İzuku
Elimdeki çıngırağın yere düşmesi ile gözlerimi açtım. Beyaz yatak örtüsü hafif kıpırdayınca gözlerimi açıp elimi kontrol amaçlı yan tarafa attığımda Lauren'in olmadığını gördüm. "Ayye? Yüyamnın!" diye o huzur veren sesini duyduğumda yataktan aşağı baktım. Aşağıdan beyaz pikeyi çekiştiren minik kızımı görünce gülümsedim.
Kelime dağarcığı geliştikçe duygulanıyordum. İki gündür sabahları 'yüyamnın!' diye diye dolaşıyordu. Günaydın dediğini anlamak zor değildi.
Kollarını uzatıp ellerini açıp kapadı. Bu hareketiyle onu yiyip bitirmek istedim. Kollarımı uzatıp onu kucağıma aldım ve yanaklarına öpücükler bıraktım. "Günaydın güzel kızım benim!" diyerek onun kahkahalarını izledim. Boynuna kondurduğum öpücükler nedeniyle gıdıklanıyor ve boynunu kapatmaya çalışıyordu.
İkimiz bir süre güneş ışığının vurduğu odada gülüştük. Ardından kapı çaldı. "Girin." dediğimde içeri girenin kim olduğunu tahmin ediyordum. Kıskaç tokayla topladığı beyaz saçları ile canım kuzenim içeri girdiğinde gülümsemiştim. "Günaayydııın!" diyerek enerjik bir şekilde odaya girdiğinde ortamdaki enerji daha da yükselmişti.
Bir haftadır Ahsen'in ısrarlarıyla onlarda kalmaya ikna olmuştum. Ve son üç gündür iyice kaynaşmıştık. Julia ve Hinata, Hinata'nın evinde kalıyorlardı. Onları da ikna etmeye çalışmıştı Ahsen ama onlar istememişti.
"Yüyamnın! Yüyamnın!" diyerek el çırpan kızıma baktığımızda Ahsen dişlerini sıkarak "Yerim senin o dillerini! Parçalarım seni çocuk!" diyerek gelmiş ve Lauren'i kucağına alıp öpmeye başlamıştı. Onları bir süre izlemiş ardından yüzümü yıkamak için banyoya yönelmiştim.
Yüzümü yıkarken Ahsen masaya gittiklerine dair bana süslenmişti. Kısaca "Tamam. Bende gelirim şimdi." demiştim. Yüzümü yıkayıp, sabah rutinimi tamamlamış ve kurulayıp banyodan çıkmıştım. Üstümdeki pijamalarımı çıkarıp yerine beyaz, efil efil bir etek, sarı crop, bebek mavisi spor ayakkabı giymiştim. Aşağı indiğimde Ahsen, Lauren'e peynir yedirmeye çalışıyordu.
_____
Öğleden sonra salonda sakince oturuyorduk. Lauren bahçede, Sana ile oynuyordu. Sana, Lauren için tuttuğumuz dadıydı. İş hayatının yorgunluğunu atmak için dinlenmemiz gerekirken Lauren ile ilgilenmekte zor geliyordu. Büyüdükçe hareketleri artıyordu.Sakince oturmuş televizyondaki açtığımız filmi izliyorduk. Elimdeki telefon bir anda titreyerek çaldığında irkilmiştim. Bir numaraydı. Belki şirketten biri falandır diye düşünerek açtım. "Alo?" dediğimde karşıdan bir süre ses gelmemişti. Ardından ise "İzuku..." dedi. Bu o'ydu. Katsuki.
"Neden aramıştınız Bay Bakugou?" dedim kaşlarımı çatmak yerine kaldırırken. Artık bir gram duygu hissedemiyordum ona karşı. "İzuku, ne olur dinlesen? Herşeyin belli bir sebebi var! Lütfen!" dediğinde işte şimdi sinirlenmiştim. "ALDATMA GİBİ BİRŞEYİN NASIL MANTIKLI BİR SEBEBİ OLABİLİR Kİ KATSUKİ!? HA!? SANA İNANMAMI BEKLİYORSAN DAHA ÇOK BEKLERSİN!" diyerek sesimi yükselttiğimde ağladığımı fark bile edememiştim.
Karşı taraftanda bir hıçkırık duyunca kalbim ağrımıştı. "Keyfim istedi diye yapmadım ben hiç birşeyi! Dinlemek varken neden uzaklaştırıyorsun kendinden beni!? Neden mahrum bırakıyorsun beni kokundan!? Biz mühürlendik İzuku! Benden ayrı yaşayamazsın! Bunu biliyorsun! Bende biliyorum ve bununla seni geri getirmem çok kolay olurdu! Ama ben senin kendi isteğinle, beni severek, isteyerek ve affetmiş olarak geri dönmeni istiyorum!" diyerek çıkıştığında ne diyeceğimi bilemedim. Haklıydı, eninde sonunda ona dönecektim. Ama o zaman bu zaman değildi. Günden güne güçten düşsem de onu affedebileceğimi sanmıyordum. Onu severken başka biriyle o şekilde görmek affedilecek bir şey miydi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴄʜᴀɴɢᴇ
Fanfiction[Bakudeku] Onun bana yaptıklarından sonra aynı kalamazdım. Değiştim. Ben güçlendim. [Cinsel İçerik!!] [Omegaverse] [Quirkless] [Yan ship; Kagehina]