~Bölüm Sekiz: Adina~

71 21 3
                                    



Yürürken kaybolmuş olduğu için parkı bulması gerektiğinden daha fazla zaman almıştı ancak bunu başarabilmişti. Sonunda parka vardığında düşüncelerinden dolayı duyguları daha da karışmaya başlamış, Roi'un varlığını neredeyse tamamen unutmuştu bile. Teyzesinin evine geri dönmeden önce biraz daha oturup hava almasının iyi olacağını düşünerek geniş parktaki yeni cilalanmış gibi duran banklardan birine oturdu ve ağaçların arasından batmaya yüz tutmuş güneşi izlerken daha da derin düşüncelerine daldı.

Hayatını düşündü. Son birkaç gün gerçekten çok garip geçmişti ve neden bu duruma düşmüş olduğu hakkında bir fikri yoktu. Geleceğini düşündüğünde ise yirmi yıllık geçmişine baktığında çok parlak olmayacağını söylemek zor değildi. Ne yapacağını, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Hiçbir şeyi kalmamıştı, ne kadar çabalarsa çabalasın istediği hiçbir şeye ulaşabilecek gücü yokmuş gibi hissediyordu ki artık daha fazla çabalayacak enerjisi bile yoktu... Ve bir de yeniden görmeye başlayıp başlamayacağını bilmediği hayal ürünü olan insanlar ve garip yaratıklar vardı.

Tüm bu şeyleri karamsar bir şekilde düşünürken başına hafif bir sızı girmesiyle istemsizce alnını tuttu ve olduğu yerde eğildi. Ağrı birkaç saniye içinde çok daha artmış, gözlerini kapatmasına ve dişlerini sıkmasına neden olmuştu. Çok uzun bir süre geçmeden ağrının geldiği gibi gitmesiyle şaşkınlıkla gözlerini açtı, beynindeki tüm düşünceler ağrıyla beraber boşalmıştı.

Kendine gelip elini alnından çekmesiyle ilk fark ettiği şey o fark etmeden yanına gelip birinin oturmuş olduğuydu. Gözlerini bu kişinin kim olduğunu görmek için yukarı kaldırdığında kan kırmızısı gözlerle göz göze geldi.

Phoenix'i yanında oturuyordu!

Onu yeniden görmeye başlamasının verdiği şaşkınlık ilk önce tüm vücuduna dağılmış, açıklayamadığı bir sıcaklık hissi de bunu takip etmişti. Birkaç saniye önce düşünüyor olduğu karamsar düşüncelerin tamamını unutmuştu bile. Phoenix'in hayal ürünü olup olmadığını umursamadığını düşündü, yalnızca yanında olduğu için kendini rahatlamış hissediyordu. Gözleri kocaman açılmıştı.

Phoenix, gözlerini bir süre daha onunkilere dikti. Ardından, sanki Eissa'nın hissettiklerini biliyormuş gibi, suratında küçük bir gülümseme belirmişti.

Eissa, adamın gülümsediğini görmesiyle kalp atışlarının neden hızlandığına anlam veremeyerek gözlerini hemen çekti. Bir anda bir sıcak basmıştı. İkisi de bir süre boyunca bir şey demedi. Suratına bir kez daha buz gibi su çarpma isteğinin geçmesiyle en sonunda sessizliği kıran Eissa olmuştu ancak yeniden Phoenix'e bakmadı. "Neredeydin?"

Bu soruyla Phoenix, ona açıklamayı unuttuğu önemli bir şeyi hatırlamıştı. "Esseleri görme yeteneğini daha yeni kazandığın için görüşünün ara sıra gidip gelmesi normal."

Bu açıklamayla Eissa'nın kafasında bir anda yapbozun parçaları çok uyumlu bir şekilde birbirleriyle buluşmuştu. Neredeyse aydınlanırken hayal ürünün gerçekten de zeki olduğunu düşünmeden edemedi. Böyle bir şeyi kafasında oluşturabiliyor olması kendisinin de zeki olduğu anlamına geliyor muydu? Yeniden konuşmamasıyla Phoenix eklemişti. "Daha önce söylemediğim için üzgünüm. Fakat ne olursa olsun hep yanındayım ve yanında olacağım."

Eissa, Phoenix'in sözlerini duymasıyla bir kez daha donakalmıştı. Kalbinin sesinin yeniden kulaklarında yankılanmaya başlamasıyla ne diyeceğini bilemedi. Herhangi biri ona böylesini bir şey söylese ve kendisi onu görememesine rağmen hep yanında olacağının garantisini verse kesinlikle ürperirdi fakat o anda herhangi bir negatif duygu hissetmiyordu. Aksine yeterince cesareti olsa Phoenix'in dediklerinin onu mutlu ettiğini bile itiraf edebilirdi.

