1. BÖLÜM

390 6 0
                                    

"Afedersiniz birşey sorabilir miyim?" duyduğum bu ince sesle kucağımda tuttuğum kitapları dizmeyi bırakıp arkamı döndüğümde karşımda 12-13 yaşlarında esmer gözlüklü bir kız vardı.

"Tabiki dinliyorum"

"Ben Canan Tanın Piraye romanını arıyorum da hangi bölüme bakmalıyım?" dediğinde küçük kız romanların kaçıncı bölümde olduğunu düşündüm ve bulunca hemen merakla bana bakan kıza dönüp

"5. bölümde sol taraftaki raflarda bulabilirsin." dediğimde kız sanki altınlara dolu bir hazinenin yerini söylemişim gibi mutlulukla

"Teşekkür ederim" dediğinde sadece gülümsedim ve kucağımda tuttuğum kitapları yerlerine yerleştirmeye devam ettim. Aslında kızın bu kadar mutlu olması beynime 'belkide oda benim gibi kitapları bu dünyadaki tek güzel şey olarak görüyordur.' düşüncesini getirse de ben bu düşünceyi kabul etmedim. Çünkü daha küçüktü ve herkesin hayatı benim ki kadar kötü değildi. Evet benim hayatımda çok kötü değildi çok şükür başımda beni çok seven bir annem asla her kızın istediği ve hayal ettiği baba-kız ilişkisini bana hiç yaşatmayan bir babam ve en önemlisi benim küçük tatlı kız kardeşim benim herşeyimdi bazen o olmasa asla babama katlanamayacağımı düşünüyordum ve babama olan kızgınlığımı bu şekilde geçirmeye çalışıyordum. Sonuçta o olmasa Ecem olmazdı.

Ecem benim kız kardeşim kendisi 5 yaşında benim gibi sarışın fakat mavi gözlü çok şirin bir kızdır. Bana gelirsek bende sarışın ama açık kahverengi gözleri olan babasıyla anlaşamadığı ve onun parasını istemeyip kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan 17 yaşında lise 3. sınıfa giden aynı zamanda da para kazanmak için kütüphanede çalışan bir kızım adım..

"Melis gelir misin?" evet patronumunda dediği gibi adım Melis elimdeki kitabı da yerine koyup kalan 3 kitabı da yerleştirilecek olan kitapların yanına koyup patronumun yani kütüphane müdürü Kemal Beyin yanına gittim.

"Buyrun Kemal Bey"

"Kızım al bu anahtarı benim odama git yeşil dolabı aç oradaki yedek klavyeden bir tane al gel sonra da 6. bilgisayarın klavyesini değiştir." dediğinde elindeki anahtarlığa baktım. Büyük bir halkanın içine bir sürü anahtar geçirilmişti ve patronum bir tanesini iki parmağıyla tutup bana uzatıyordu. Bu onun kapısını açan anahtardı. Elimi uzatıp ayrı olarak tuttuğu anahtarı baş ve işaret parmağımla tutup diğerlerini aşağı doğru sallandırıp avucumun içine aldım.

"Peki Kemal Bey" diyerek kütüphane kapısını sessizce açıp hemen sağ taraftaki müdür yazan odanın kapısında durdum. İki parmağımla diğerlerinden ayrı tuttuğum anahtarı kilide sokup açtım. İçeri girdiğimde Kemal Beyin dediği yeşil dolaba gidip bir tane klavye aldım. Kapıyı kilitledim ve geri sessizce kütüphaneye girdim.

Sol taraftaki bilgisayarlardan 6 numaralı olana gidip klavyeyi değiştirdim. Çalışıp çalışmadığını denemek için bir word dosyası açıp bir şeyler yazarken arkamdan bir erkek sesi

"Pardon bayan o bilgisayarda ben araştırma yapıyorum gidip başka bir bilgisayara oturun" demesiyle hızla arkamı döndüm. Siyah pantolon ve siyah kazak giymiş 22-23 yaşlarında kumral bir genç karşımda duruyordu. Elimle hemşireler gibi sus işareti yaptıktan sonra sessizce

"Burası kütüphane lütfen sessiz olur musunuz? Ayrıca ben klavyeyi değiştirdim ve çalışıp çalışmadığına baktım araştırmanıza birşey yapmadım merak etmeyin" dediğimde klavyenin bozuk olduğunu hatırlamış olacak ki

"Ben müdüre söylemiştim. Sen burada mı çalışıyorsun?" diye sordu hafif alayla ve şaşırmış bir ses tonuyla daha fazla konuşmamak ve müdürün tuhaf bakışlarına maruz kalmamak için

"Evet size iyi araştırmalar" dedim ve bozuk olan klavyeyi elime alıp müdürüme doğru yürüdüm.

