin hoşuna gitmiyor olsa da daha fazla üzerine gitmemişti.
Gerçekten düşünmesi ve halletmesi gereken bir sürü konu vardı. O da o evde çok uzun süre kalmaya istekli değildi fakat bir iş bulması gerektiğini hatırladığında yalnızca morali bozuluyordu. Şimdi de başına 'Esse' denen yaratıklar çıkmıştı. Gerçekten ne yapacağını bilmediğinden sıkıntıyla iç çekti. Hiç gelmemiş olan iştahı tamamen kaçmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Phoenix [BL]
FantasíaBL, yani iki erkek arasındaki aşkı konu almaktadır. Eissa, ailesini kötü bir şekilde kaybettikten sonra üzüntüsü yetmiyormuş gibi beş parası da olmadığından ve bir türlü iş bulamadığından ötürü ortada kalmıştır. Ne yapması gerektiğini bilmiyordur...