Hadi ama, diye geçirdi içinden, o adamı tanımıyorsun bile!! Üstelik çok şüpheli bir şekilde evinde belirdi... Ondan korkmaya devam etmen gerekmiyor mu? Yoksa onu beynim oluşturduğu için mi böyle hissediyorum?

Aralarındaki sessizlik Eissa'nın iyice susmasıyla git gide uzadı. Eissa kesinlikle ne diyeceğini bilmiyordu fakat neyse ki Phoenix de bir cevap bekliyormuş gibi gözükmüyordu. Eissa kısa bir süre daha normal davranmaya çalışarak etrafı inceledikten sonra havanın yakında kararacağını fark etmişti. Aklına eve gitmesi gerektiğinin gelmesiyle hemen ayağa fırladı ve Phoenix'e döndü. "Artık geri dönsek iyi olur."

Phoenix de onu onaylayarak onunla beraber ayağa kalkmıştı lakin tam yola koyulacakları sırada arkasından ince bir kız sessinin gelmesiyle oldukları yerde kalakalmışlardı. "Onu görebiliyor musun?"

Eissa, sese doğru döndüğünde karşısında kızıl saçlı bir kızla karşı karşıya gelmişti. Giydiği topuklu botlar yüzünden neredeyse onunla aynı boyda olan kızın hafif dalgalı olan saçları ensesinin iki yanından toplanmış ve karın bölgesine kadar süzülerek iniyor, siyah mini elbisesinin üzerinde adeta güneş gibi parlıyorlardı. Kaşları hafifçe çatık olmasına rağmen muhtemelen soğuktan dolayı kızarmış yanaklarından dolayı sinirli gözükmüyordu fakat sesi kesinlikle sinirli çıkmıştı.

Eissa bu kızı tanıyordu.

Kampüsteyken ara sıra Roi'un yanında gezdiğini görmüşlüğü olmuştu. Gayet samimi durduklarından ve birbirlerine yakıştıklarını düşündüğünden dolayı nedense çıkıyor oldukları izlenimine kapılmış ve bir gün üzerinde pek düşünmeden o kızın kim olduğunu bilmemesine rağmen Roi'a onun hakkında 'sevgilin' olarak hitap etmesiyle Roi nedense alınmış ve yalnızca çocukluk arkadaşı olduklarını söylemişti. Bu oldukça garip ve rahatsız edici anının üzerine Eissa, kızın adını bilmese bile görünüşünü, belki de kızıl ve göze çarpan saçlarından dolayı onu unutmamış ve karşısında gördüğünde de kim olduğunu çıkarması zor olmamıştı. Roi ile çocukluk arkadaşının yakın yerlerde yaşıyor olması hiç garip bir şey olmasa da onu orada o anda görmüş olmasına şaşırarak sordu. "Ne demeye çalışıyorsun?"

Kız, soluk mavi gözlerini iyice onun üzerinde gezdirdikten sonra biraz arkasında duran Phoenix'e kaydırdı ve bir hışımla kolunu kaldırarak Phoenix'i işaret etti. Sesi yüksekti. "Onu görebiliyor musun diye sordum?"

Eissa'nın beyni olanları anlamak için fazlasıyla küçüktü. Kendi hayal ürününü nasıl başka birinin görebiliyor olmasından dolayı kafası karışırken kızın neden o kadar sinirli olduğuna anlam veremedi ve daha da şaşırarak yeniden sordu. "Sen de mi?!"

Kız, onun tepkisiyle daha da irite olmuşa benziyordu fakat kendini tutarak kolunu indirdi. Ardından o ikisini ilk önce iyice süzmüş ve sonrasında yeniden Eissa'ya dönerek sakin kalmaya çalışarak konuşmuştu. "Sen Roi'un arkadaşı Eissa'sın değil mi? Ben Adina."

Eissa, kafası çorba gibi olmuş olmasına rağmen onu başını sallayarak onaylamayı başarabilmişti. Adina onun sözlerini beklemeden ekledi. "Sırf Roi'un arkadaşı olduğun için soruyorum. Esselerle ne işin var?"

Eissa kızın dediklerini ve bunu neden sorduğunu anlamadı. Sesi gerçekten şüpheli biriymiş gibi çıkmıştı. "Neden soruyorsun?"

Adina'nın kaşları daha da çok çatıldı. "Arkandaki çok tehlikeli ve yaşamaması gereken bir Esse. Eğer onu görebiliyorsan ve hâlâ hayattaysan onlarla bir işler çeviriyorsun anlamına gelmiyor mu bu?! Bana her şeyi anlatacaksın!"

Eissa, kızın suçlamalarından ve yüksek sesinden ötürü birkaç adım geriye gitmişti. Adina hemen onun üzerine doğru yürümeye başladı. "Ve eğer onu korursan onunkinden önce senin canını almaya çekinmeyeceğini sakin zannetme!" 

Phoenix [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin