27 - BİR BUÇUK AY

13.4K 375 20
                                    

Gözlerimde ki yük yavaşça azalıyordu, beyaz ışık ve bir kaç kişinin bulanık görüntüsü. Babam. Beni bırakıp gitmişti. Aklıma babamın gelmesiyle acıyla yüzümü buruşturup ağzımdan acı nidaları çıktı.

"Uyandı!"

Başımın üstüne bir çift elin değmesiyle vücudumdan titreme geçti. "Baba" dedim. Saçımı okşayan ellerin sahibinin babam olmasını dilermiş gibi. "Buradayım sevgilim, geçti." dedi Armando. Saçlarımı okşayan ellerini itip, gözlerimi tamamen açmaya çalıştım. Her tarafım ağrıyordu ve vücudumun uyuşması da uzun zaman süre yattığımı gösteriyordu. 

Gözlerimi açtığımda bulanık gözüken şeyler netleşmeye başlamıştı. Armando, Simay ve babam benim başımda benim uyanmamı bekliyorlardı. Yüzümde ki acı tebessümle elimi babama doğru uzatıp "Babacığım" dedim. Elim sanki hayalete dokunuyormuşum gibi babamın vücudunun içinden geçmişti. Kabullenmek istemediğim gerçekle başımı hızla sağa sola sallayıp "Hayır, hayır!" diye bağırdım.

"Ne bakıyorsun doktor çağırsana!" diye öfkeyle bağırdı Armando. Kapı açılıp sesler yükseldi. Sesler yükseldikçe babam da kayboluyordu. Beni tutan kollara saldırıp yatak çarşafını sıktım. Komodinin üzerinde ki eşyaları yerlere atıp acıyla bağırmaya başladım. Odanın kapısı tekrar açıldığında iki çift el iki kolumdan tutup yatağa tekrar yatırdılar. "Sakinleştirici vurun" dedi biri. Neredeyse son günlerde her gün duyduğum rutin haline gelen bir şeydi. Koluma ince uçlu iğnenin girmesiyle sıvının vücuduma yayılması bir oldu. Gözlerim yavaşça kapanırken benim tek duyduğum bir doktor sesiydi. 

"Burada ki ikinci haftası ve biz henüz bir yol kat edemedik. Destek alması gerekiyor"

¤

Tekrar aynı manzara ve aynı bulanıklık. Tek eksik başımda bekleyen insanların olmamasıydı. Babam hariç. Babam hariç kimsenin bana olan sevgisi gerçek değildi. Kımıldamaya çalıştım fakat ellerim kollarım sanki buz tutmuştu. Hareket ettiremiyordum. "Baba" diyerek acı dolu bakışlarımı babama çevirdim. "Beni neden bıraktın?" diyerek hesap sordum. Buna hakkım vardı.

"Babanızı görebildiğinize göre sizi bırakmamış oluyor." diyen bir ses duydum. Daha doğrusu benimle Türkçe konuştuğu için şaşırmıştım. Çatık kaşlarımı oda da gezdirip sesin sahibini aradım. Tekli koltukta oturan bir kadındı. Solgun bakışlarımı birkaç saniye üzerinde tuttum fakat o bakışlarını çevirmeyince ben başımı cama doğru çevirdim. Camdan görünen ağaca bakarken sesli nefes alıp "O sadece bir hayal." dedim.

"Doğru siz sadece babanızın ölümünü kabullenemediğiniz için onu karşınızda görmek istiyorsunuz. Beyninizin size oynadığı oyunun farkında olmanıza rağmen gördüğünüz hayal gerçekmiş gibi onunla sohbet ediy-" diye konuşuyordu ki sohbeti sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

"Burda başka biri yok mu? Sizinle konuşmak istemiyorum" diyerek doğrulmaya çalıştım. Karnımdan gelen sancıyla elimi karnımı götürmemle zihnimin canlanması bir oldu. Karnımın şişliği yoktu? Bebeğim de yoktu. Dolan gözlerimin akmaması için başımı geri yatırdığım sırada vücudum tamamen yatağa düştü. Bakışlarımı kadına çevirip "Doktoru çağırır mısınız?" dedim. 

Kadın oturduğu yerden kalkıp kapıya ilerledi. Kapıyı açar açmaz içeri Armando girmişti. Bitap olmuş bir haldeydi. Göz altları şişmiş, sakalları hiç görmediğim derece fazlalıktaydı. Bakışlarımı üzerinden çekip cama çevirdim. Suçunun farkındaymış gibi hiç sesini çıkartmıyordu. Birkaç dakika sonra odaya aşinası olduğum doktor sesi girince bakışlarımı kapıya yönelttim. "Beliz Hanım sizi böyle iyi görmek ne güzel." diye sevecen ve mutlu tavrıyla konuştu.

KÖR OYUN (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin