15.02.2014
Nefes Soydemir
Her yeni günde içimde beslediğim intikam duygusu biraz daha büyüyordu. Bu sabahta kendimi güçlü olmaya zorladım ve çok rahat olmasına rağmen uyuyamadığım yataktan kalktım. Sabahlığımı üstüme geçirip üstü camla kaplı odamdan çıktım. Yavaşça merdivenlere yaklaştım ve inmeye başladım. Merdivenlerin karşısındaki duvarda olan resme gözüm kayınca anılar yeniden beynime üşüştü. O resmi ben yaptırmıştım. Her gün bu resme tekrar bakıp hayatımı mahveden adamdan intikam almak istemem daha da dayanılmaz olsun diye.
Yıllarca bana bakan annem ölmüştü ve ben o ölmeden kısa süre önce var olmayan babamla tanışmıştım. Onu bulduğumda ise hayatımı sürdürdüğüm kadını, annemi kaybetmiştim. Tam annemin acısına dayanma gücü bulmuşken, yeni yeni alışmaya başladığım tek akrabam babamı kaybettim. Bir pazar sabahı bir sıkıntı yüzünden bankaya uğramıştık. Ondan sonra da ilk defa baba-kız birlikte kahvaltı yapacaktık.
Ama ben mutluluğu hak etmediğim için bu kalkıştığım iş de bir şeye yaramamıştı. Tam artık babamı sevebileceğimi düşünürken- ki aslında ne olmuşsa olsun her çocuk babasını zaten sever -gözlerimin önünde aldı onu benden Can Ateş Korhan.
O gün asılı kaldığım tek ince dal da kırılınca merhamet duygum uçurumdan aşağı yuvarlanıp öldü. İşte o zaman kalbimde korku barındırmayı bırakıp intikam tohumları ektim.
Artık eski ben yokum...
Her yeni gün daha da yaklaşıyorum Can'ın canını almaya, Ateş'e su döküp küle döndürmeye...
Oyun başlasın Can Ateş Korhan.
Oyun başlasın.
15.02.2014
-
Can Ateş Korhan
Odama girmeyen güneş ışığıyla uyandım. Güneşi sevmiyorum, aydınlıktanda nefret ediyorum. Çünkü ben aydınlığa çıkamayacak kadar karanlıklaşmış bir adamım. Ve ayrıca ben hayatımda ufak bir ışığı bile hak etmiyorum. Nefes almayı, yaşamayı bile. Ama eğer yaşamassam bu dünyadaki tek değerlim yalnız kalır, çaresiz, mutsuz kalır. Bu yüzden yaşamayı hak etmesem bile yaşamak zorundayım.
Çünkü ben katilim, hiç bir suçu olmayan bir insanı öldürdüm. Üstelik hem o adamın hayatını hemde benim hayatımı bitiren o lanet silahı tutarken bir kez bile elim titremedi, bir kez bile tereddüt etmedim. O adamı öldürünceye kadar kardeşimi koruyorum diye kendimi avuturken, öldürdükten sonra o adam toprağa girerken ben insanlığımı da onunla birlikte gömdüm diye yas tuttum.
Her zaman ki gibi yatağımın sağ duvarında olan aynaya bakmadan yorganı üzerimden attım ve yataktan kalktım. Ağır adımlarla odamın içindeki banyoya yöneldim ve buz gibi suyla elimi yüzümü yıkadım. Böyle küçük şeylerle kendimi cezalandırıyordum katliam gününden beri.
Neden mi katliam günü dedim;
çünkü ben o adamı öldürürken, onun ardında bıraktıklarını da öldürdüm. Kendimi öldürdüm, merhametimi, geçmişimi, geleceğimi, düşüncelerimi ve de kalbimi öldürdüm. Yaptıklarımdan sonra hala yaşıyor olsamda günden güne hislerimi toprağa verdim. Önceden de ne hissederdem hissedeğim pek belli etmezdim ama artık hiçbir şey belli etmiyorum çünkü artık hissedemiyorum.Düşüncelerime ara verip banyodan çıktım ve üstüme dolaptan bir tişört geçirip odadan çıktım. Şu an kendimi yaşamaya zorunlu hissetmemin tek nedeni tek değerlim olan kardeşimdi. Onun için her şeyi yapardım çünkü sadece ona önem veriyorum. Bu zamanlarda da zaten hissettiğim tek şey kardeşime duyduğum önem.
Ben o adamı öldürürken onun tehlikeli adamlar tarafındn tutsak edilmiş ve canına zarar gelebileceği düşüncesindeydim.
Artık eski ben yokum.
Her yeni gün daha da yaklaşıyorum sona, ölümün acı çığlıklarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HESAPLAŞMA
Teen Fiction"Acıyı tatmış ruhum acıtmak istiyor. Canımdan alınan her can için can almak istiyor. İntikam öyle ağır basıyor ki bana; gözümün önünden bir tek kana bulanmış geçmişim geçiyor... Şimdi söyle bana: ben hangi acının intikamını alayım senden?" Gözlerine...