"Kemal Bey klavyeyi değiştirdim bozuk olanı ne yapayım?" diye sordum.

"Tamam kızım sen onu bana ver işine geri dön" dedi ve elimdeki klavye ve anahtarlığı alıp gitti. Bende yerleştirilecek olan kitapları alıp yerlerine dizerken bana kitap soran kızın kitabı bulup bir masaya oturmuş heyecanla okuduğunu görünce gülümsedim. Neyseki kitap okurken heyecanlanan bazen ağlayan tek ben değilmişim diye düşündüm. Mesela kızın sorduğu romanın sonunda ağlamaktan gözlerim kıpkırmızı olmuştu ve sonra annemde bana kızmıştı. Zaten sadece o kitapta o kadar çok ağlamıştım. Kitapları çok severim ve bu yüzden bir kütüphanede çalışmaya başlamıştım. Bugünde okula gitmediğim için erkenden kütüphaneye gelmiştim. Yerleştirilecek olan kitapları sırayla yerlerine yerleştirdikten sonra masaları düzenledim ve kayıt yerine gittim. İnsanların okumak için aldıkları kitapları kaydederken yine o kızın Pirayeyi kaydettirmek için sırada beklediğini gördüm. Sıra ona geldiğinde 15 gün sonra için kaydettim fakat kızın yüzünün düştüğünü görünce

"Eğer 15 gün içinde bitiremezsen tekrar gel süreni uzatalım tamam mı?" dediğimde kız mutlulukla

"Öyle bir şansımız oluyor mu?" diye sorunca gülümsedim ve

"Tabiki oluyor" dedim. Kız sırıtarak

"Tamam o zaman teşekkürler" dedi ve kitabını alıp çıkışa doğru gitti.

"Melis öğle yemeğine gidebilirsin" patronumun sesi ile kafamı kaldırıp gülümsedim ve

"Peki Kemal Bey" dedim. Oturduğum yerden kalktım. Çıkışa gidip dolaptan çantamı ve montumu alıp kütüphaneden çıktım. Hızlı hızlı eve doğru yürümeye başladım. Havası biraz soğuk olduğu ve benimde çok narin bir bünyem olduğu için cabuk olmaya çalışıyordum. Neyse ki 15 dakika içinde eve geldim.

"Ben geldim" diye seslendiğimde Ecem koşarak gelip sarıldı ve

"Ablacım hoşgeldin hadi parka gidelim" dedi. Bende pıtırcığıma sarılıp

"Ablacım yemek yemek için geldim tekrar gidicem yarın gidelim parka olur mu?" dediğimde surat asıp

"Hep böyle yapıyosun bana gelince götürmüyosun ama arkadaşlarınla geziyosun" dediğinde kendimi tutamadım ve kahkaha attım. Ecem de tabiki buna daha çok sinirlendi.

"Bebeğim olur mu öyle şey ne zaman istedin de götürmedim seni parka?" diye sordum.

"Banane ya" dedi ve küsüp gitti. Yaa Ecem hanım böyle cevap veremezsin işte çünkü hep götürüyorum. Neyse ben onun gönlünü sonra alırım diye düşünüp bir şeyler hazırlamak için mutfağa gittim. Annemin benim için birşeyler hazırlamış olduğunu görünce

"Annem nasılsın?" diye sorup sarılıp öptüm.

"İyiyim kuzum gel hadi sana yemek hazırladım" dedi. Annemle muhabbet ederek yemeğimi yedim ve tekrar kütüphaneye döndüm. İçeri girdiğimde montumu ve çantamı dolaba koyarken yine o çocuğu gördüm.

Arkadaşlar merhaba! Bu benim ilk hikayem ilk tecrübem umarım hoşunuza gider. Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Diğer bölümde görüşmek üzere Hoşçakalın!

TIRTILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin