Bu bölüm istismar, depresif düşünceler ve intihar girişimi içermektedir. Buna göre dikkatle okuyunuz.
Kağıtlar arasında yuvarlanıp duruyordu Metin. Şu yeni proje onu meşgul edebilmişti ama yeterli gelmedi. Bir türlü tutamadığı zihni istemediği yerlere kayıp duruyordu.
Huzursuzluğa daha fazla katlanamayınca Sezen'e haber vermeden işten erken ayrılıp bir taksiye atladığı gibi boş evine geldi. Mutfakta çalışan kimse yoktu, televizyonun karşısı boştu. Son haftalarda yaşadığı gürültünün o kadar da kuru olmadığını fark etti. Sezen bir boşluğu doldurmuştu.
Ama gidecekti. Herkes bir şekilde çekip gidiyordu hayatından. Metin arkada bırakılmaktan bıkmıştı ama kimseyi tutmaya gücü de yoktu.
Çantasını kapı girişinde bıraktı, ceketini yere attı.
Titriyordu Metin. Hatıraları durduramadıkça soğuktan titremeye başladı. Kimse ısıtamazdı artık onu. Öyle bir sıcaklık hiç var olmamıştı. Belki uyuşturucular... Çok büyük bir acı içindeydi, bu yüzden ihtimallerden korkuyordu.
Olduğu yere, halının üzerine düştü. Süründü, kıvrıldı, kendine sarıldı. Sadece kendisi vardı ama kendi kendine yetmiyordu ki. İhtiyacı vardı. Hep ihtiyaç içindeydi. Tam bir ezikti.
Tutamıyordu aklına doğru koşturan düşünceleri. Bir sınırı yoktu, bir süzgeci yoktu artık. Kendisini koruma mekanizması bozulmuştu. Halbuki en büyük düşman düşündükleriydi.
Düşüncelerini çarpıttıkça zihni büyüdü, dairenin tamamını kapladı. Mine'yi düşündü, onu nasıl da hiç sevmeyip terk ettiğini, buna rağmen kalması için nasıl yalvardığını düşündü. Annesini, anca hasta yatağına düştüğünde onu arayan kadını düşündü. Tüm ömrü boyunca kendi oğlu umurunda olmamıştı. Bir çocuğu annesi sevmedikten sonra kim severdi ki? Parası için yanında dolanan arkadaşları, yalan bakışlar, ikiyüzlü suratlar... Kimse sevmemişti onu, en çok da babası nefret etmişti.
Her dokunuşu hatırlıyordu. Yüzünden çok elleri, parmakları, zihnini örümcek ağları gibi örmüştü. İnsan beyninin, yaşadığı dehşet anlarını bloke ettiği söylenirdi fakat Metin için beyaz kumaşın üzerindeki simsiyah bir leke kadar belirgindi her şey. İşin kötüsü durmuyorlardı. Giderek büyüyordu her şey.
Nerede, ne hata yaptığını düşünüp duruyordu. Bir şey yapmış olmalıydı ki kimse onu sevmiyordu. Acınası bir zavallı olmasıydı belki sebebi. Belki de fazla çekingen biri olmasıydı. Belki de soğuktu, istedikleri ilgiyi göstermede çuvallamıştı. Aslında sevmişti her birini, herkesi sevmişti Metin. Fazla yumuşak başlıydı, isteyen istediği gibi büküp durmuştu.
Utanıyordu kendisinden. Böyle biri olduğu ve bir türlü değişemediği için utanıyordu. Kendisini bir türlü sevdiremediği için kendinden nefret ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Apartman Dairesi
Romantizm+18 Bazen bir seni seviyorumla, bazen bir çocukla, bazen bir ölümle değişir insanın hayatı. Bazense davetsiz bir misafirin gökten inip hayatınızı alt üst etmesiyle değişir her şey. Metin her şeyden kaçarak kendi halinde yaşarken Sezen ile tanışır. H...