Merhabaa, biz geldik❤
Upuzun bir bölüm umarım seversiniz❤
Bölüme yine bol bol yorum isterim! Yeni bölüm için 1100 oy ve 600 yorum diyelim mi? Hadi bir deneyelim🥂
Keyifli okumalar!❤
***
"Sadece soğuk algınlığı anne, bir şeyim yok..."
Aslında gerçekte telefonumun ekranında olduğundan daha solgun ve daha yorgun görünüyordum ancak annem bunun bile onun için yeterli olduğunu düşünecekti ki "Şu haline bak," diyerek kaşlarını çattı. Yüzünün önüne düşen kısa bir tutam kızıl saçı kulaklarının ardına iteledi ve ince kemik çerçeveli gözlüklerinin ardından bana üzgün, sevecen bir bakış attı. "Saçlarını kurutmuyor musun yoksa? Sinüzitinin olduğunu da biliyorsun Gülden..."
"Biliyorum, biliyorum. Ama iyiyim anne gerçekten. Sadece..." Dudaklarımdan dökülen bir hapşırık kısa bir an içim cümlemi böldü. "Sadece dinlenmem gerek..."
"İşten mi çıktın?"
Başımı sallayarak emniyet kemerimi çözdüm, annemin görüntülü aramasına arabadayken yakalanmıştım. "Hı hım, sitenin önündeyim. Arabamı park ettim şimdi eve geçeceğim."
"Tamam, o soğukta oyalanma daha fazla... İyice üşüteceksin, zaten incecik giyinmişsin." Sanırım annem Sibirya soğuklarının arabamın içinde olduğunu zannediyordu ama umursamadım. "Tamam, ben eve geçeyim o zaman, yatmadan yine ararım seni. Sende işlerinle ilgilenirsin..."
Annem usulca başını salladı ama bir türlü telefonu kapatmaya yanaşmıyordu ve açıkçası onun bu hali canımı acıtıyordu. Beni özlediğini biliyordum ve bende onu düşündüğümden çok ama çok daha fazla özlemiştim.
"İçim hiç rahat değil, Gülden. Acaba yanına mı gelsem?"
Bana yalnızca birkaç dakika önce bahsettiği acil işleri bir yana, İstanbul İnci Seçkin'e hazır mıydı bilmiyordum ancak ben hiç hazır değildim. Uzanıp arabamın kapısını açarken "Hayır," dedim. "Elbette hayır anne, söyledim ya iyiyim... Hem, işlerimi biraz toparlayayım belki ben oraya gelirim..."
"Gelirsin değil mi bebeğim?"
"Elbette gelirim." Arka koltuktaki meyve poşetlerine uzandım ve tek elimle telefonu tutarken kamerayı burnumun dibine kadar soktum. "Hem seni çok özledim."
"Gülden..." Annem yavaşça ağlamaya başlarken iç çektim ve dolan gözlerimdeki yaşları geri gönderebilmek için bir süre oyalandım. Annesinin prensesi olarak büyüyen o kızlardandım ve ben anneme ne kadar düşkünsem o da bana o kadar düşkündü. Mümkün olduğunda araşıyor ve mesajlaşıyorduk ancak görünen o ki bazen bunlar da yetmiyordu.
Annemin kendisini toparlayabilmesi, benimle vedalaşması ve bana ne yapacağımı uzun uzun anlatması birkaç dakika aldı. Öyle ki tüm bunlar olurken Yiğit'in arabası arabamın yanına park etmiş ve Yiğit beni gözyaşları içinde, elimde bir telefon ve market poşetleriyle basmıştı. O bana doğru yürürken burnumu çektim ve yeniden hapşırdıktan sonra arabamı kilitledim.
"Selam, hastaneden mi?"
"Selam, bu surat da ne böyle? Ağladın mı sen?"
Yiğit kaşlarını çatarak bakışlarını yüzümde gezdirdiğinde gülümsemeye çalıştım. "Klasik anne kız aramaları... Biraz duygulandım sadece..."
"Ah," derken yüzü anlayışla bir gülümsemeyle yumuşadı ama bu sadece ben yeniden hapşırana dek sürdü. Burnumu çekerek yüzümü kırıştırdığımda dikkatle beni süzüyordu. "Hasta mı oldun sen yoksa? Bu halin de ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN KOYNUNDA
Ficción GeneralBeni iyice tezgâha yaslayarak "Gülden," dediğinde "Bitti," diye tekrar ettim. "Unuttun mu? Aramızdaki her şey bitti?.." "O yüzden mi gözlerime öyle bakıyorsun?" diye sataştı bana. "O yüzden mi beni kıskandırmaya çalışıyorsun? O yüzden mi delirtiyors...